KEREM ALKİN / Türkiye’nin ‘koridor yönetimi’ atağı


Başta Rusya-Ukrayna Savaşı ve Gazze’deki insanlık trajedisi, soykırım olmak üzere, yakın ve uzak coğrafyamızda (Hindistan-Pakistan gerginliği) şahit olduğumuz jeopolitik gerginlik ve çatışmaların bir boyutu da ‘koridor savaşları’na dayanmakta. Dünyanın bir numaralı üretim merkezi haline gelmiş Asya ile bir numaralı tüketim merkezi konumundaki Avrupa ve yükselen kıta Afrika arasında hammadde, ara mamul ve nihai ürün tedariği ve sevkiyatına yönelik rekabette, Kuzey Koridoru, Orta Koridor ve Güney Koridoru arasında derinleşen mücadele, geleneksel koridorlara yeni imkanlar kazandırmak üzere, yeni nesil koridor hamlelerini de beraberinde getirmekte. Türkiye’nin öncülük ettiği ‘Kalkınma Yolu’ Projesi de bu yöndeki hamlelerin müstesna bir örneği olarak son dönemde sıkça gündeme geliyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız, Türkiye’nin ‘Orta Koridor’daki vazgeçilmezliğini perçinlemek ve Kalkınma Yolu Projesi’nde ilerleme kaydetmek adına, Asya-Pasifik’ten Atlantik’e kadar uzanan koridorların uç noktalarındaki muhataplarına şu temel soruyu hatırlatıyor: ‘Söz konusu stratejik koridorların yönetimi konusunda da inisiyatifin yeterince sizde olduğuna emin misiniz?’. Küresel Ticaret Savaşlarının hız kazandığı bir dönemde, ülkeler arasında maliyet rekabeti bu kadar öncelik kazanmış iken, ‘koridor yönetimi’ni başkalarına bırakmak, söz konusu koridorlardan önemli tedarik sağlayan ülkeler için ciddi bir dezavantaj oluşturabilir. Bu nedenle, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız sadece ticaret ve ulaştırma koridorlarında işbirliği boyutunda değil, aynı zamanda ‘koridor yönetimi’ boyutunda da stratejik açılımların ortaya konması gerektiği hususunu da muhataplarına hatırlatmakta.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Uraloğlu, dünyanın giderek daha fazla bölgesel ortaklıklara yöneldiği bu dönemde, Türkiye’nin jeostratejik konumunun ortaklıklara her zamankinden daha fazla değer katan bir seviyeye eriştiğini vurgulayarak, Ülkemizin Orta Koridor ve Kalkınma Yolu projeleri ile Avrupa’nın küresel pazarlara erişimini genişletmeye hazır olduğunu da hatırlatıyor. Üzerinden Hazar Denizi bağlantılı ulaştırma koridoru geçen ve Basra Körfezi ile koridor bağlantısı projesi yürüten Türkiye’nin ‘Üç Deniz Girişimi‘ndeki stratejik ortaklığı, Basra ve Hazar erişiminde Üç Deniz Girişimi’ne sunacağı bütüncül koridor yönetimi ile, söz konusu girişimi beş deniz stratejik ortaklığı seviyesine taşımakta. Bakan Uraloğlu, ülkemizin ‘Üç Deniz Girişimi’ inisiyatifine stratejik ortak olarak dahil olmasını, herhangi bir ülke ya da oluşuma karşı ya da destekçi olarak değil; her masada azami katkı ve karar verici olarak yer alma ve stratejik konumunu güçlendirme girişimi olarak okumak gerektiğinin de altını çiziyor.
Hiç şüphesiz ki, önümüzdeki dönemde, Asya ile Avrupa arasındaki bağlantısallık süreci daha kapsamlı aşamalara ilerlerken, 21. Yüzyıl’ın yükselen kıtası Afrika’nın bağlantısallık arayışlarında Türkiye’nin rolünün arttığına da şahit olacağız. Bu nedenle, Afrika ile bağlantısallık çalışmalarında İtalya ve İspanya ile stratejik ortaklıkları geliştirmek de mümkün olacak. Bu doğrultuda, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın son İtalya ziyaretlerinde, Afrika için işbirliği başlığı değerlendirildiği gibi, ayrıca, Varşova’da ‘Üç Deniz Girişimi’ne Türkiye’nin stratejik ortaklığı adına imzaların atıldığı gün, Roma’da Sayın Cumhurbaşkanımızın huzurlarında, İtalya ile ulaştırma koridorlarının kullanımı alanında da işbirliği mutabakat zaptı imzalanarak, Türkiye’nin tüm oluşumların içerisinde yer alarak ve yeni fırsatları ortaya koyacak işbirlikleri geliştirerek hareket ettiği açıkça görülüyor. Türkiye’nin ‘Koridor Yönetimi’ atağını keyifle takip etmeyi sürdüreceğiz.