HİLAL KAPLAN / Deprem ‘fırsatı’


23 Nisan’da, ülkemizin en önemli gündem maddelerinden biri olması gereken ama hatırlatılmadıkça unuttuğumuz bir gerçekle yeniden yüzleştik: Deprem. İstanbul merkezli 6.2 büyüklüğündeki bu sarsıntı, 6 Şubat 2023’te yaşanan büyük felaketten sonra İstanbul ve çevresi için en ciddi uyarılardan biriydi.
Depremin hemen ardından sosyal medyada algı makineleri yeniden devreye girdi.
Aynı kalemden çıkmış gibi görünen metinlerle, İstanbul’un deprem tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir dönemde, bu tehlikeyle mücadele edecek yegâne kişinin Ekrem İmamoğlu olduğunu ve onun da tutuklandığını yazdılar. Bununla da yetinmeyip, her depremde tekrar ettikleri “hükümetin depremle mücadele etmediği” yönündeki iddiaları yeniden servis ettiler. Bu iddialara cevap vermek, sahiplerini ciddiye almak olarak düşünülür çekincesine rağmen kafası karışan insanlara hizmet etmek amacıyla bazı hatırlatmalarda bulunalım.
Öncelikle organize suç örgütü lideri olmakla suçlanan Ekrem İmamoğlu’ndan başlayalım. 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğundan beri, şehirde yaşanan hiçbir afette sahada yer almadı. Zorunlu olarak şehirde bulunduğu kar yağışı nedeniyle yolların kapalı olduğu zaman İngiliz büyükelçiyle görüşebilmek için kendisine özel yollar açtırdı. Altı yıllık görev süresinde kentsel dönüşüm bütçesini sürekli azalttı, reklam ve organizasyon bütçesini ise katbekat artırdı. Bununla da kalmadı; Esenler, Üsküdar, Beyoğlu, Gaziosmanpaşa ve Tuzla’daki kentsel dönüşüm projelerini engellemek için dava üstüne dava açtı.
2019 yılında Silivri merkezli 5.8 büyüklüğündeki deprem sonrası, dönemin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın organize ettiği depremle mücadele toplantılarına, davet edilmediği gerekçesiyle katılmadı. Bu durumu da medyadaki kalemşorlarına propaganda malzemesi olarak kullandırdı. Oysa İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin resmi yazıyla toplantıya çağrıldığı ve belediye bünyesindeki birçok bürokratın bu toplantıya katıldığı ortaya çıktı. Ancak Ekrem İmamoğlu, toplantıya gitmemişti.
Bununla yetinmeyen İmamoğlu, görev sürecinde depremle değil, kentsel dönüşümle mücadele eden bir yaklaşım sergiledi. Müteahhit olmasına rağmen, “Kentsel dönüşüm lafını duymak istemiyoruz” diyebildi. Göreve geldiğinden bu yana düzenlediği deprem çalıştayları da meseleyi ne kadar ciddiye aldığının(!) bir göstergesiydi.
Cumhuriyet Halk Partisi‘nin depremle mücadeleye yönelik baltalayıcı tutumuna örnek olarak, 6 Şubat depremlerinden sonra alelacele Anayasa Mahkemesi‘ne yaptığı başvuruyu hatırlamak gerekir. Depremler sonrası kentsel dönüşümü hızlandırmak amacıyla çıkarılan yasayı iptal ettiren parti Cumhuriyet Halk Partisi oldu. Bu başvuruyu yapan kişi ise Ekrem İmamoğlu’nun partideki en yakın isimlerinden Gökhan Günaydın’dı.
Günaydın, yaptığı açıklamada, deprem nedeniyle yıkılması gereken evleri engellemeye çalışarak devleti, mülkiyet hakkını ihlal etmekle suçladı. Aynı CHP, Hatay’da yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği mahallelerde, yıllarca belediye imkânlarını kullanarak kentsel dönüşümü engellemişti. Tıpkı 2012 yılında da kentsel dönüşüm sürecini hızlandıracak yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürüp engelledi.
Normal şartlarda, 6 Şubat depremlerinden sonra kentsel dönüşüm ve depremle mücadele hakkında konuşma hakkı dahi olmaması gereken bir partinin, her deprem sonrası suçlayıcı bir dille ortaya çıkmasına artık izin veremeyiz. Her ne kadar onlar, Ekrem İmamoğlu’nun kaldığı cezaevinin bulunduğu Silivri’nin depremin merkez üssü olmasını bir “uyarı” olarak gösterecek kadar gerçeklikten kopmuş olsalar da bizim kaybedecek vaktimiz yok.