YAZARLAR

KEREM ALKİN / ‘Kutuplar Savaşı’nda ‘somut fayda’ rekabeti

Geçtiğimiz hafta küresel ekonomi- politik sistemdeki ‘kutuplar arası rekabet’ açısından unutulmayacak bir haftaydı. ABD‘nin liderliğindeki ‘Atlantik İttifakı’ ile, ÇHC’nin öncülük ettiği ve bir nevi ‘küresel güney liderliği’ unvanına soyunduğu ‘Yükselen Ekonomiler İttifakı’ arasında yakın gelecekte küresel kapışmanın hangi alanlarda şekilleneceğine dair ipuçları topladık. Savunma ve güvenlik teknolojileri, dijital teknolojiler, küresel tedarik zinciri ve ticaret ağı, küresel ulaştırma ve lojistik ağı gibi stratejik alanlarda ‘Atlantik’ ile ‘Güney-Doğu’ arasında mücadelenin hızlanacağını idrak ettik. Çin açısından, Şanghay İşbirliği Teşkilatı (ŞİT) zirvesi, kendisini bir ‘küresel güney’ ülkesi olarak öne çıkarmak ve benimsetmek adına önemli bir fırsattı. Ancak, Çin’in bir küresel güney ülkesi olarak kabul görmesi belirli şartlara bağlı.
Öncelikle, ABD’nin yeniden yapılanma sancıları içerisinde olan 80 yıllık küresel düzende kendisine yakıştırdığı kah ‘hayırhah hegemon’, kah ‘mutlak hegemon’ rolünün artık küresel sistemin ‘yükselen’ aktörleri tarafından kabul görmediğini Çin’in iyi okuması gerekir. Deng Şiaoping‘in 1974’de BM Genel Kurulu‘nda ne dediğini unutmayalım: ‘Eğer bir gün Çin rengini değiştirir ve süper güç haline gelirse, eğer o da dünyada zorba rolünü üstlenirse, dünya halkları onu sosyal emperyalizm olarak tanımlamalı, teşhir etmeli, ona karşı çıkmalı ve onu devirmek için Çin halkıyla birlikte çalışmalıdır.’ Bu nedenle, son 20 yılda küresel ekonomi, ticaret, teknoloji ve savunma alanlarında gücüne güç kattığının farkında olan Çin bir ‘hegemon’a dönüşmemek adına ciddi bir sınavdan geçiyor.
Çin yönetimi şunu unutmamalı; başta Afrika, bilhassa son 10 yılda yatırımcı oldukları pek çok ülke ve coğrafyada izlediği ‘hegemonik’ yöntemler, son dönemde ABD’nin maruz kaldığı ölçüde olmasa da, kendisine yönelik olarak da ciddi bir ‘antipati’ oluşturdu. Bu nedenle, küresel düzen yeniden yapılanırken, ‘kutuplar savaşı’nda gelişmekte olan ülkeler ‘samimiyet testi’, ‘hayırhah duruş’ ve ‘somut fayda’ noktasında işbirliği yapacakları ‘güç merkezleri’ni artık ciddi bir testten geçiriyor. ABD’nin kendi doğal müttefiklerine dahi zarar verdiği bir dünyada, Çin de kendisini ‘samimiyet testi’ ve ortaklarına daha ‘hayırhah’ olma noktasında gözden geçirmeli. Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü, kararlı ve vizyoner liderliğinde, Türkiye’nin son 20 yılda katlanan küresel ve bölgesel saygınlığı ile etki gücünün en önemli sacayaklarından birisini ‘hayırhah’, ‘kazan-kazan ilkesi’ne dayalı samimiyetimiz oluşturmakta.
Dünyanın önde gelen ‘yükselen ekonomiler’inin tümü, dolar bazlı finansal ve ekonomik yapıdan ‘sistemik kopuş’un şimdilik, kısa vadede zor olduğunun farkındalar. Ancak, Obama’nın ikinci döneminden başlayarak, Vaşington’un artan bir tempoyla ABD Doları’nı ve dolar bazlı uluslararası ödemeler sistemini bir ‘tehdit’, ‘cezalandırma’ ve ‘yaptırım’ mekanizmasına dönüştürdüğü bir dünyada, Çin kendisini ‘küresel güney’ ülkelerinin lideri olarak öne çıkarma isteğiyle, ABD dolarına alternatif yeni finansman ve ödemeler sistemi çabalarını hızlandırmış durumda. Çin’in CIPS sistemi 2024’te işlem hacmini yüzde 43 artırarak 175.5 trilyon RMB’ye (24,7 trilyon dolar) ulaştı. Şu an için, SWIFT‘e tam alternatif olmasa da, ABD’nin yaptırım tehdidine karşı giderek bir emniyet supabına dönüşüyor. Keza, Kuşak-Yol İnisiyatifi (BRI) destekli mBridge çoklu CBDC platformu 2024’te Çin, Hong Kong, Tayland ve BAE gibi aktörlerin katılımı ile, sınır ötesi anlık mutabakat vizyonunu olgunlaştırdı ve ‘dolar dışı işlemler’ için teknik bir kestirme yol olabileceğini gösterdi. Bakalım, kutuplar arası ‘somut fayda’ rekabetinde alan kaybetmekte olan ABD ve Batı Avrupa hem kendi içindeki kırılmaları çözmede, hem de ‘küresel güney’e karşı daha somut faydalar sağlamada başarılı olabilecek mi?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu