MAHMUT ÖVÜR / Siyasetin zaferi: PKK kendini feshetti


Yarım yüzyıllık terör örgütü PKK, nihayet beklenen açıklamayı yaptı ve kendini feshetti… Sürecin bundan sonrasında gelgitler yaşansa da sonuç değişmez. Önemli olan işin bu noktayı gelmesiydi. Bu da kolay olmadı, onca çözüm girişimlerine rağmen dün başarılamayanın bugün hem de hiçbir pazarlık yapılmadan başarılmış olması açık bir siyasi zaferdir. Nobel’e aday gösterilecek bir barış hamlesidir. Çünkü Türkiye’yi aşan ve bölgeyi kuşatan bir yeni durum söz konusu.
Bu sonuçta, Türkiye’nin özellikle son 10 yılda içeride ve dışarıda sadece PKK’ya değil, FETÖ ve DEAŞ dâhil bütün terör örgütlerine karşı yürüttüğü kararlı mücadelenin etkisi büyük. O kararlılığın arkasında da Başkan Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli‘nin risk üstlenen ve ezber bozan güçlü siyasi iradeleri vardı. Buna Suriye’de yönetimin değişmesi, İran ve Rusya’nın geri çekilmesi, ABD’de bölgeye farklı yaklaşan Trump’ın yönetime gelmesi de eklenebilir ama esas olan Türkiye’nin bütün bölgesel ve küresel kuşatmalara karşı duruşu ve yeni küresel süreci doğru okumasıydı.
Gelinen bu tarihi noktayı, adı teröre karşı verdiği kararlı mücadeleyle özdeşleşen bir önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu şöyle yorumladı:
“Bir devir kapandı, yeni bir devir açıldı. Benimle yaşıt bir mesele bu. Gözümüzü açtığımızda PKK terörü vardı. Bunun bitirilmesi Türkiye’nin ayağındaki en büyük prangadan kurtulması demek. Ülkemizi tutana aşk olsun… Bu sonuca, Cumhurbaşkanımızın ve Devlet Bey’in ortaya koydukları siyasi iradeyle ulaşıldı. Devlet de bu süreci sıfır hatayla yönetti.”
Süreci doğru okuyanlardan biri de PKK’yı kuran Öcalan’dı. Öcalan da 27 Şubat’taki çıkışıyla deyim yerindeyse ezber bozdu. Bu çıkış PKK’nın içinde ve milliyetçi çevrelerde derin hayal kırıklığı yaratsa da sonuç üretmede etkili oldu. Aslında bir isyan örgütü olarak yola çıkan PKK, çok daha önce silahları bırakıp “çözüm”ün önünü açabilirdi. Ancak Türkiye’yle hesapları olan küresel ve bölgesel güç merkezlerinin hayali vaatleri bunu engelledi.
PKK’yı yöneten Kandil aklı da bu tuzağın bir parçasına dönüştü ve gerçekleşmesi zor o hayale kapıldı. Oysa Türkiye son 20 yılda hem bin yıllık Türk-Kürt kardeşliğini pekiştiren adımlar attı hem de küresel güç merkezlerinin kuşatmalarına karşı tarihin en büyük mücadelesini vererek o derin hesapları bozdu. Artık PKK’nın başka çıkış yolu yoktu. Bu da siyaset yolunu öneren Öcalan’ın elini güçlendirdi.
Örgüt, bu süreci ne kadar içselleştirir bilemem ama içinden farklı sesler çıksa da artık şiddet ve terörle bir yere gidilemeyeceği çok açık.
DEM Parti Merkez Yürütme Kurulu’ndan yapılan son açıklama da bunu doğruluyor. “Tarihi bir eşik: Barışın ve kardeşliğin yeni şafağı” başlıklı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan‘a, MHP Lideri Devlet Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel‘e teşekkür ediliyor ve şu satırların altı çiziliyor:
“Bugün Türkiye yakın tarihinin en önemli, en kritik eşiklerinden birine dair tarihi bir tanıklık içindeyiz. Türkiye’nin gerçek anlamda demokratikleşmesi için başta TBMM olmak üzere tüm demokratik siyaset kurumlarının sorumluluk almasının gerekliliğine inanıyoruz.”
Sivil siyasetin asıl sınavı şimdi başlıyor. Sorunların çözüm adresi artık Meclis… Herkes elini taşın altına koymalı. Terörün devreden çıktığı bir zeminde, demokrasi ve hukuk eksikliğini gidermemek, hatta sivil bir anayasa yapmamak için bir neden yok.
Kim demokrasi ve hukuk istiyor, kim bahane peşinde koşuyor göreceğiz.