YAZARLAR

KEREM ALKİN / BRICS’den 3 jeoekonomik hamle

ABD’nin 80 yıl önce liderliğinde kurduğu uluslararası ekonomik sistem, bir tarafta IMF ve Dünya Bankası, diğer tarafta OECD ve DTÖ, dünya ekonomisi ve ticaretine yön veren düzenlemeleri, yol haritasını oluşturan kurumlardı. Bugün, ‘Küresel Kuzey’ merkezli mevcut uluslararası ekonomik sistem, ‘Küresel Güney’ odaklı yeni hamleler ile önemli bir sınav verecek. ‘Küresel Güney’ ülkeleri ‘Atlantik Ötesi’ yeni bir kurumlar bazlı ekonomik sistem oluşturmak üzere düğmeye basmış durumda. Küresel ekonomi, salt Atlantik merkezli kurumsal düzenin ötesinde yeni bir döneme giriyor. 2009’dan bu yana, başta ABD, ‘Küresel Kuzey’ ülkelerince bir nevi ‘alternatif forum’ olarak nitelendirilen BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika), son iki liderler zirvesi ile birlikte, artık yalnızca bir diyalog platformu olmadığını; yeni bir ‘jeoekonomik düzen’in kurucu gücü olabileceğini gösterdi. Brezilya’nın ev sahipliğindeki son BRICS Zirvesi‘nde ilan edilen üç hamle de bu değişimi teyit etmekte.
Söz konusu üç hamle BRICS’in artık sadece alternatif bir diyalog platformu değil, ‘Küresel Güney’ ülkeleri için alternatif bir kurumsal yapıyı oluşturmaya soyunmuş kurucu bir aktör olma iddiasını da açıkça ortaya koyuyor. Gelişmekte olan ülkelerin sadece forumlara değil, esas yatırım fonlara, kalkınma bankalarına ve alternatif ödeme sistemlerine de ihtiyacı olduğunu bilen BRICS, Küresel Güney Ülkeleri adına ‘küresel kurumsal boşluğu’ doldurmak üzere iddialı adımlar atıyor. Bugün sessiz ve derinden gelen bu değişim, yarının finansal haritasında yepyeni sınırlar çizebilir. Küresel düzen ve Küresel Kuzey ile Küresel Güney farkı artık sadece haritalarla değil, kurumlarla da yeniden şekillenecek. Son zirvenin gündeminde yer alan üç stratejik; Yatırım Garanti Fonu, Yeni Kalkınma Bankası‘nın (NDB) etki ve kapsamının genişletilmesi ve ABD dolarına alternatif yeni bir uluslararası ödeme sistemi, yalnızca teknik projeler olmayıp, 20. Yüzyıl’ın Atlantik merkezli finans mimarisine doğrudan verilen kurumsal yanıtlar olarak algılanmalı.
Son zirvede derinlik kazandırılan bu strateji, Atlantik ekseninden memnun olmayan, uluslararası derecelendirme kuruluşlarının adaletsiz ve politize olmuş değerlendirme mekanizması nedeniyle muhatap kaldıkları kredi koşullarından yorgun düşmüş Küresel Güney ülkelerini, özünde bir kurumlar ağı etrafında konsolide etmeyi hedefliyor. Çünkü, küresel düzenin yeniden ve hayli sancılı bir şekilde kurulduğu bu zorlu dönemde, gelişmekte olan ülkeler için artık mesele yalnızca kaynaklara erişim değil; hangi kurumsal model altında, hangi normlarla kalkınacakları meselesine dönüşmüş durumda. Ancak, bu konu şu boyutuyla karıştırılmasın; önümüzdeki dönemde başkentler arası jeopolitik gerginliklere dayalı bir rekabetten söz etmiyoruz. Tersine, diplomatik gerilimler yerine, uluslararası kurumlar arası doğrudan rekabetle şekillenecek yeni bir ‘küresel ekonomik ve finansal ağ’ rekabetinden söz etmekteyiz. Dünya Bankası-IMF ikilisinin karşısında BRICS+ Bankası; dolar bazlı SWIFT sistemli yerine BRICS Pay ve/veya 1980 sonrası Atlantik’in inşa ettiği Bretton Woods 2.0’a karşı Küresel Güney’in yeni Kurumsal Ağı gibi.
Kurulacak olan yeni Yatırım Garanti Fonu ise, BRICS ve partner ülkelerde kritik madenler, yapay zekâ altyapısı ve yeşil dijital dönüşüm gibi stratejik sektörlere yatırım yapan girişimciler adına risk paylaşım mekanizması sunacak. Bu fonun amacı, yalnızca finansal destek değil, aynı zamanda Küresel Güney ülkeleri için jeoekonomik bağımsızlaşma oluşturmak da olacak. Fonun mimarisi, batı merkezli yatırım garantisi mekanizmalarına (OECD kurallı ajanslar, ABD EXIM, Avrupa Yatırım Bankası gibi) alternatif olarak şekillendiriliyor. Amaç, özellikle Afrika ve Asya’daki gelişmekte olan ülkelerin batı finans sistemi dışı bir yatırım sigorta mekanizmasına ulaşmasını sağlamak. Bakalım, BRICS’ın bu üç stratejik hamlesine Başkan Trump’ın dışında kimler ses çıkaracak?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu