MAHMUT ÖVÜR / CHP’yi içine çeken ‘yolsuzluk’ girdabı


Biraz zorlamama rağmen “İmamoğlu Suç Örgütü” iddianamesinin ancak beşte birini okuyabildim. Şu ana kadar okuduklarımın önemli bir kısmı daha önce sızan iddialar ama ortaya konulan belgeler, telefon görüşmeleri yine de şaşırttı.
Ne kadar gizlenmeye çalışılsa da alındığı iddia edilen milyon dolarlarla ifade edilen rüşvetler, adrese teslim milyarlık ihaleler, belgeleriyle ortaya konulan naylon faturalar öyle pervasızca ve öyle rahat yapılmış ki, şaşırmamak elde değil. CHP yönetimi ve fondaş medya ısrarla iddianamenin “gizli tanık”lar üzerine kurulu olduğunu öne çıkarsa da bu doğru değil ve asıl büyük yolsuzlukları bizzat ekibin içinde yer alan tanıklar itiraf ediyor.
Aslında her şey hepimizin gözü önünde oldu. İsmet Özel’in dediği gibi: “Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar…”
Bu köşede, tam 5 yıl önce 28 Ağustos 2020 tarihinde bugün CHP’yi içine çeken yolsuzluk girdabının işaretini vermiştik:
“(İmamoğlu) Bir zamanlar rahle-i tedrisinden geçtiği varsayılan yapı benzeri İBB’de artık bir paralel yapı var. Bir anlamda İBB’de kendisine bağlı yeni bir ‘paralel’ siyasi ve ekonomik kadro oluşturuyor. Bunun bir ayağı CHP Genel Merkezi’ne, bir ayağı eski solculara, bir ayağı tarikatlara ve muhafazakârlara uzanıyor. Bugün koca İstanbul Büyükşehir Belediyesi adeta danışmanlar ordusuyla yönetiliyor.”
Şu satırlar da 2024 yılında yerel seçimlerden önce “CHP’de paranın izini sürmek” yazısından:
“İşin içine son yıllarda bizzat CHP’li Canan Kaftancıoğlu’nun deyimiyle ‘müteahhit kafalı’ siyasi aktörler girince iş zıvanadan çıktı ve klasik ‘dürüst’ CHP algısı yerle bir oldu.”
İşte “İmamoğlu Suç Örgütü” iddianamesi tam da bu gerçeği anlatıyor. Dün bunları görmeyenler bugün de iddianamede yer alan belgeleri, bilgileri görmüyor, daha doğrusu görmek istemiyor. Dün yazdım, yolsuzluk konularında “aslan” kesilen “solcu” ve Atatürkçü gazeteciler gibi endişeli muhafazakâr ve milliyetçi gazeteciler de var. Onlar sanık avukatlarından daha ateşliler.
Mesela Taha Akyol, 4 bin sayfaya bakıp şu sonucu çıkarmış: “İddianameye göre, Seyfet Taştan isimli iş insanından, ‘ruhsat’ sürecinde ‘dar gelirli vatandaşlara dağıtılan market alışveriş kartları’ vermesi istenmiş, o da vermiş, ‘hayır için verdim’ diye ifadesi varmış.”
Evet kreş ve yurt için de yardım edenler var ya da alınan paraların bir kısmı o hizmetler için de kullanılmış. Ama iddianame sadece, “Hayır için verdim” diyenlerden ibaret değil ki… Adını bizzat kendilerinin koyduğu “Sistem” için toplanan paraların haddi hesabı yok. Özellikle “Sistem”in yüzde 10 payı hiç ihmal edilmiyor. Diğerlerinin nereye gittiği de meçhul. Yargılama sürecinde neyin ne olduğu görülecek.
İddianamede, küçük bir inşaat projesinden Boğaz’daki yalılara, otellerden metro firmalarına, altyapı ve asfalt işlerinden reklam alanlarına, toprak döküm alanlarından AVM inşaatlarına milyon dolarların döndüğü bir rant ve rüşvet çarkı anlatılıyor.
Tek tek firmalardan alınan 10-12 milyon dolar gibi uçuk rakamları ve “duydum ya da söylendi” gibi üçüncü şahıs anlatımlarını bir yana bırakıyorum, bizzat parayı aldığını ya da parayı verdiğini söyleyen onlarca örnek var. Sadece bir örnek vereyim… Her yıl maaşı dışında İmamoğlu‘nun açıktan 100 bin dolar verdiği (paranın nereden verildiğini kendisi de bilmiyor) Harita Mühendisi Yakup Öner anlatıyor:
“Bunlardan bir tanesi MNG adıyla bilinen firmanın sahibi olduğu yapının tadilatıyla ilgili süreçti. Buradan 2 milyon dolar alındığını ve paranın Fatih Keleş’e iletildiğini biliyorum.”
İşte bu paralar siyasetin finansmanında kullanıldığı için CHP kongreleri, kurultayları “şaibe” ile lekelendi.



