HAŞMET BABAOĞLU / Bunları ne zaman konuşacağız, kim bilir


Ne o!
Yoksa sizler de “Üçüncü Dünya Savaşı kopacaksa kopsun” diyenlerden misiniz?
Heyecan olsun diye mi?
Nasıl olsa biz ülke olarak “dışarıda” kalmanın yolunu buluruz, diye mi düşünüyorsunuz?
***
Niye böyle diyorum biliyor musunuz?
Bakıyorum…
CNNTürk gibi kanallar her akşam öyle tartışma programları yapıyorlar ki, hani mümkün olsa kendileri gidip Çin’i Tayvan’a saldırtacaklar…
O kadar hevesli bir halleri var…
Bir tv yöneticisine sordum, “Üçüncü Dünya Savaşı konusu ciddi reyting yapıyor” dedi; “hiçbir iç politika veya toplumsal konu izleyicinin durgunluğunu aşamıyor…”
Eh, izleyici de etkileniyor tabii…
İşin ilginç yanı, dünya medyasında da bu eğilim yükseliyor…
Mesela Avrupalılar Putin’in yeniden bir “Doğu Berlin” projesi yaptığından ciddi ciddi şüpheleniyorlar.
***
Bu arada “insan”ın gündelik hayatı her gün biraz daha dağılıyor, ahlakı çözülüyor, kalbi tekliyor…
Farkındasınız, değil mi?
Çocukların öfkeleri büyüklerin boyunu aştı…
Ergenler mafyalaşıyor…
Gelecek korkusu 70 yaşındakini de 27 yaşındakini de sarsıyor…
Artık kimse kimseyle dost değil, tek dostumuz cep telefonlarımız…
Üç kuruş paraya deli gibi çalışanlarla üç milyon dolara para demeyenlerin arasındaki mesafe okyanusları aşıyor.
Finansçılarda ise şu korku var: Acaba 1929 krizine benzer bir kriz olacak mı?
***
Peki bu sorulara dönüp bakabiliyor muyuz?
Ne gezer!
Zaten kravatını takmış, ceketini iliklemiş, aşırı “uzlaşmacı” havada ve düzgün tavırlı genç adamlar var artık; onlar “her şeyi biliyor” görünüyorlar ve bütün tartışmaları kapatıyorlar.
***
Ben dahil, bir çoğumuz “Üçüncü Dünya Savaşı ne zaman patlayacak?” sorusunun peşine takılıp kıvranırken sağlık alanında garip şeyler yaşanıyor…
Google‘ın yapay zeka asistanının Norveç‘te bir hastaya iki kez gittiği acildeki hekimlerden daha doğru teşhis koyup hayat kurtardığı haber oluyor mesela…
Daha sarsıcısı şu: Covid aşılarının kanda pıhtılaşmaya yol açtığına dair araştırma sonuçları giderek kesinleşiyor…
Bunları ne zaman konuşacağız, kim bilir?
***
NOT DEFTERİ
İnsan batarak dibe vurur. Gemi kazazedeleri için, denizin dibi kimsenin canlı ulaşamadığı son duraktır. Dibe oturanlar oradan ne çıkabiliyor, ne de yükselebiliyorlar. (HANS BLUMENBERG / Endişe Nehri Geçiyor)



