EKONOMİ

‘Jeopolitik Nefes Borusu’ için çetin müzakere

Türkiye, uluslararası diplomaside tarihi süreçlere ev sahipliği yapıyor; bulunduğu coğrafyada kalıcı barış ve istikrar adına tarihi hamleler yapıyor, sorumluluklar üstleniyor. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın samimi, kararlı, güçlü liderliği dünya siyasetinin önde gelen aktörleri nezdinde öyle bir güven alanı oluşturuyordu ki, artık küresel ekonomi-politik alanda yürütülen barış diplomasisinin ana aktörlerinden birisi olarak damgasını vurmakta. Sayın Cumhurbaşkanımızın sıklıkla müzakerelere İstanbul‘da ev sahipliği yapması da, kendi riyasetinde yürütülen müzakereler için ‘Barış Süreçlerinin İstanbullaştırılması’ şeklinde tanımlamaların sıkça uluslararası medyada yer almasına sebep olmakta. Bu noktada, dün Rusya ve Ukrayna tarafının bir araya geldiği çetin müzakere sürecinin pek de konuşulmayan bir boyutuna değinmek istiyorum.
Malum, Rusya-Ukrayna Savaşı son üç yıldır enerji, güvenlik, jeopolitik ekseninde, hatta ideoloji ekseninde (nazizm ile mücadele) dahi çokça incelendi. Oysa, gözden kaçan en önemli rekabet alanlarından birisinin Karadeniz‘deki derin deniz limanları üzerindeki kontrol mücadelesi olduğunu atlamamak gerekiyor. Karadeniz, Rusya için sadece bir iç deniz değil, Akdeniz ve dolayısıyla küresel deniz ticareti sistemine açılan en stratejik jeopolitik nefes borusu konumunda. Bu nedenle Rusya, savaşın başından bu yana sadece toprak değil, aynı zamanda liman altyapılarını da hedef alarak Ukrayna’nın denizle olan ekonomik ve stratejik bağlarını koparma stratejisine de ağırlık verdi. Bu nedenle, İstanbul’da olası bir kalıcı ateşkesin masada olduğu müzakerelerde, Rusya’nın olası talepleri arasında bu lojistik egemenlik arayışının yansımaları olması sürpriz olmayacaktır.
Nitekim, Kırım‘ın 2014’teki ilhakı, Rusya açısından Sivastopol Limanı üzerindeki kontrolü kalıcı hale getirme hamlesi olarak da okunabilir. Bu açıdan bakıldığında, bugün de benzer bir hedef Odesa, Yujniy ya da Chornomorsk gibi Ukrayna’nın denize açılan kapılarında kendini gösterebilir. Eğer Rusya bu limanlardan herhangi birine doğrudan ya da dolaylı bir hakimiyet sağlamak arzusundaysa, Karadeniz’in güneyine kadar uzanan etkili bir deniz hattı oluşturabilir. Unutmayalım, geleneksel ve yeni nesil ticaret-ulaşım koridorları arasında rekabetin giderek sertleştiği bir dünyada, derin deniz limanları, büyük tonajlı gemilerin yanaşabildiği, enerji ve emtia taşımacılığının ana durakları olarak önem kazanmakta. Bu yönüyle sadece ticari değil, aynı zamanda askeri ve stratejik anlam da taşımaktalar. Küresel tedarik zincirlerinin askeri- politik rekabetin bir parçası haline geldiği günümüzde, bu tür limanlar artık yalnızca taşıma amaçlı değil; jeopolitik baskı, abluka ve pazarlık aracı boyutuyla da öne çıkmakta.
Karadeniz hem Rusya, hem de Ukrayna açısından ‘jeopolitik nefes borusu’ ise, bu durumda Montrö Boğazlar Anlaşması‘nın Türkiye için paha biçilmez stratejik değerini de bir kez daha içselleştirmemiz gerekir. Bu bağlamda, Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşecek müzakerelerde Karadeniz’in geleceği, sadece iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlıkları ya da NATO gibi büyük güvenlik başlıklarıyla değil, deniz erişimi ve liman kontrolü üzerinden de dikkatlice okunmalı. Karadeniz’de kim nefes alabiliyorsa, küresel sistem içinde stratejik söz hakkını da o elinde tutmakta. Bu nedenle Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sonu, bir anlamda limanlar üzerinden yeniden çizilecek bir denge haritasıyla da belirlenecek. Unutmayalım, derin limanlar sığ hesaplara kurban edilemeyecek kadar stratejiktir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu