HİLAL KAPLAN / Ölü evinde tef çalınmaz


Özellikle ikinci milletvekilliği döneminde, “terörsüz Türkiye” amacına matuf çabalarıyla takdir gören Sırrı Süreyya Önder’in vefatı, farklı siyasi görüşlere sahip pek çok kesimden insanı üzdü.
Cenaze evleri, hüznün ve tefekkürün hâkim olması gereken yerlerdir; zira insanoğlu için ölümden daha ibret verici hiçbir olay yoktur. Bu sebeple cenaze töreni çıkışında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırı kabul edilemezdi ve ortak bir duruşla kınanmalıydı. Sevindirici olan o ki gerçekten de öyle oldu.
Ta ki Sezgin Tanrıkulu’nun, saldırganın “Ben Osmanlı çocuğuyum” dediğini duyduğu ana dek… Yine bir sosyal medya dezenformasyon kampanyası başladı. Saldırganın, iki evlat katili habis bir varlık olduğu ortaya çıktı. Dahası Zafer Partili abisi, Halk TV‘ye saldırgan kardeşini “Koyu Atatürkçü” olarak tanımlayan bir açıklama yaptı.
Ancak cenaze evine saygısı olmayanın siyasi görüşünün ne önemi olabilirdi ki?..
Bir diğer önemli husus ise İmamoğlu’nun korumalarının ne kadar profesyonel ve hassas olduğundan bahseden Özel’in kendi korumalarının genel başkanlarını korumakta ne kadar aciz ve yetersiz olduğu idi. Anlaşılan hava puslu, siyasi liderlerimizin korunması noktasında tedbirlerin artırılması gereken bir dönemdeyiz.
***
NASIL SERBEST KALDI?
CHP Genel Başkanı Özgür Özel‘e saldıran evlat katilinin nasıl serbest kaldığına bakalım:
2004 yılının Anneler Günü‘nde, iki çocuğunu kasten öldüren, iki çocuğunu da yaralayan bu şahıs, o dönemin yasalarına göre yalnızca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmış.
Bunun sebebi şudur: AK Parti tarafından 2005 yılında yapılan Ceza Kanunu reformuna kadar, Türk hukukunda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası mevcut değildi. Bu noktada haklı olarak şu soru gündeme gelebilir: “Neden bu katil, 2005 yılındaki daha ağır kanuna göre yargılanmadı?”
Cevap, hem Anayasamızda hem de Türk Ceza Kanunu‘nda açıkça belirtilmiştir:
“Suçun işlendiği tarihteki kanun esas alınır. Sonradan yapılan değişiklik failin lehine değilse, yeni kanun uygulanamaz.” (Anayasa m.38, TCK m.7)
Dolayısıyla bu kişi, cinayetleri 2004 yılında işlediği için, o dönemin daha hafif hükümleri uygulanmış; 16 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 2020 yılında tahliye edilmiştir.
Eğer aynı suçu 2005 sonrası işlemiş olsaydı, yeni Ceza İnfaz Kanunu’na göre en az 36 yıl cezaevinde kalması gerekecek, yani 2041 yılından önce serbest kalması mümkün olmayacaktı.
Bu açık ve yoruma kapalı hukuki gerçekliğe rağmen, bazı çevrelerin hâlâ “AK Parti sayesinde dışarıda” gibi söylemlerle kamuoyunu yanıltma çabası içinde olması, ne yazık ki bir cenaze evinde bile siyasi istismar peşinde koştuklarını göstermektedir.