HİLAL KAPLAN / Tarihin sarkacında Moskova ve Şam


Tarihin sarkacı bazen öyle bir salınır ki, dünün düşmanı bugünün şeref konuğu olur. Bir dönem Rus askeri makinesine meydan okuyan Ahmed Şara’nın -nam-ı diğer Ebu Muhammed el-Cevlani- artık Suriye Cumhurbaşkanı sıfatıyla Kremlin‘de devlet başkanı protokolüyle ağırlanması, yalnızca sembolik bir dönüşüm değil, bölgesel oyunun yeniden tanımlanmasıdır.
Rusya bu adımı ne çökmüş rejime rağmen bir kopuş olarak attı ne de Türkiye’yi devre dışı bırakacak şekilde kurguladı. Moskova sahadaki fiili düzeni tanıyor ve yeni dönemin muhatabını belirliyor.
Kremlin’e yakın kaynakların “bölgesel mutabakatla uyumlu”, “koordineli adım” ve “garantörlerle çelişmeyen planlama” vurguları Ankara‘yı işaret ediyor. Çünkü Türkiye olmadan ne sınır güvenliği sağlanabilir ne yeni siyasi mimari kurulabilir.
Putin’in önceliği artık Esed sonrasını yönetmek, İran’ın etkisini sınırlamak, rejim enkazını kontrol etmek ve Türkiye ile birlikte yeni siyasi yapıyı dizayn etmek. Bu nedenle Şara’ya söylediği, “Sahadaki meşru güçlerle temas çözümün ön şartıdır” ifadesi sadece nezaket değil, tanımanın kendisidir.
Yani daha dün “terör” diye dışlanan yapı bugün “Suriye’nin meşru siyasi otoritesi” olarak ağırlanmaktadır. Şara da masada talep eden değil, pozisyon bildiren taraftadır.
İran’sız bir geçiş düzeni, Türkiye ile koordinasyon ve Rusya garantörlüğünde anayasal süreç… Bunlar artık örgütsel beklenti değil, devlet politikasının başlıkları.
Kremlin’deki oturma düzeni bile bu statüyü tescilliyor: İki heyetli masa, tekli koltuklar, Savunma ve Dışişleri bürokrasisiyle resmi format…
Bu tablonun Türkiye boyutu belirleyici. Ankara’nın sahadaki ağırlığı, sınır güvenliği, geçiş yönetimiyle kurduğu iletişim ve İran’ı çevreleyen rolü dikkate alındığında, Rusya bu hamleyi Türkiye’yi dışlamadan ama önüne koymadan inşa etti. Artık mesele İdlib’de bir güç dengesi değil, Suriye’nin geleceğindeki ortak mimaridir.
Sonuçta Kremlin’de ağırlanan kişi artık sadece bir bölgesel aktör değil, Suriye devletinin başıdır. Bu görüşme bir temas değil, tanıma mühendisliğinin başlangıcıdır.
Tarihin sarkacı bu kez geçmişe değil, yeni merkeze işaret ediyor. Ve bu salınımın istikametini Ankara’nın okuyuşu belirleyecek.