YAZARLAR

FUNDA KARAYEL / Tüm gözler Kapadokya’da: Michelin ve Kültür Yolu

St. Petersburg’dan Kapadokya‘ya direkt geçiş yapıyorum. Uçaktan iner inmez içimde bir coşku. Çünkü sadece balonların yükseldiği bir gökyüzü değil, sanatın da yukarı çıktığı bir haftaya adım atıyorum. UNESCO Dünya Mirası listesindeki bu topraklar; 2026 Michelin restoran seçkisine dahil edilmiş olmanın heyecanını yaşarken, şimdi bir de 400 etkinlik dev bir festivalle gündemde: Nevşehir Kültür Yolu Festivali başlıyor. Bu yıl üçüncü kez festival coşkusuna ev sahipliği yapan Nevşehir, sadece tarihin değil, çağdaş kültürün de nabzını tutuyor artık. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın büyük vizyonuyla hayata geçirilen Türkiye Kültür Yolu Festivali, bu yazın sekizinci durağında peri bacalarının gölgesine sergiler, konserler, atölyeler ve gastronomi düşleri getiriyor. Benim rotam mı? Şimdilik sizlerle paylaşmıyorum. Gastronomi sahnesinden hızlıca merakla beklediğim sergilere geçiş yapıyorum.

PICASSO ŞEHİRDE
Güray Müze‘de açılan “Pablo Picasso: Yaratılış Her Şeydir” sergisi, tam anlamıyla festivalin baş tacı. Litografi, gravür, çizim ve hatta sanatçının hayatına dokunan fotoğraflarla dolu, tamamı orijinal 74 eserden oluşan seçki; Picasso’yu sadece sanatçı değil, bir dönemin duygusal kronikçisi olarak da yeniden düşünmemizi sağlıyor.

Sergi, “ben zaten her yerde Picasso gördüm” diyenleri bile şaşırtacak kadar özel. Ama yolculuk burada bitmiyor.
Kapadokya Üniversitesi‘nde açılan Fabrika yerleşkesi Mahzen’e geçiyorum başka bir heyecanla. “Eskizden Piksele” sergisi geçmişin çizgilerini geleceğin ekranlarında yeniden yazan bir deneyim sunuyor.

100 BİNİ AŞKIN ZİYARETÇİ
Küratör Ayşe Demirci uzun zamandır takip ettiğim bir isim, oldukça yetenekli ve vizyoner bir bakış açısı var. Sergi, Türkiye’nin dört bir yanında dijital sanatın dinamik üretimlerini izleyiciyle buluşturuyor. Şimdiye dek 100 bini aşkın ziyaretçiye ulaşan bu çok disiplinli sergi serisi, her edisyonda medya sanatlarının güncel temsilcilerini mekâna özgü kurgularla bir araya getiriyor. Her edisyon, kendine özgü tema, bağlam ve deneyimiyle, sanatın teknolojiyle temas ettiği eşiklerde yeni düşünme alanları açıyor. Dijital sanat, biyo- sanat, kinetik yerleştirmeler, elektronik tekstil ve ses tasarımı gibi alanlardan çalışmalar, izleyicinin aktif katılımıyla deneyimleniyor. Ayşe her sergisinde sanat ile teknolojinin kesiştiği deneyimlere davet ediyor bizi galiba en çok da bu yüzden seviyorum onun kurguladığı dünyayı.

MARKALARIN KENDİ BALONLARINI YAPTIRMA YARIŞI
Kapadokya’da güneş doğarken gökyüzüne yükselen balonları izlemek hâlâ büyüleyici. Ama artık sadece doğa değil, markalar da gökyüzünde süzülüyor. Zira balonlar artık sadece birer turistik deneyim değil, adeta uçan açık hava reklam alanları.
Ve bu sadece küçük işletmelerin değil; dünyaca ünlü moda devlerinin tercihi. Son sezon tanıtımı için Kapadokya’ya balonla gelen markaları izliyoruz.

Misafirler özel olarak davet ediliyor, markaya özel balonlarda görkemli sabah kahvaltıları yapılıyor, hatta dijital lansman çekimleri bu balonlarda yapılıyor. Açık söyleyeyim, yeni çıkan kitabıma özel bir balon yaptırmamak için kendimi zor tutuyorum.
Belki de ilk 100 bininci baskı kutlamasında gökyüzünde kendi kapağımı izlerim. Kim bilir? İşin şakası bir yana, bu yaratıcı dokunuşlar artık gastronomi dünyasına da ilham verebilir.
Malum, Kapadokya 2026 Michelin seçkisine dâhil edildi ve şimdiden “Acaba kimler alır?” heyecanı başladı. Benim naçizane bir önerim var: her Michelin adayının bir balonu olmalı!
Neden olmasın? Mekâna yer bulamayan konuklar için şefin birkaç imza atıştırmalığıyla gökyüzünde mini bir deneyim. Üstelik sabah ışığında, peribacaları fonunda.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu