HİLAL KAPLAN / CHP’de itirafçı krizi

Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanan Ekrem İmamoğlu, hakkındaki soruşturmaların “cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili olduğunu” iddia etmişti. İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından hem kendisi hem de CHP‘liler, bu iddiayı ısrarla gündemde tutmaya devam etti. “İmamoğlu soruşturmasının isimsiz itirafçılar ve suç duyuruları ile bina edildiği” söylemiyle kendisini haklı çıkarmaya çalıştı.
Ancak soruşturma ilerledikçe netleşen tablo sonrası birkaç fanatik İmamoğlu destekçisi dışında bu söylem artık kullanılmamaya başlandı. Önce Ekrem İmamoğlu ile iş yapan bazı iş insanları itirafçı oldu. Ardından İmamoğlu’nun İBB’de üst düzey görev verdiği ve operasyon kapsamında tutuklanan isimler, itirafçı olmak için savcılığa başvurdu. Bu isimlerden ilki Kültür A.Ş. Genel Müdürü Murat Abbas’tı. Abbas, itiraflarında doğrudan Ekrem İmamoğlu’ndan çok, onun sağ kolu olan Murat Ongun’un adını verdi. Ancak bazı “gazeteciler”, Murat Abbas‘ın itirafçı olacak kadar İBB’nin işleyişine hâkim olmadığını öne sürdü.
16 Mayıs’ta medyaya yansıyan bir haber ise hem İmamoğlu hem de CHP için adeta şok etk-i si yarattı. İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminden bu yana yanında taşıdığı ve İBB’de İştirakler Başkanı yaptığı Ertan Yıldız, uzun bir dilekçeyle itirafçı olmak üzere başvuruda bulundu. Yıldız’ın itirafları, yolsuzlukların doğrudan adresi olarak Ekrem İmamoğlu’nu gösteriyordu.
Yıldız’ın ifadeleri, İmamoğlu ve ekibinin İBB’de nasıl bir düzen kurduklarını ve İstanbul halkını nasıl yağmaladıklarını ortaya koydu. Her ihaleden komisyon alan, bir ekip kuran, bu ekibin bazı yolsuzluklarına göz yuman ve İBB’nin tüm kaynaklarını kendisine bağlayan bir Ekrem İmamoğlu profiliyle karşı karşıya kaldık.
Ertan Yıldız‘ın itiraflarının ardından, kendisini susturmak amacıyla cezaevinde avukatlar tarafından sık sık ziyaret edildiği ve ailesi üzerinden tehdit edildiği haberleri üzerine cumhuriyet savcılığı resen bir soruşturma başlattı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de olası itirafçıları susturmak amacıyla tutuklulara milletvekilliği vaat ettiği iddialarını da göz önüne aldığımızda, Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonun yalnızca yolsuzluk miktarı açısından değil, siyasi bağlantılar itibarıyla da Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonlarından biri olduğunu söylemek mümkün.
***
ÇAĞIN MEYDAN OKUMASINA KARŞI AHLAK
VI. Ahlak Şûrası, Türkiye Yazarlar Birliği, İslam Düşünce Enstitüsü ve Hasan Kalyoncu Üniversitesi İslam Medeniyeti Uygulama ve Araştırma Merkezi ortaklığında “Çağımızın Meydan Okumaları Karşısında Ahlak ve Din” temasıyla Gaziantep‘te gerçekleştirildi.
Şûra, din, fıtrat ve ahlak ekseninde çağın en yakıcı meselelerini samimiyetle tartışmaya açması bakımından son derece kıymetli bir platform sundu. Akademik dar çerçevelerin ötesine geçerek entelektüel, toplumsal ve ahlaki meseleleri çok boyutlu ele alması; dijital çağın meydan okumalarına karşı sahici bir muhasebe ve diriliş arayışı önermesi de kayda değerdi.
Şûra’nın sonuç bildirgesi de çok önemli detaylar içeriyordu: Modern bilim ve teknolojinin tekelleşmesi, söz konusu ahlak krizinin dünyanın tamamına yayılmasına sebebiyet vermiştir.
İslam’ın tüm meydan okumalara cevap üretebilecek bir ahlak özüne ve güçlü bir metafizik kaynağa sahip olmasına rağmen, İslam dünyasında da gaye, anlam ve ahlak krizinin yaşandığı bir gerçektir.
Ahlak krizi söylemi hemen her dönemde siyasi kavgaların aracı haline gelmiştir. Bu nedenle ahlaki durumun gerçekçi bir resmi çekilmek yerine, kendi pozisyonunu besleyici tavırlar benimsenmiştir.
Ahlak krizi ısrarla dinle ilişkilendirilmektedir. Bu, “ahlak krizinin esas sebebinin dinden uzaklaşılması olduğu” şeklinde dini yüceltici veya “dini yapıların ahlaki ikiyüzlülük ve istismara yol açtığı” şeklindeki dini eleştirici tarzdadır.
Cinsiyetin ve haysiyetin korunması; insanın mahremiyetine, bedenine ve fıtratına hürmetin ayrılmaz parçasıdır. Bu konu sadece ahlaki bir mesele değil, insanın, ailenin ve toplumun istikbal meselesidir.
Dijital dünyanın doğurduğu ahlak sorunlarına karşı şuurlu, eleştirel ve ahlak merkezli insani bir varoluş hâli kaçınılmazdır.
İnsanlığın geleceğini etkisi altına alacağı anlaşılan yapay zekâ teknolojisinin doğuracağı problemlerin insan, fıtrat ve ahlak ekseninde ele alınması bir zorunluluk arz etmektedir.
Bu önemli etkinliği düzenleyenlere ve katılımcılara teşekkür ediyorum.