Genç ve sağlıklı kalmanın sırrı nar

Torosların yemyeşil doğasında Mersin’deki bir termal otelin ‘Nar Hasadı Festivali’ne katıldım. İnanılmaz bir deneyimdi. Kendimi yüzlerce nar ağacının arasında buldum. Üstelik hepsi tepeleme nar doluydu. Metropol kent İstanbul’da bahçeden, tarladan uzakta, bir yaşam sürerken, toprağa ayak basmak, ağaca uzanıp, dalından nar koparmak inanılmaz bir keyifti. Narın bahçeden sofraya tüm hikayesine tanıklık etmek bir mucizeyi yaşamak gibiydi… Nar, tam bir bereket ve şifanın meyvesi. Eski Mısırlılarda dünyanın ilk meyvesi olarak kabul edilen nar, mitolojide bolluk ve bereket sembolü olarak nitelendirilmiş ve birçok kültürde kutsallaştırılmış. Ayrıca Anadolu topraklarında masallara bile konu olmuş.
ŞİFA DEPOSU
Gelelim faydalarına. 100 gram narın, yetişkin bir kişinin günlük ihtiyacı olan C vitamini dozunun yaklaşık yüzde 16’sını tek başına karşıladığını biliyor muydunuz? Diyetisyen Eliza Sabancı ve Duygu Bilgin, bakın nar mucizesi ile ilgili neler anlattı:
YAŞLANMAYI YAVAŞLATIYOR
Nar, yüksek C vitamini içeriğiyle bağışıklık sistemini güçlendirir. Antioksidan içeriği bakımından zengin olan bu meyve, hücre hasarını önler. Bu yüzden yaşlanmayı yavaşlatır. Nar, cildi serbest radikallerin zararlı etkilerinden koruyarak, cilt yenilenmesini destekler, nem dengesini korur.
KALP SAĞLIĞINI DESTEKLİYOR
Düzenli olarak nar tüketmek, kolesterolü düşürmeye ve kan basıncını dengelemeye yardımcı olur. Damar sertliğini önler, kan dolaşımını ve kalp sağlığını destekler. Çekirdeği bile şifalıdır.
ENFEKSİYON RİSKİNİ AZALTIR
Narın içerdiği antioksidanlar ve anti-inflamatuar bileşenler, idrar yollarını ve enfeksiyon riskini azaltır. Ayrıca bu anti-inflamatuar özelliğinden eklem ağrılarını hafifletir ve iltihaplı hastalıklara karşı iyi gelir. Lif, bağırsak hareketlerini artırarak sindirimi düzenleyerek kabızlığı önler.
BAHÇEDEN SOFRAYA
KENDİ bünyesindeki 350 dönüm arazi üzerinde ‘bahçeden sofraya’ konseptiyle taze ürünler yetiştiren termal otelin İcra Kurulu Başkanı Yusuf Narlı, “Arazimizde 18 farklı meyve çeşidiyle 8 bin 100 ağaç var. Mandalina, erik, zeytin ve üzümün ardından şimdi de nar hasadı yaptık. 2 bin litre zeytinyağını kendi zeytinlerimizden elde ettik. 13 ton nar topladık. Hasatlardan elde ettiğimiz organik doğal mahsulleri; oteldeki restoranlarımızda, salatalarda, yemeklerde, tatlılarda veya meyve sularında kullanıyoruz” dedi.
9 BİN YILLIK ŞİFALI KÜKÜRTLÜ SU
MERSİN’de Torosların bereketli topraklarının 430 metre derinliğinden yükselen, Türkiye’nin gizli kalmış 9 bin yıllık kadim şifalı suyu, sağlık turizmiyle dünyanın dilinde. Kürkürtlü su, romatizmadan deri hastalıklarına, kalp hastalıklarından kadın hastalıklarına kadar birçok hastalığa şifa oluyor. Türkiye’nin içilebilen tek termal suyu olan şifalı su, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Ana Bilim tarafından onaylı. İçme kürü olarak kullanıldığında, böbrek taşlarının vücuttan atılmasına; bağırsak hastalıkları, böbrek ve idrar yolları hastalıkları, idrar kesesi iltihabı (sistit) gibi rahatsızlıkların tedavisine yardımcı oluyor.
KAPLICA YAŞI 30’A İNDİ
TERMAL sularla şifa arayanların yaşı eskiden 60’ın üzerineydi. Ama şimdi 30’lu yaşlara kadar indi. Bunu Yusuf Narlı şöyle açıklıyor: “Kaplıcaları gençler daha çok tercih eder hale geldi. Eskiden belirli bir yaşa yani 60’ın üzerine gelenler, ‘ağrılarım geçsin’ diye kullanıyordu. Şimdiki gençler ise ağrılar oluşmadan kaplıca şifasından faydalanıyor. Bu nedenle bizim gözlemlerimiz kaplıca yaşının 30’lara kadar indiği yönünde.” Türkiye Turizm Geliştirme Ajansı’nın termal turizmi de içine katarak, turizmi 12 aya yaymaya çalıştığını, ülkemizin sağlık turizminde 2030 yılında 100 milyar dolarlık bir hedefi olduğunu da söyleyen Narlı, “Bunun 10 milyar dolarının termal turizminden gelmesi planlanıyor. Termal turizmi sağlık turizminin içine katmamız lazım” dedi.