YAZARLAR

KEREM ALKİN / Hedef derin ve güçlü sermaye piyasası

2030 ve ötesinde daha da derinleşecek küresel rekabete karşı Türkiye‘nin tarım, sanayi, inşaat ve hizmetler sektörlerinin yapısal gücünü daha da perçinleyecek, tahkim edecek önemli unsurlardan birisi, Orta Vadeli Program‘a (OVP) sadece kamu sektörü için değil, esas özel sektörün yatırım hedeflerinin de net rakamlarla OVP içerisinde yer almasını sağlamaktır. Türkiye’de GSYH reel büyüme performansının güçlü olduğu dönemler sanayinin GSYH’ya katkı payının yüzde 22-25, tarım sektörünün payanın ise yüzde 7 ile 9 olduğu dönemlerdir. 2023’de tarımın GSYH’daki payı yüzde 6,4; sanayinin payı ise yüzde 22,8’di. 2023’de GSYH reel olarak yüzde 5 büyüdü. 2924’de tarımın payı yüzde 5,7, sanayinin payı ise yüzde 19,7 oldu. 2024 büyümesi de yüzde 3,3. Demek ki, Türkiye ekonomisinin en az yüzde 4-5 bandında büyümesi için tarımın payının asla yüzde 6‘nın, sanayinin payının da asla yüzde 21‘in altına inmemesi gerekiyor.
Türkiye’de özel ve kamu kesimi tüketim harcamaları ile, yatırım harcamalarının enflasyonist etkisi karşılaştırıldığında, yatırım harcamalarının enflasyonist etkisi üçte bir oranındadır. Bu nedenle, enflasyonla mücadelede esas sonuç veren tüketim harcamalarının kontrolü ve tasarrufların özendirilmesidir. Türkiye’de enflasyonla mücadelede hane halkı satın alma gücünün baskı altında tutulması, faizlerin yükseltilmesi suretiyle tasarrufların özendirilmesi ve yatırım finansman maliyetinin pahalı hale getirilmesi, piyasadaki TL miktarı üzerinde baskı oluşturarak bir nevi piyasayı ayakta tutan ‘oksijen’in azaltılması ve aynı dönemde TL’nin değerlenmesine, hatta ‘aşırı değerlenmesi’ne izin verilmesi standart bir tedbirler bütünüdür. Bununla birlikte, dünya ekonomisinde değişen parametre ve koşullar, önceki dönemde görülmemiş ölçüde tırmanan jeopolitik ve jeoekonomik belirsizlikler ve hızla dijitalleşen para hareketleri standart (ortodoks) dezenflasyon programlarının etkinliğini zayıflatmaktadır.
Bu nedenle, 21. Yüzyıl’ın ilk çeyreğine geride bıraktığımız şu günlerde, Avrupa Kıtası ile aynı alışkanlıklara sahip olduğumuz ekonomik yapımızın, 2024‘de Draghi’nin başkanlığında seçkin uzmanlarca AB Komisyonu için hazırlanmış ve yayınlanmış olan ‘Avrupa’nın Rekabetçiliğinin Geleceği’ raporundan feyz alabileceği hayli detay var. Bu detaylardan birisi, Avrupa’nın ABD’nin neden son 25 yılda giderek gerisinde kalmasının nedeni olarak öne çıkan güçlü ve derin sermaye piyasası eksikliği. Bunun yanı sıra, özel kesim için yatırım hedeflerinin net olarak ortaya konmaması. Türkiye, sermaye piyasası mevzuatına yönelik yeni nesil adımlar atarak, uzun vadeli finansman imkanı sağlayan sermaye piyasası yatırım araçlarını cazip kılacak vergi teşvikleri oluşturarak, KOBİ‘leri sermaye piyasasından daha fazla kaynak kullanmaya özendirecek düzenlemeler yaparak, hisse senedi piyasalarındaki küçük yatırımcıların büyük spekülatörler karşısında hem yatırımlarının değerini, hem de haklarını koruyacak mekanizmalar oluşturarak sermaye piyasası odaklı yeni bir kalkınma ve büyüme modeli oluşturabilir.
Emlak Konut GYO ve TOKİ’nin ‘gayrimenkul sertifikası’ alanındaki son adımları, sermaye piyasamızda yatırım araçları çeşitliliği ve sermayenin tabana yayılması adına ne kadar katma değerli adımlar atılabileceği konusunda ipucu teşkil etti. Hane halkı tasarruflarının sermaye piyasalarına bilhassa bireysel emeklilik fonları üzerinden yönlendirilmesi, bireysel emeklilik fonları gibi kurumsal yatırımcılar üzerinden daha fazla uzun vadeli sermaye yatırımının özendirilmesi; uzun vadeli hisse yatırımlarına ve uzun vadeli borçlanma araçlarına daha fazla teşvik verilmesi; ayrıca, risk alma toleransı yüksek kurumsal yatırımcıların (girişim sermayesi, melek yatırımcılar gibi) daha fazla desteklenmesi, sermaye piyasasının güçlenmesi ve derinleşmesine katkı sağlayacaktır. Bu süreçte, Avrupa ile sermaye piyasasının gelişmesine yönelik işbirlikleri de pozitif sonuçlar verecektir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu