HİLAL KAPLAN / Adres Türkiye


Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 11 Mayıs’ta Ukrayna‘ya yaptığı “Barış için İstanbul’da müzakere edebiliriz” açıklamasından sadece dört gün sonra, üç yılı aşkın süredir savaşan iki ülkenin heyeti ülkemize geldi. Nitekim savaşın başlamasından kısa bir süre sonra, Nisan 2022’de de iki ülke Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde müzakerelere oturmuş ve bir barış taslağı üzerinde anlaşmıştı. Ancak Putin’in iddiasına göre, dönemin İngiltere Başbakanı Boris Johnson, arkasına aldığı ABD Başkanı Joe Biden ile birlikte bu anlaşmayı kabul etmemesi için Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’ye baskı yapmış ve istediğini almıştı.
Aradan geçen üç yıllık süreçte iki ülke birbirine galip gelemedi. Hem ABD hem de Avrupa ülkelerinin silah desteğini alan ancak savaşın çıkma nedenlerinden biri olan NATO üyeliği konusunda istediğini elde edemeyen Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, Putin’in dört gün önceki teklifine cevap vererek İstanbul’da olacağını söyledi. Zelenski başkanlığındaki üst düzey Ukrayna heyetine karşılık, Rusya daha önceki müzakerelerde yer alan teknik heyeti yolladı.
İki ülkenin heyeti, ben bu yazıyı hazırlarken henüz görüşmelere başlamamıştı; Ukrayna Devlet Başkanı, görüşmelerde nasıl bir tavır alacağına Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile yapacağı görüşme sonrasında karar vereceğini söylemişti. Zelenski, Cumhurbaşkanımız Erdoğan ile yaptığı görüşme sonrası ülkesinin büyükelçiliğinde yaptığı basın toplantısında ülkesinin Rusya ile benzer bir heyetle görüşmelere katılacağını açıkladı.
Putin’in barış için Türkiye’yi adres göstermesi sonrasında, ABD Başkanı Donald Trump da İstanbul’a gelebileceğini açıklamış; bu da Putin, Zelenski ve Trump üçlüsünün, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bir araya gelebileceği yorumlarına neden olmuştu.
Soğuk kelimelerin arasında saklanan gerçeği belki biraz daha yalın hâle getirmek gerekirse: Üçüncü Dünya Savaşı’nın kıyısına gelmemize neden olan ve her an bir nükleer çatışmaya evrilmesinden korkulan Rusya ve Ukrayna -ve bu ülkeyi destekleyen ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya- arasındaki savaşı sona erdirebilecek ülke olarak Türkiye, lider olarak da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan adres gösteriliyor.
Türkiye bu noktaya, hem Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü şartsız destekleyerek, dahası bu ülkeye Rusya’nın ilk saldırısına karşı direnme imkânı veren SİHA’ları yollayarak hem de tüm Batı Bloku histeri hâlinde Rusya’ya yaptırım uygularken buna katılmayarak ulaştı. Hem Rusya hem de Ukrayna devlet başkanlarının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında söyledikleri övgü dolu cümleler bu durumu tescil etti.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Rusya ve Ukrayna ile geliştirdiği diplomatik ilişkinin bir benzerini ABD Başkanı Donald Trump‘a karşı da uyguladı. Trump’ın ilk başkanlığı döneminde, işgal altındaki Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden kararına karşı tüm dünyayı ayağa kaldırıp BM’de aksi yönde karar aldıran Erdoğan, benzer bir süreci Suriye’de askeri operasyonlara devam ederek göstermişti. O nedenle Trump, Suudi Arabistan’da Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile görüşürken, toplantıya Erdoğan’ın da katılmasını talep etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomasideki başarısını, Hollanda başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanımız aleyhine açıklamaları olan NATO Genel Sekreteri Mark Rutte de tescilliyor:
“Türkiye’nin insanları bir araya getirme konusundaki gücü açıkça ortada. Bunu her gün görebiliyoruz.”