HAŞMET BABAOĞLU / Akran makran değil, toplumun zorbalığı


Görüntüler tepki çekmişmiş…
Olayı gören mahalle sakinleri yetkililerin derhal önlem almasını istemişmiş…
Akran zorbalığıymış…
Giderek artıyormuş…
E sonra?
***
Balıkesir’de bir ortaokulda kız öğrencilerin ortalarına aldıkları bir arkadaşlarını şiddetli biçimde darp etmesinden, saçından çekilip yerlerde sürüklenmesinden, tekmeler atılmasından söz ediyorum.
Videosunu sosyal medyada görmüşsünüzdür…
Geçenlerde de bir başka şehirde dört beş kız öğrencinin ellerinde bıçakla bir kızı evine kadar kovalayışlarının görüntülerini izlemiştik…
Her hafta böyle şeyler izliyoruz…
12 yaşında bir kızı, yaşıtı başka kızların oyun oynayacağız diye parka çağırıp tam bir saat boyunca (süreyi dikkatli okudunuz mu?) dövdükleri videoyu da izlemişsinizdir belki…
***
Uyduruktan uzmanlar çıkartılıyor ekranlara; kuru kuru laflar ve hep o terim: Akran zorbalığı…
Sanki bunu deyince meselenin yarısı halloluyormuş gibi…
Hayır!
Aklınızı başınıza toplayın!
Zorbalar ve kurban aynı yaşlarda diye olaylar “akran zorbalığı” olmuyor.
Kabul edilebilir, anlaşılabilir, yarın öbür gün geçecek bir dışavurum falan değil bu şiddet!
Bu yaşananlar şiddete bulanmış sosyal hayatımızın çocuklardaki devamı…
Ve itiraf edelim artık…
Bu yaşananlar anneyi sabah akşam zorbalayan ve bunu çok tabii bulan babalarla dolu aile düzenimizin ürünü…
Bu yaşananlar dizi filmlerde göklere çıkartılan zorbalıkların okul bahçelerine, parklara, sokaklara yansıması…
***
İntikam, öfke ve kin duygusuna bulanmış…
Gelecek fikrinin sararıp solduğu…
Hayallerin bile rengini kaybettiği sosyal kesimler giderek genişliyor.
Elinde bıçakla arkadaşlarını eve kadar kovalayan dört kız çocuğunu, geçtikleri yol üzerinde duran her nesneyi tekmeleyen oğlan çocuklarını ne zaman kadar görmezden gelebiliriz?
***
Şunu da not edeyim…
Bu tür olaylarda üç unsur var:
Zorba, kurban ve seyirci…
Videoları muazzam bir kayıtsızlıkla çekenler ile bizim aramızdaki “seyircilik” bağını hiç düşündünüz mü?
***
NOT DEFTERİ
Bizi heyecanlandıran arzuların karşısında, haddini bilmenin bilgeliği vardı, “Ne çok şey istiyorsun hayattan!” (ANNIE ERNAUX / Seneler)



