DÜNYA

İsrail’in bölgesel kaos hedefi

İsrail sadece dün, 68’den fazla Filistinliyi katletti. Gazze‘ye kara harekatı ile işgale başlaması, İsrail soykırımının son aşamasına işaret ediyor.
İşgal yönetiminin en baştan iki hedefi vardı. İlki, Gazze’den Filistinlilerin sürgün edilmesi ve ardından Batı Şeria‘nın ilhakı.
İkincisi de, bu soykırım ve etnik temizlikle Gazze’nin insansızlaştırılmasından sonra bölgesel kaos ortamını oluşturarak istikrarsızlığı tüm bölge ülkelerine yaymak.
İsrail bu amaca ulaşmak için saldırganlığını devam ettiriyor. Katar‘a ve müzakerecilere saldırarak diplomasiye ve herhangi bir ateşkes anlaşmasına yanaşmayacağını filen gösterdi.
Gelecek hafta başlayacak BM toplantısından önce, Gazze’yi tamamen işgal ederek, iki devletli çözümün ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının konuşulmasını engellemeye çalışıyor.
İsrail durdurulmaz ise;
Gazze’den Filistinlilerin sürgün edilmesi ve ardından Batı Şeria’nın ilhakı, bölge yönetimlerini kaçınılmaz olarak etkileyecek. Çünkü öyle ya da böyle birçok ülkede halklar kendi yönetimlerinin İsrail’e karşı etkisiz politikalarından rahatsız olacaklar.
Toplumların kendi yönetimlerine tepkilerinin farklı şekillerde tezahür etmesi, her bir ülkenin iç istikrarının sarsılmasına yol açabilir. İsrail’in halklar düzeyinde muhtemel manipülasyon ve dezenformasyon kapasitesini dikkate aldığımızda toplumsal huzursuzlukların kısa sürede kaosa dönüşme ihtimali var
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Zirvesi’nde yaptığı konuşmada vurguladığı gibi, İsrail sorununa karşı bölge ülkeleri daha erken politikalarını ortaklaştırsaydı, soykırım bu kadar kolay gerçekleşmezdi.
Arap Ligi ve İİT’nin ortaklaşa toplantısında liderlerin konuşmalarında dile getirdikleri hususlardan, İsrail’in kaos ve istikrarsızlıkla bölgesel yayılmacılık hedefinin farkında oldukları anlaşılıyor.
Ancak bu farkındalık somut adımlara dönüşmeyince İsrail saldırganlığını durdurmuyor. Öncelikle, Katar toplantısına katılan ülkelerin, kendi içlerinde İsrail’e karşı somut politikalarını ortaklaştırmaları gerekiyor. Eş zamanlı olarak da her bir ülke İsrail saldırganlığına karşı, uluslararası toplumu ortak yaptırımlar konusunda harekete geçirmeye çalışmalıdır.
En nihayetinde, bölgesel istikrarın devamı, İsrail saldırganlığı ve yayılmacılığının durdurulması için devletlerin savunma kapasitelerini güçlendirmeleri gerekir. Devletlerin mevcut kapasitelerinin ortaklaşa kullanılması için de ortak bir savunma ve güvenlik mimarisi oluşturulmalıdır.
Katar toplantısının sonuç bildirgesinde, Katar’a yapılan saldırının “tüm Arap ve İslam devletlerine yönelik bir saldırı” olduğunun ifade edilmesi ve “ortak güvenlik” ihtiyacına vurgu yapılması önemlidir.
Herhangi bir Arap veya İslam ülkesinin güvenliği ve istikrarının, “kolektif güvenliğin” ayrılmaz bir parçası olduğunun ifade edilmesini de bu bağlamda görmek gerekir.
Toplantıda birçok devlet başkanının vurguladığı gibi, kınamaların füzeleri durdurmadığı görüldü. Bildirgelerin Filistinlileri korumadığı biliniyor. Cezalandırıcı yaptırımlar devreye sokulmadığı müddetçe İsrail’in bölgesel kaos planı önce bölge devletlerini ardından da uluslararası düzeni kökten sarsacaktır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu