YAZARLAR

HAŞMET BABAOĞLU / Uyumuyorum

Uyku keyfi” denir ya hani…
Hiç bilmedim, bilemedim.
On bir yaşımdan beri uykusuzluğun keyfini biliyorum…
Yorganın içinden ve yastığın altından kitapların çıktığı minicik odamda başladı.
Okul ödevlerinden uzak okumalar için uyanık geçen gecelerime aşkla bağlandım.
Hâlâ aynıyım…
Neredeyse her gece biraz daha uyanık kalayım diye çırpınıyorum…
Ya sonunda ne oluyor?
Uyumuyorum…
Uyuyakalıyorum…
Bazen buna bozuluyorum ama kavga etmeyi bıraktım; kabulleniyorum.

***

Yazıya böyle girdim diye…
Hep az uyuduğunu düşünen ve uyumak isteyenler; uyumak isteyip de bir türlü uyuyamayanlar bana kızacaklardır…
Hatta “en güzel vakit geçirme”nin güzel bir uyku çekmek olduğuna inananlar da var ki, onlar fena hâlde burun kıvıracaktır yazdığıma…

***

Ama bunları geçelim…
Günümüzdeki tabloya bakalım…
Doğru düzgün uyumak bir lüks oldu çıktı artık, uyku kliniklerinin müşterileri artıyor.
Hep tetikteyiz…
İstememize rağmen (dışarıdan destek almazsak) gevşeyemiyoruz.
Uykusuzluk ve huzursuzluk kardeş artık.
Uyumaktan bile isteye kaçınanlar azaldı; ne yaparsa yapsın uyuyamayanlar çoğaldı.
Ve o rahatsız edici ölçüde gülünç çakışma!..
Birçokları için tatile çıkmak rahatça uyumak anlamına gelmeye başladı. Yalan mı?

***

Ne tuhaf değil mi?
Gündüz vakti yorulacak hiçbir şey yapmadan yorgunuz…
“Hayatın politikası” açısından bakarsak, bu basbayağı bıkkınlık…
Fakat gece gelince…
Hepimizde garip bir huzursuzluk; değil uyumak, biraz gevşemek bile zor.
Hoş ortamlarda bile tedirgin sorular ve sürekli çalışan bir zihin…
E nasıl uyunsun böyle?

***

Gecikmeye Övgü’nün yazarı Helene L’Heuillet iyice ilginç bir noktaya dikkat çekiyor ki, haklı…
“Uyuyamayan kişi geceden çaldığı ve gündüzlerinden devşirdiği zamanı neyle geçirir?” diye soruyor ve cevap veriyor: “Konuşur. Kendi kendine konuşur.”
Bana kalırsa…
Birçok uykusuzluk mağduru asıl bundan rahatsız.
Konuşmak istemiyorlar kendileriyle…
Sözler incitiyor, cümleler taş gibi ağır.

***

Daha neler yazacaktım da yerim bitiyor.
Belki uykusuz bir gecemde devam ederim konuya…
Şimdi noktayı koyup azıcık uyusam mı?
Halil Cibran diyordu:
“Uyandığımda, evet, kederi gördüm yalnız / Üzüntüyü gördüm / Neşeye ne oldu?”
Bir de işin bu yanı var…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu