KEREM ALKİN / ABD-Çin gerginliği çok boyutlu


Siz bu satırları okur iken, Başkan Trump’ın ABD‘nin önde gelen ticaret ortakları ile yürüttüğü ticaret müzakereleri büyük ölçüde tamamlanmış ve bugün, yani 1 Ağustos itibariyle, Trump’ın tüm dünyaya duyurduğu yeni gümrük tarifesi oranları devreye girmiş olacak. 1 Ağustos‘a neredeyse 10 gün kala önce Japonya ile mutabakata varan Başkan Trump, bu sayede Avrupa Birliği (AB) üzerindeki baskıyı arttırdı ve geçtiğimiz hafta sonu AB tarafından da istediklerini kopardı. Böylece, 1 Ağustos’a neredeyse yarım gün kala, Başkan Trump Güney Kore ile de anlaşmaya varıldığını ilan etti. Trump, akılcı bir strateji ile etap etap istediği sonucu elde etmiş oldu; önce Japonya, sonra AB ve en son Güney Kore. Böylece, her üç kritik önemdeki ticaret ortağını yüzde 15 vergi oranına ikna etmiş oldu.
Bu sayede, hem ABD içerisinde üretilen ürünlere Japon, AB ve Kore ürünlerine karşı daha fazla rekabet şansı, rekabet alanı oluşturmuş; hem de ABD’nin ithalattan elde ettiği vergi gelirini arttırarak, rekor düzeydeki federal bütçe açığını da belirli ölçüde kapatmış olacak. Ya da, yüksek gelir ve servet sahibi Amerikalılara son düzenlemeyle sağlanan vergi avantajından kaynaklanacak olası federal bütçe geliri kaybını bu sayede telafi etmiş olacak. Trump üç önemli ticaret partnerini ikna ederek ve ödün vermelerini sağlayarak, Çin üzerindeki baskıyı daha da artırabileceği bir alan da oluşturmuş oldu. Çin’le yürütülen müzakerelerden bu satırları kaleme aldığımız dakikalarda henüz anlaşmaya varıldığına dair haber yoktu. 29 Temmuz‘da Stockholm‘da gerçekleşen üçüncü müzakerenin iyi geçtiği ifade edilse de, Başkan Trump’ın Çin’le belirli bir gümrük tarifesi oranında mutabık kalıp kalmayacağı şu an için netlik kazanmış değil.
Trump 2 Nisan’da törensel bir açıklama ile, çok sayıda ülkeye yönelik gümrük vergisi tarife oranlarını dünya kamuoyu ile paylaştığında, Çin’e yönelik hayli yüklü ek gümrük vergileri de gündeme gelmişti. Çin’in Trump’ın hamlesine misliyle karşılık vermesiyle iki ülke arasında başlayan tarife restleşmesi hatırlanacak olursa ABD’nin Çin’e uyguladığı gümrük tarifesini yüzde 145’e, Çin’in de ABD’ye uyguladığı oranı yüzde 125’e çıkarması ile sonuçlanmıştı. Sonrasında, iki ülke arasında Cenevre‘de 10-11 Mayıs’ta gerçekleşen ilk müzakerelerde, karşılıklı olarak gümrük vergilerini 90 gün boyunca düşürme kararı alınmış, ABD oranı yüzde 145’ten yüzde 30’a, Çin’in de oranı yüzde 125’ten yüzde 10’a geri çekmişti. 90 günlük süre 10 Ağustos’ta doluyor. Bu nedenle, uluslararası ekonomi çevrelerinde bugünden itibaren 11 Ağustos’a kadar ABD’nin, daha doğrusu Trump’ın Çin’le de mutabakata varıldığına dair bir açıklama yapıp yapmayacağı merak konusu.
Tüm bu olası gelişmelere rağmen, ABD’nin Çin’le yaşadığı gerginlik elbette sadece gümrük vergisi tarife oranları ile sınırlı değil. Çin’in çelik üretiminden gemi inşa kapasitesine, elektrikli otomobil kapasitesinden güneş enerjisi teknolojilerine, kritik mineral ve madenlere dünya ölçeğinde hakim olmasına kadar uzanan bir dizi tartışmalı konu da bu sürece dahil edilmeli. Yapay zeka, yarı iletkenler ve çip konusu da ayrı bir gerginlik konusu hiç kuşkusuz. Bu nedenle, pek çok sektör ve alanda Çin’in küresel ölçekteki aşırı üretim kapasitesinin pek çok önde gelen ekonomi için oluşturduğu ciddi risk masada. Ayrıca, Çin’in yaptırım altındaki İran petrolünü satın almayı sürdürmesi ve Rusya’dan petrol ve doğal gaz alımının yanı sıra, Ukrayna Savaşı’nın hassasiyetine bağlı olarak, Çin’in Rusya’ya çift kullanımlı teknoloji sattığına dair endişeler de çok boyutlu gerginlik denklemi içerisinde yer almakta. Bu nedenle, iki ülke arasındaki gerginliğin çok boyutlu yönü Trump’ın nihai kararının ne olacağı konusunda önemli bir belirsizlik oluşturuyor. Bekleyip göreceğiz.