YAZARLAR

HARUN TÜRKER KARA / Ekonomide yeniliğin rolü ve 5G teknolojisi

Günümüz ekonomik yapısında araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) sürdürülebilir büyümenin en önemli bileşeni olarak dikkat çekmekte. Ar-Ge faaliyetleri ise yenilik çalışmaları ile yürütülmekte. Diğer taraftan sermaye birikimi veya ticaret hacmindeki artış artık tek başına refahı artırmaya yetmemekte. Bu nedenle, ülkelerin geleceğini belirleyen temel unsurun yenilik üretme kapasitesi olduğu söylenebilir. Bir başka ifadeyle, ekonomik büyüme özellikle dijital dönüşüm ve yeşil teknoloji arayışları sonucunda bilgi üretimi ve teknolojik yeniliğe daha duyarlı hale gelmiş durumda.

OECD ve Dünya Bankası verilerine göre, 2023 yılında küresel Ar-Ge harcamaları 2,5 trilyon doları aşmış durumda. Ancak bu harcamalar belirli ülkelerde yoğunlaşmakta. Ar-Ge harcamalarının yüzde 70’inden fazlası ABD, Çin, Japonya ve Almanya gibi ülkeler tarafından yapılmakta olup gelişmekte olan ülkelerin çoğu, milli gelirlerinin yüzde 1’inden azını Ar-Ge’ye ayırabilmekte. Bu durum, yeniliğe dayalı üretim kapasitesi açısından oldukça ciddi farklar yaratmakta ve teknolojik yatırımları sınırlamakta. Yeniliğe ve teknolojik gelişmeye dayalı üretim ise iktisadi kalkınmanın anahtarı olarak görülmektedir. Öyle ki, bu sene Joel Mokyr, Philippe Aghion ve Peter Howitt arasında paylaştırılan Nobel Ekonomi ödülünün veriliş gerekçesi “Teknolojik ilerlemenin sürdürülebilir ekonomik büyümeyi nasıl mümkün kıldığını açıklayan öncü çalışmaları” olarak belirtildi.

Türkiye’de Ar-Ge İstatistikleri

TÜİK tarafından 20 Ekim’de açıklanan 2024 yılı Ar-Ge istatistiklerine göre Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı yüzde 1,39’dan yüzde 1,46’ya çıkmış durumda. 2022’de kaybettiği ivmenin ardından bu oranın tekrar yükselmeye başlaması Türkiye’yi gelişmiş ülkelere biraz daha yaklaştırmış durumda. Rakamların detayına bakıldığında Ar-Ge harcamaları 2024 yılında bir önceki yıla göre 274 milyar 279 milyon TL artarak 651 milyar 822 milyon TL’ye yükselmiş. Bu rakam satın alma gücü paritesine göre düzeltildiğinde ise önceki yıla göre yüzde sekiz artarak kişi başına 634 dolara ulaşmış durumda.

Türkiye’de Ar-Ge harcamalarında mali ve mali olmayan şirketler yaklaşık yüzde 65 ile en büyük paya sahip. Harcamalar içerisinde ise personel harcamaları yüzde 60 ile en yüksek orana sahip. Bir anlamda yüksek büyümenin ve yüksek ihracatın dinamosu olan imalat sanayinde 2024 yılında 210 milyar 506 milyon TL Ar-Ge harcaması gerçekleştirilmiştir. Bu faaliyeti yürüten girişimler teknoloji düzeylerine göre sınıflandırıldığında, Ar-Ge harcamasının en yüksek pay ile yüzde 47’sinin yüksek teknoloji faaliyetinde yer alan girişimler tarafından gerçekleştirildiği görülmekte. Sektördeki Ar-Ge harcamasının yüzde 40’ını orta yüksek teknoloji faaliyetindeki girişimler, yüzde 8’ini orta düşük teknoloji faaliyetindeki girişimler ve yüzde 5’ini düşük teknoloji faaliyetindeki girişimler tarafından yapılmış durumda.

Teknoloji yoğunluğuna baz alınarak yapılan sınıflandırmalara göre salt yüksek teknoloji faaliyetinde yer alan işletmelerin payı önceki iki yıla göre sınırlı bir oranda düşmüş. Ancak bu rakama orta yüksek ve orta düşük teknoloji faaliyetlerindeki girişimler eklendiğinde eğilim tersine dönüyor. Bu durum, teknoloji ekosisteminde yüksek teknoloji yatırımlarının neden olduğu bir dönüşümü ifade ediyor olabilir. Son dönemde özellikle savunma sanayinde atılan adımların yeni firmaların ekosisteme katılması ile daha düşük teknoloji odaklı girişimlerin sayısını artırmış olması muhtemel. Bu adımların takip edilmesi ve yeni teknolojik atılımlarla desteklenmesi oldukça önemli.

5G Teknolojisinin Potansiyeli

Türkiye’nin yakın dönemde gerçekleştirdiği en önemli teknolojik yenilik atılımlarından bir tanesi 5G alanında oldu. Beşinci nesil mobil iletişim teknolojisi olarak bilinen 5G, yalnızca internet hızını artıran bir yenilik değil, aynı zamanda küresel ekonominin yeni altyapısını oluşturan stratejik bir dönüşüm. 4G’ye kıyasla yaklaşık 100 kat daha yüksek hız ve 1 milisaniyeye kadar düşen gecikme süresi sunan bu teknoloji, makineler arası iletişimi oldukça kolaylaştırırıyor. Bunun yanı sıra 5G; otonom araçlar, uzaktan cerrahi ve endüstriyel otomasyon gibi teknolojilerin güvenli biçimde çalışmasını mümkün kılacak ve dijital ekonominin temelini güçlendirilebilecek. Bu teknolojik kapasite ile sağlanan
enerji verimliliği ve anlık veri akışı ile pek çok alanda dönüşüm sağlanabilir ve tüm üretim süreçlerinde yeni uygulamaların önünü açabilir.

Türkiye, 5G ile şekillenecek hizmetlerin kullanımı için bir ihale gerçekleştirdi. Yaklaşık olarak 3,5 milyar dolar düzeyinde gerçekleşen ihale bu alanda yerli ve milli adımların atılmasını da hızlandıracak. Bu kapsamda, 5G altyapısında yüzde 60’a varan oranda yerli ürün, yüzde 30’a kadar milli haberleşme ürünü kullanma zorunluluğu getirilecek. Bu adımlar ile teknolojide dışa bağımlığın azaltılması hızlandırılabilecek. Bununla birlikte 12. Kalkınma Planında belirtildiği şekilde 5G ve ötesi yeni nesil iletişim teknolojilerinde yazılım, donanım ve altyapı alanlarında, nesnelerin interneti, yapay zekâ, büyük veri, kuantum, siber güvenlik, akıllı ulaşım, artırılmış gerçeklik gibi gelişen teknoloji alanlarında nitelikli insan gücü yetiştirilmesi çalışmalarına ağırlık verilmesi adımı ile yeni iş ve istihdam olanaklarının oluşturulması mümkün olacak. Sonuç olarak 5G teknolojilerine yapılan yatırımlar veri merkezli iş modelleri ve enerji verimliliği gibi pek çok açıdan oldukça önemli.

Yenilikte Yeni Olanaklar

Ar-Ge ve yenilik harcamalarının büyüme üzerinde hem niceliksel hem de niteliksel bir çarpan etkisi oluşturmakta. Ar-Ge’ye yönelen her kaynak sadece üretim kapasitesini artırmakta kalmıyor bunun yanı sıra ekonominin bilgi ve teknoloji yoğun bir yapıya dönüşmesine katkı sağlıyor. Bu da büyümeyi daha kaliteli, sürdürülebilir ve kapsayıcı hale getiriyor. Bu noktada 5G yatırımları gibi kamusal yatırımlar oldukça önemli.

Özellikle kamu ve özel sektörün yenilikçilik alanında uyumlu biçimde çalışabilmesi yüksek verimlilik artışlarının yakalanması açısından kritik. Kamu teşvik mekanizmalarının desteği ile yatırımların etkinliği ve yeniliklerin ticarileşme hızı belirgin biçimde yükselebilir. Bu tür bir eşgüdüm, Ar-Ge’nin ekonomik geri dönüş oranını yani yenilik uygulamalarının sonuçlarının görünürlüğünü artırır.

Ar-Ge ve yenilik ekosisteminin bütünleştirilmesi ile üniversiteler, araştırma merkezleri, girişim sermayesi ve sanayi arasındaki bağların güçlendirilmesi, bilgi akışını ve üretimini hızlandıracaktır. Böyle bir ortamda teknolojik rekabet gücü de ivme kazanabilir. Sonuçta Ar-Ge harcamaları, klasik büyüme dinamiklerinden farklı olarak, ekonominin yapısını dönüştüren stratejik bir unsur. Türkiye’nin Ar-Ge ve yenilik alanında başarılı adımları küresel rekabet gücünü artırarak büyümesini daha sürdürülebilir kılacaktır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu