YAZARLAR

MAHMUT ÖVÜR / Bir avukatın ölümü ve bir ülkenin silkinişi

Genç bir avukatın ölümü, yalnızca bir trajedi değil; Türkiye’nin siyaset, para ve uyuşturucu üçgeninde giderek derinleşen karanlığın en çarpıcı fotoğrafıdır.
Kripto patronunun sofrasında ölüm..
Genç avukat Göksu Çelebi, kripto para borsası ICRYPEX‘in patronu Gökalp İçer‘le uyuşturucu kullandı, komaya girdi ve günlerdir süren yaşam mücadelesini kaybetti.
Bu, yalnızca bireysel bir ölüm değil; bir düzenin, bir anlayışın, bir kirli ağın ürettiği sonuçtur. Hızlı yükselişin, pervasızlığın, arsızlığın hayata yansımasıdır.
Bu yüzden Gökalp İçer‘in hikâyesi sıradan bir işadamının hikâyesi değil. Son 5–6 yılda öyle büyüdü ki, Türkiye’den Brezilya‘ya uzanan bir kripto imparatorluğu kurdu. Ama bu sadece finansal bir ağ değil; siyaseti yönlendiren, medyayı finanse eden, toplum mühendisliğine soyunan bir karanlık yapı.

MEDYADAN SİYASETE…
ICRYPEX, bir yandan aşırı milliyetçi- ırkçı yapılarla el sıkıştı, öte yandan Fatih Altaylı‘dan solcu “Onlar TV”ye kadar uzanan sponsorluklarla görünürlüğünü pekiştirdi. Piyasada ve muhalif çevrelerde güven kazandı
Bu tablo bize ne anlatıyor?
* Genel ve yerel seçimlere “para” ve “trol ağlarıyla” müdahil oldular mı?
* “Soğuk cüzdan” dosyasında şirketin gölgeli ağından yararlanıldı mı?
* CHP’nin yeni patronu Ekrem İmamoğlu‘yla temas kuruldu mu?
Meydanlarda “Başkanlarımız tertemizdir” diyen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, acaba seçim öncesi Gökalp İçer‘le hiç yan yana geldi mi? Savcıların cevaplaması gereken sorular bunlar…

KANADA’YA GİDİŞİN SIRRI
Daha önce yazmıştım: Gökalp İçer‘in ağabeyi Oğuzkaan İçer, tutuklamadan bir gün önce 600 milyon dolarla Kanada‘ya uçmuştu. İddia buydu. Şimdi öğreniyoruz ki aslında Kanada’dan gelip alelacele geri dönmüş.
Neden?
Kardeşi böyle büyük bir krizin ortasındayken hangi izleri sildi, hangi karanlık yükü beraberinde götürdü? Bu soru hâlâ havada asılı.

BAROLAR NEDEN SESSİZ?
Bir uyuşturucu müptelasının, uyuşturucuyla mücadeleye sponsor olmasının, yangını çıkaranın, itfaiyeci kılığına bürünmesinden farkı var mı? İşte Türkiye’nin trajedisi bu: Sonradan görme para babalarının, tekno-feodal ağaların “Ben yaptım oldu” pervasızlığı.
Göksu Çelebi’nin ölümü, yalnızca genç bir avukatın kaybı değil; hukuk düzenine, siyasete ve toplumsal ahlaka açılmış ağır bir yaradır.
Barolar nerede?
Genç bir meslektaşları uyuşturucu sofralarında ölüme sürüklenirken barolar ne yaptı?
Sessizlikleri bu karanlığa ortaklık değil mi
Son söz…
Türkiye artık bu gözü dönmüşlüğe, bu çılgınlığa “dur” demek zorunda.
Çünkü mesele sadece bir hayat değil; mesele, bütün bir ülkenin geleceği.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu