Hava gücü üstünlüğü ve kurumsal muhalefet


Bir ülkenin savunmasında hava üstünlüğü, caydırıcılık için bugünün dünyasında en belirleyici değişken. Son yıllarda ortaya çıkan çatışmalarda hava savunma sisteminin kritik mahiyeti daha da iyi anlaşıldı. Türkiye savunma ekosistemini geliştirmek için tüm fırsatları değerlendiriyor. İnsansız hava sistemlerindeki kabiliyeti sayesinde dünyanın sayılı hava gücü üreticilerinden biri haline geldi. Hatta dünya ile karşılaştırıldığında Türkiye lehine asimetrik bir durum söz konusu.
Milli muharip uçak KAAN geliştiriliyor. BAYKAR’ın ürettiği Kızılelma’nın gelecek yıl içinde envantere girmesi bekleniyor. Akıncı, Anka-3 gibi insansız platformlar görevde. Çelik Kubbe, sisteme dahil edildi. Savunma sanayiinin tüm alanlarında yatırımlar hız kesmeden devam ediyor. ASELSAN‘da 1.5 milyar dolarlık ek üretim tesisinin temeli geçtiğimiz ay atıldı. Daha dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, BMC Ankara Tank ve Yeni Nesil Zırhlı Araçlar Üretim Tesisi’nin resmi açılışını yaptı. 840 bin metrekarelik alana yayılan tesiste 1500 personel çalışacak. Tesiste her ay 8 Altay, 10 adet de Altuğ üretilecek.
Savunma sanayiinde yerlilik, son 20 yıl içinde yüzde 20’den yüzde 80’e çıktı. Savunma sektöründeki 3500 sanayi şirketinde 100 bin kalifiye insan çalışıyor. Şu an devam eden 1400’ün üzerinde proje var. SİHA ve İHA üretiminde Türkiye dünyanın ilk üç ülkesi arasında. Yine dünyadaki en büyük 11. savunma ihracatçısı. 180 ülkeye savunma alanında ihracat yapıyor.
Ama tüm bunların yanında; Türkiye kendi milli muharip uçaklarını üretinceye kadar, ihtiyacı olan yeni nesil savaş uçaklarını temin etmek zorunda. Bu ertelenemez bir zorunluluk. ABD ile F-16 ve F-35 konusunda görüşmeler devam etse de, süreç Türkiye’nin istediği hızda ilerlemiyor. İki ülke arasındaki en küçük ayrışmada, başlayan süreçler askıya alınabiliyor. Anlaşmaların gereği yapılmıyor. Hatta kongre kararları bahane edilerek çözümün kolay olmadığı söylenebiliyor.
Türkiye çok katmanlı hava üstünlüğünü inşa etmek için içeride adımlarını hızlandırırken, Avrupa menşeli yeni nesil savaş uçağını envanterine katıyor. İngiltere Başbakanı Starmer’ın ziyaretinde Eurofighter Typhoon ile ilgili imzalar atıldı. İngiltere’ye ek olarak Katar ve Umman’dan alımlarla birlikte toplamda 44 uçak envantere girecek. Türkiye ilk defa ABD dışından savaş uçağı alsa da, bu uçaklar NATO sistemleri ile uyumlu. Yani Türkiye’nin çok yabancı olduğu sistemler değil.
İngiliz Başbakanı Starmer, Eurofighter anlaşmasının yapılmasının ardından, anlaşmayı, “İngiliz işçiler için bir kazanç, savunma sanayiimiz için bir kazanç ve NATO güvenliği için bir kazanç” sözleri ile bir dönüm noktası olarak değerlendirdi. 1500 işçinin işsiz kalmayacağını söyledi. Ülkesinde alkışlandı. Türkiye’de ise muhalif bazı çevreler anlaşmayı değersizleştirmek ve önemsizleştirmek için epeyce çaba harcadı. 1500 insan işsiz kalmayacağı için Starmer kendi ülkesinde alkışlanırken, önceki satırlarda sıralanan başarı grafiğine rağmen, Türkiye’de bazı çevreler tarafından bu başarı bir türlü görülemiyor.
Türkiye’nin milli meselelerde kurumsal muhalefet ile toplumsal muhalefet arasındaki farkı en iyi anlayabileceğimiz yer, savunma sanayiindeki atılımlardır. Bu konulardaki hakikatin tespitinde toplumsal muhalefet, kurumsal muhalefetin çok daha ilerisinde. Savunma sanayii konusundaki atılımlar, kurumsal muhalefet tarafından tüm itibarsızlaştırma, perdeleme ve önemsizleştirme girişimlerine rağmen toplumsal muhalefet tarafından satın alınmıyor. Destekledikleri partilerin söylemlerinin aksine savunma sanayiindeki gelişmelere desteklerini doğrudan ifade ediyorlar. Teknofest etkinliklerine büyük bir heyecanla gidiyorlar.
Ancak kurumsal muhalefet, herhangi bir gelişmenin iktidara destek sağlayacağını düşünürse, Türkiye’nin yararına bile olsa o gelişmeye karşıtlık sergiliyor. Kurumsal muhalefet, iktidar karşıtlığı ile ülke karşıtlığını tüm olumsuz tecrübelere rağmen birbirinden bir türlü ayırmadı. Eurofighter konusunda bunu bir kez daha gördük.



