FUNDA KARAYEL / Yeni sosyal medya akımı anne-babayı yapay zekâyla trollemek

Daha dün “Anne ben geceyi arkadaşımda geçireceğim” yalanıyla ev halkını kandırmaya çalışan gençlerimiz, bugün yapay zekâyı devreye sokarak anne babalarını kalpten götürmeye çalışıyor. Yeni trend şu: Yapay zekâyla sahte görüntüler üretiliyor, aileye “Eve dilenci girdi” diye video atılıyor, “kardeşini kaçırdılar” gibi montajlar dönüyor.
Birinin kalp krizi geçirmesi pahasına. Gerçekten de zekâ tarihimizin yeni bir zirvesindeyiz: İnsanlık Ay’a gitti, interneti buldu, yapay zekâyı geliştirdi. Anneye babaya şaka olsun diye “evimizde yabancı var” senaryosu üretmek. NASA, gözyaşları içinde izliyor. Bu noktada sormamız gereken basit bir soru var: Trolleme zekâsı nedir, ne değildir?
Evet, mizah zekâ göstergesi ama bu “kendi babanı yapay zekâ görseliyle infaz ettirmek” anlamına mı geliyor? Bir gün bu şakaların dozu kaçacak ve ‘true crime’ belgesellerindeki aile dramalarının kahramanı olacağız. Gençler eğleniyor ama ebeveynler için bu, sadece adrenalin değil, doğrudan kardiyoloji polikliniği bileti. Yeni jenerasyonun mottosu “Korkutmadan trollersen daha zekisin” olmalı.
YENİ KİŞİLİKLER TÜREDİ KİMLER OTROVERT?
Ekstrovert mi, introvert mi? Yıllardır bu iki kavram üzerinden insanları kategorilere ayırıyoruz. Sosyal kelebekler yani ekstrovertler, kalabalık ortamlarda ışıldarken; introvertler ise yalnızlığın sessiz enerjisinden besleniyor. Peki ya ortada kalanlar? İşte onlara yeni bir isim bulundu: “Otrovert.” Guardian’da çıkan makaleye göre, otrovertler kalabalık gruplarda parlamaya ihtiyaç duymuyor, hatta bundan keyif bile almıyor. Onların mutluluk kaynağı daha samimi, küçük dostluk bağları. Yani sosyal hayatı reddetmiyor, seçici davranıyorlar. Büyük partiler yerine bir kafede iki yakın arkadaşıyla derin bir sohbeti tercih ediyorlar. Aslında hepimizin çevresinde bir otrovert var. Tanımadığı kalabalıkla zorlanır ama yakın dostlarıyla parıldar.
Guardian yazısında Frida Kahlo, Franz Kafka ve Albert Einstein gibi isimlerin de bir nevi ‘otrovert’ özellikler taşıdığı belirtiliyor. Bu yeni tanım, yalnızca bir sosyal medya trendi değil, aynı zamanda yaratıcılık ve özgünlükle de ilişkilendiriliyor. Genellikle ‘kalabalıkların sesi’ olmak yerine kendi iç dünyalarından özgün fikirler çıkarıyor. Ama burada sormamız gereken soru şu: Neden her gün yeni bir “-vert” türetiyoruz? Dün introvertekstrovert vardı, sonra ambivert geldi, şimdi de otrovert. Yarın belki de ‘netflixvert’ (yalnızca dizi eşliğinde sosyalleşebilen) ya da ‘coffevert’ (sadece kahve masasında insan içine çıkabilen) duyacağız. İnsanları tanımlamak kolaylaşsın derken, daha çok kutuplara ayırmıyor muyuz?
Belki de mesele, kim olduğumuzu adlandırabilmekten ibaret. Kimimiz kalabalıklarda parlar, kimimiz yalnızlıkta güç bulur, kimimiz sadece küçük, derin bağlarda huzur bulur. Önemli olan hangi “-vert” olduğumuz değil, ritmimizi bulabilmek. Ama bir sonraki etiketi bekliyoruz: çünkü modern dünyada kimlik, artık bir hashtag kadar hızlı değişiyor.
SİNEMALARA CAN SUYU GELİYOR
Sinemalarımızın uzun zamandır ihtiyaç duyduğu o kıvılcım, sonunda geldi. ‘Şam- PİYONlar’, ‘Kutsal Damacana 5: Zombi’ ve ‘Sihirli Annem: Hepimiz Biriz’ gibi filmlere imza atan Poll Films, önümüzdeki dönemde vizyona girecek tam 10 filmi birden duyurdu. Evet, yanlış okumadınız: On film! Bir süredir sinema salonlarının eski coşkusunu yakalayamadığını, izleyicilerin dijital platformlara daha fazla yöneldiğini konuşuyoruz. İşte tam da bu noktada yapılan bu cesur hamle “Birilerinin taşın altına elini koyduğunu” gösteriyor. Türk sineması için bir motivasyon, seyirci için ise yeniden salonlara gitme bahanesi olacak nitelikte bir duyuru bu. Verdiği enerji, sadece salonları doldurmakla sınırlı değil; sektördeki diğer yapımcılara da cesaret verecek. Çünkü sinema, tek başına bir yapımcının değil, kolektif bir sektörün emeğiyle ayağa kalkar. Yapım şirketinin attığı bu adım, belki de bir domino etkisi yaratacak. Kısacası, ‘birisi çıktı ve elini taşın altına koydu.’ Sinema salonlarının ışıkları sadece perdeye değil, ruhumuza da yeniden yansıyacak gibi görünüyor.