YAZARLAR

KEREM ALKİN / Başkan Trump ile yeni dönem

Filmi 25 yıl geriye sardığımızda, 15 Kasım 1999‘da Başkan Clinton’ın TBMM’de gerçekleştirdiği konuşma, ABD’nin Türkiye ile ilişkilerine yeni bir perspektif kazandırması adına bir milattı. Nitekim, bu konuşma sonrasında Türkiye G20 Grubu’nun bir parçası olurken, Başkan Clinton Avrupa başkentlerinde ziyaretleriyle Türkiye’nin tam üye adaylığı için önemli adımlar atılmasını sağladı. O dönemde, Clinton yönetiminin İsrail’in Filistin’e uyguladığı baskı ve abluka nedeniyle ciddi eleştirileri söz konusuydu ve ABD’nin Filistin’i tanıyacak bir adım atabileceği konuşulmaktaydı. Derken, Monika Lewinsky skandalı patladı ve Clinton ağır bir baskıyla karşı karşıya kaldı. Ardından, Başkan Bush ile inişli çıkışlı bir ilişki sürecine girildi.
Afganistan ve Irak operasyonları, 1 Mart Tezkeresi derken, ABD Merkez Komutanlığı’nın (CENTCOM) ölçüsüz bir düşmanlıkla Türkiye-ABD ilişkilerini baltalayacak, hatta zehirleyecek bir pozisyon aldığını gözlemledik. İşin tuhaf tarafı, CENTCOM, NATO müttefiki Türkiye’ye yönelik karanlık ve hasmane tutumunu daha da derinleştirerek, Başkan Obama’nın bilhassa ikinci döneminde ilişkileri başarabildiği ölçüde zehirlemeyi sürdürdü. Oysa, 6 Nisan 2009‘da, ikinci kez, bir ABD başkanı TBMM’ye hitap ederken, Obama Bush döneminde zedelenen ilişkilerinin yeniden Clinton dönemindeki gibi güçlendirileceğini ve Türkiye’nin öneminin farkında olduklarını belirtiyordu. Obama’nın ikinci döneminde Türkiye-ABD ilişkilerinin daha da sıkıntılı hale gelmesinde o zamanki başkan yardımcısı ve katıksız Türkiye düşmanı, siyonist Biden’in ne kadar katkısı olmuştur acaba?
Bereket, Suriye‘de müttefiklik çağrısı ile eli kanlı Beşar Esed yönetimine karşı Türkiye’yi desteğe davet edip, sonra göz göre göre kazık atan Hillary Clinton kaybetti de, Trump başkan seçildi. Ancak, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Başkan Trump’ın ilk döneminde, 2019’daki Beyaz Saray ziyaretine kadar, Trump’ın sonradan etrafından uzaklaştırdığı danışmanlarının zehir zemberek telkinleri ile Türkiye-ABD ilişkilerinde zor iki yıl geçirdik. İlk Beyaz Saray görüşmesi sonrasında ise, Başkan Trump Türkiye konusunda daha yapıcı, daha işbirliği odaklı bir yaklaşıma yöneldi. Hatta, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 sistemini almasının haklı olduğunu ifade edecek kadar. Nitekim, ilişkilerin yeniden yapılandığı dönemde Ticaret Bakanı Wilbur Ross’un İstanbul ve Ankara ziyaretlerinde, iki ülke arasında ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılması adına çok kıymetli toplantılar yapıldı ve yol haritası belirlendi.
Şahsi kanaatim, Vaşington’a uzun zamandır çöreklenmiş neocon, siyonist, ultra liberal federal sivil ve askeri bürokrasi ile lobici siyasetçilerin aleyhte çabaları ile, Başkan Trump hayli tartışmalı sonuçlarla seçimi Biden’a karşı kaybetti. ‘Türkiye düşmanı tescilli’ siyonist Biden döneminde, Türkiye ABD ile ilişkilerini minimum düzeye indirdi. CENTCOM bu dönemde gemi azıya alıp, Suriye ve Irak’ta Türkiye düşmanı terör örgütlerini cesaretlendirecek ve müttefiklik ilişkisiyle asla bağdaşması mümkün olmayan her türlü rezil operasyonu hızlandırdı. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın güçlü, kararlı ve vizyoner liderliği sayesinde, Suriye’den ABD askeri gücünü çekme kararı alan ve PKK-YPG-SDG yapısına desteğin sonlandırılması talimatı veren Başkan Trump’a inat, Biden döneminde CENTCOM düşmanca tutumunu adeta katladı. Yardımcısı ve son seçimde Trump’a karşı aday olan Harris’in son çıkan kitabında, Biden’ı birçok yanlış dış politika tercihleri nedeniyle eleştirmesi bu anlamda not alınmalı.
2 yıl önceki BM Genel Kurulu katılımında, kendisine Biden’la görüşüp görüşmeyeceği sorulduğunda, uluslararası siyaset ve diplomasi sanatının bir nişanesi olarak Cumhurbaşkanımızın ‘ben Trump’ı bekliyorum, onunla görüşeceğim’ demesi, Trump’a suikast girişimi sonrasında ilk arayanlardan birisi olması, seçildiğinde samimi hislerle kendisini tebrik etmesi, Cumhurbaşkanımızın ikinci Trump döneminde iki ülke arasında ilişkilerin ve işbirliğinin stratejik düzeyde yeniden inşası adına üzerinde zihin yorulması gereken akıl dolu adımlardı. Son Beyaz Saray görüşmesi ile birlikte, nükleer enerjide tarihi işbirliği ile hızlanacağı anlaşılan yeni dönemin meyvelerini adım adım görmeyi sürdüreceğiz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu