KOBİ’lerin yeni trendi: kökselleşme

Küresel ticarette tedarik zincirlerinin kırıldığı, lojistik maliyetlerin arttığı bir dönemde, Türk KOBİ’leri üretim rotasını yeniden çiziyor. Artık hedef, dünyayı fethetmek değil yakın coğrafyalarda derin ve kalıcı ticari kökler oluşturmak. Pandemi sonrası dönemde başlayan üretim kaymaları, jeopolitik gerilimler ve taşımacılık maliyetleriyle kalıcı hale geldi. Avrupa merkezli şirketler, tedarik güvenliğini sağlamak için “nearshoringyakın üretim” modeline geçerken, Türkiye bu süreçte Avrupa’nın yeni üretim komşusu olarak öne çıktı. Türk KOBİ’leri, Balkanlar, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da ortak üretim merkezleri kurarak sadece ihracat yapan değil, yerinde üretim yapan aktörlere dönüşüyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı verilerine göre, son iki yılda Türkiye merkezli 120 KOBİ’nin yurtdışında üretim ortaklığı kurduğu kaydedildi.
İHRACATTA DERİNLEŞME STRATEJİSİ
Yeni dönemde Türk üreticilerin hedefi artık “her yere satmak” değil, “yakın pazarlarda kökleşmek”. İstanbul, Bursa, Gaziantep ve Konya merkezli birçok KOBİ, ihracat yaptığı ülkelerde lojistik merkezler, montaj hatları ve satış ofisleri kurarak varlığını güçlendiriyor. Ekonomistlere göre bu yaklaşım, sadece ihracat hacmini değil, marka kalıcılığını da artırıyor. Türkiye’nin 2025 ilk yarısında AB’ye ihracatında yüzde 14’lük artış kaydedilmesinde, bu yerelleşme stratejisi önemli rol oynadı.
“GLOCALIZATION” MODELİ
Uzmanlara göre, küresel markaların yerel üreticilerle işbirliği yapması ve KOBİ’lerin kendi markalarıyla bölgesel oyuncuya dönüşmesi, ekonomik bağımsızlığın yeni formu haline geliyor. Uzmanlar bu dönüşümü şöyle özetliyor: “Küreselleşmenin yerini ‘kökselleşme’ aldı. Türk KOBİ’si artık hem yerel hem küresel davranıyor; kendi coğrafyasında derinleşirken, dünyaya açık kalıyor.”
YENİ İHRACAT STRATEJİSİ YERELDEN KÜRESELE
Türkiye’nin yeni ihracat hikâyesi, yüksek teknolojiyle değil, akıllı yakınlıkla yazılıyor. KOBİ’ler artık lojistik avantajı, kültürel benzerliği ve hızlı üretimi bir araya getirerek Avrupa, Ortadoğu ve Afrika arasında “üretim köprüsü” rolü üstleniyor. Bu tablo, sadece ihracatın yönünü değil, Türkiye’nin ekonomik kimliğini de değiştiriyor.