MAHMUT ÖVÜR / CIA yardımıyla kampanya mı casusluk mu?


Son iki yıldır belediyelerden holdinglere, borsadan devletin en önemli kurumlarına yönelik birçok alanda önemli ve sarsıcı “yolsuzluk” operasyonları yapıldı, yapılmaya da devam ediyor.
Kuşkusuz hepsi önemlidir ama çok partili hayata geçtiğimiz son 75 yılda Türk siyaseti ilk kez siyasetin finansmanı gerekçeli bir “yolsuzluk” skandalıyla sarsıldı. İşin bir ayağında Ekrem İmamoğlu‘nun parayı bulmak için İBB bünyesinde kurduğu “sistem” varken, diğerinde bir süredir gündemi sarsan “siyasi casusluk” iddiası var.
Her ikisini de büyük oranda CHP eksenli itirafçıların açıklamalarından öğrendik. Yolsuzluk dosyasında çok sayıda itirafçı, yer ve zaman göstererek kime ne kadar para verdiğini açıkladı ancak CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu iddiaları sorgulamak yerine meydan meydan gezip bunların “iftira” olduğunu söyledi. Partisinin yüzyıllık tarihini kirletme pahasına verilen rüşvetleri, kıyak ihaleleri, baklava kutularında verilen paraları, depolarda saklanan külçe altınları görmezden geldi.
Aynı yöntem bu kez “siyasi casusluk” iddiasında da izleniyor. Ortada bir sürü karanlık nokta olmasına rağmen yine koro halinde “Böyle casusluk davası mı olur?” şarkıları söyleniyor.
Bir anlamda yolsuzluk karşısında takınılan, “Ne olmuş yani herkes yolsuzluk yapıyor” rezilliğinin bir başka versiyonu olarak, “CIA, MI6 veya MOSSAD elemanlarıyla ortak seçim kampanyası yapmak suç mu?” gibi garip bir savunma yapılıyor. Oysa bunun basit bir seçim kampanyası olmadığı çok açık.
Yerel seçimlerin yapıldığı 2019’u hatırlayın… Başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinin, Başkan Erdoğan Türkiye’sini durdurmak için yapmadıkları şey kalmamıştı. Ekonomik ambargo, savunma sanayiine yönelik saldırılar, FETÖ, PKK ve DEAŞ’ın devreye sokulması hatta son umutları FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesi “BATI”yı yeni formüller aramaya itti.
Başkan Erdoğan‘ı devirme formülünü de yine o dönemde ABD Başkanlığı’na giden Biden açıklamıştı: “Darbeyle değil ama seçimle…”
İnanılır gibi değildi ama yine o günlerde Avrupa eksenli şu haber de dikkat çekiciydi: “Batılı ülkeler, kuşatmayı ileriye taşıyıp ilk kez ortak kanal kurdu. İngiliz BBC, Amerikalı VOA ve Fransız France24, Alman DW’nin öncülüğünde Youtube’dan ortak Türkçe yayın yapmaya başladı. Her 4 kuruluşun devlete ait olması, medya operasyonunun boyutlarını açıklıyor.”
Şimdi bugüne dönelim… Bu kez yine bu ülkelerle ilgili bir “siyasi casusluk” iddiası tartışılıyor. Ne hikmetse bu ülkelerin CIA, MI6 ve MOSSAD gibi istihbarat örgütleri, 2019 yılında hiç tanınmayan Ekrem İmamoğlu‘na destek vermek için el ele vermiş. Kilit isim de Hüseyin Gün. Gün o örgütlerin eski çalışanlarına İmamoğlu’nun 2019 İstanbul seçimlerine ilişkin analiz yaptırmış. Onlar talimat vermiş, Gün de Necati Özkan üzerinden İmamoğlu’na iletmiş. Şimdi CHP’liler diyor ki, “Ne var bunda?”
Solcular, antiemperyalist Atatürkçü CHP’liler, İstanbul’un bütün verilerini -11 milyon kişiden söz ediliyor- eski CIA, MI6 veya MOSSAD’çılar aktarıyor, onlar da CHP’lilere yol gösteriyor. Bu nasıl bir ilişki adını siz koyun… Üstelik Gün’ün dediğine göre bedava: “Aaron Barr isimli ortağımdan bahsettim. Geçmişte CIA bünyesinde çalıştığını biliyordum. Ben herhangi bir ücret talep etmedim. Kendisi de ücret talebinde bulunmadı.”
Adam ücret bile talep etmemiş. Neden acaba? Herhalde eski CIA elemanı “Beylikdüzülü Ekrem”i çok sevmiş ki bedava analiz yapıyor. Ağırlıklı olarak sosyal medya için kullanılan bir benzetme var: “Ürün bedavaysa ürün sizsiniz…” Peki siz kimin ürünüsünüz?
Doğrusu yaptıklarının suç olduğunu hepsi biliyor. Onu da Hüseyin Gün inkâr etmiyor: “Sistemimiz sadece açık kaynaktan değil, gizli yani yasal olmayan yollardan da veri sağlayabilecek donanımdaydı. (…) Lütfen dizüstü bilgisayarınızdaki tüm elektronik kopyaları silin. Lütfen cihazlarınızda herhangi bir elektronik kopya saklamayın.”
				


