HİLAL KAPLAN / FETÖ, Altaylı’yı hapisten kurtarmıştı


Cumhurbaşkanı’nı tehditten içeride olan Fatih Altaylı, yazdığı mektupta “FETÖ ile denemiş yapamamışlardı, şimdi oldu!” demiş. Bu sözler bana tam da Altaylı ile FETÖ’nün işin göbeğinde olduğu bir hadiseyi hatırlattı. Şimdi diyecekseniz ki hangisi? Türkçe Olimpiyatları seremonisine gidip “Her sene açılışına da kapanışına da geliyorum. Gittiğimiz yerlerde de Türk okullarını ziyaret ettiğimizde eğitimin kalitesini de görüyoruz orda” diye röportaj vermesi mi? Yoksa Balyoz mağduru ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in kanserden vefat eden oğlu Burak’ın cenazesinde, kardeşi Tolga’nın şu sözlerindeki acı tablo mu: “Eğer bir cümle insanı öldürebilir mi diye sorarsanız bana, o da Fatih Altaylı’nın ‘Burak Örnek babasının günlüklerini çaldı ve milyonlarca para karşılığı sattı.’ Burak bunu asla kabullenemedi.”
Ya da Fenerbahçe‘ye 2011’de kurulan şike kumpasında başında olduğu gazetede kumpasın çığırtkanlığını yapıp, dönemin kulüp başkanı Aziz Yıldırım’ın gözaltı fotoğrafını büyük bir iştahla yayımlaması mı? Örnekleri çoğaltabilirim.
FETÖ böyle çalışkan bir neferini neden içeri almak istemiş ki acaba? Tam tersi kurtarmış olmasın?
Altaylı’nın kimseyi tehdit edemeyecek kadar minnoş, şiddetin yakınından bile geçemeyecek bir ponçik olduğunu anlatmak için canhıraş uğraşılıyor. Altaylı’nın, İBB davasından tutuklu bulunan patronu Umut Şenol’un desteklediği diğer Youtube kanalındaki “onlar tv” de mesaiye kalmış görünüyor. Tüm bu hercümerç bana Altaylı’nın bizzat şiddet faili olduğu ve FETÖ tarafından hapisten kurtarıldığı Serap Çil davasını hatırlattı.
Serap Çil ile 2009 yılında gayri meşru ilişki yaşayan Altaylı, eşi Hande Altaylı ilişkiyi öğrenince Serap Çil’in ifadesine göre onu sindirmek için Habertürk binasının 10. katında kendisini döver, baskıyla sahte şantaj itirafı imzalatır ve ses kaydı alır. Ardından FETÖ iltisaklı polislerle birlikte Serap Çil’in evi basılır. Evi basan polisler Ahmet Gül, İlker Aydoğdu, Himmet Ali Aydoğdu ve Ahmet Kalaycı gibi isimler sonradan FETÖ üyeliğinden ihraç edildi. Gözaltındayken Çil’in telefonuna sahte delil yerleştirilir, evrakta sahtecilikle suçlanır. Habertürk’ün kamera kayıtlarında sorun olduğu iddia edilip ortadan kaldırılır. Bu hukuksuzluklar sonucu Serap Çil intihar girişiminde bulunur.
Yargıda Altaylı’yı beraat ettiren hâkimler Yakup Kaya ve cezayı veren Mehmet Hamzaçebi de FETÖ’den yargılanmıştır. Soruşturma sürecini yöneten Beyoğlu Başsavcısı Ercan Cengiz’in eşi Nilüfer Cengiz, sonrasında Fatih Altaylı‘nın yöneticisi olduğu Ciner Holding’de hukuk müşaviri yapılır.
Ercan Cengiz’in CHP’den milletvekili yapılması ise tesadüf değildir. Altaylı, o dönem Cengiz’i “gerçek bir hukuk adamı” olarak överken, FETÖ bağlantılı savcı ve polislerin sağladığı korumadan fazlasıyla faydalanır.
Altaylı’nın övdüğü tek kişi kendisini aklayan Ercan Cengiz değildi. Altaylı 2 Aralık 2010 tarihli “Dört Dörtlük Suikasttı” başlıklı yazısında Ali Fuat Yılmazer’in basın sözcüsü gibi köşesini ona açarken “Tartışmaları bilmem, Ali Fuat Yılmazer’in kendini ortaya koyuş biçimini beğendiğim” demeyi unutmaz. Fatih Altaylı 2014 yılında Ali Fuat Yılmazer’in kendisi için “Fatih Bey, siz o makama nasıl yükseldiniz? O mevki için çok temiz, çok ilişkisizsiniz.” dediğini aktarır.
Bu bilgiler Fatih Altaylı ile Serap Çil arasında yaşanan olayların sadece bir adli suç olmadığını, FETÖ’nün daha önce defalarca kez yaptığı “güdümüne alma” operasyonunun Altaylı cephesinin başarıyla sonuçlandığını gösteriyor. Ve hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde Serap Çil dosyasının tekrar açılması ve FETÖ’nün bu dosyaya etkisinin olup olmadığının netleşmesi gerektiğini…
Bugün Altaylı’yı eleştirenlere “ifade özgürlüğü” sopası gösterilirken, bir kadının hayatını karartan bu organize hukuksuzluk tekrarlanmak isteniyor. Altaylı, FETÖ’nün bizzat yardım ve yataklık yaptığı bu davada yargılanır mı bilmiyorum. Bildiğim, kendisini FETÖ karşıtı mevzide hiçbir şekilde konumlandıramayacağı ve tarihi yeniden yazamayacağıdır.