Eyvah demek fayda etmez


Son günlerdeki soykırımcı Netanyahu- Miçotakis trafiğinin nedeni, Gazze’nin geleceğinde Türkiye‘nin vicdani ve tarihsel fonksiyonunu yok etmek.
Türkiye’yi Ege’ye “hapsetmek” maksadıyla savunma paktları kurdukları da aşikâr.
Esas dertleri mavi vatan.
Lakin, Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın eşzamanlı dev uçak gemisi hamlesiyle birlikte 39 savaş gemisi inşa edildiğini açıklaması, “Türkiye’yi sıkıştıralım” derken karşılarında “denizde çelik” gördüklerinin resmi oldu.
İsrail, sadece Atina‘yı sahaya piyon gibi sürmekle yetinmiyor; Türkiye’ye karşı her yolu deniyor.
Mesela, Suriye‘de Türkiye’nin önünü kesmek için Washington‘da ambargo lobisi yapıyor.
Ankara şunu iyi biliyor: Amerika’sız İsrail bölgede hiçbir halt edemez.
Bundan sebep olsa gerek, ABD‘yle ilişkilerini, İsrail’in Türkiye’ye karşı ABD’yi arkasına alamayacağına ayarlı şekilde yürütüyor.
***
Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler‘in geçenlerde PJAK’ın İsrailİran arasındaki savaşı nasıl fırsat bildiğini, İran’ın yenilip rejimin değişmesi sonucunda kendilerine doğacak fırsat için nasıl harekete geçtiklerini dile getirdi. Bununla da kalmadı; Tahran’a, mahut terör örgütüne dair tüm sızma girişimlerini anı anına haber verdiğimizi söyledi.
Şunu her daim görmek zorundayız: İran ve “direniş hattı” zayıflatıldığında, İsrail’in “vaat edilmiş” hedeflerinin önünde Türkiye’den başka kale kalmaz.
Yani “İran yansın da biz ısınalım” dersek, kendi evimizin yanmasına sıranın geleceğini aklımızdan çıkarmamalıyız.
Aynı şey Türkiye ile rekabet etmeyi marifet sanan İran için de geçerlidir. Zira, Siyonist tuğyana karşı bu coğrafyanın kaderi birdir.
ABD ve İsrail’in (Trump’a rağmen bile olsa) sonuçta dayanışma içinde olacağını da hesaba katmak zorundayız.
Yoksa işin sonunda maazallah oyuna gelmek de var ki, eyvah demek fayda etmez.
***
İran’da da birileri (özellikle muhalif esnafı) “ABD ile İsrail müzakere konusunda farklı düşünüyor; ABD, İsrail’in saldırmasına izin vermez…” sanmıştı.
Washington Post‘un ifşa ettiği “12 günlük savaş” raporu, Trump’ın “Müzakereye 60 gün süre verdim” dediği takvimin gerçekte İran’ı vurmak için kurulmuş saatin zembereği olduğunu ayan beyan ortaya koydu.
Aynı tezgâhın Türkiye için kurulmayacağını kim garanti edebilir?
Gerek S-400 meselesi gerek Suriye’nin kuzeyindeki parçalı yapı dayatması neyin işareti?
Unutmayalım: Türkiye’yi masada “savunmasız” yakalama stratejisi müstevlilerin biricik hedefidir.
Ankara’nın bu çok katmanlı kuşatmaya karşı yürüttüğü direnç, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önderliğinde savunma sanayii alanındaki dev adımlar, yalnız bugünü değil, gelecek yüzyılı da kurtarma mücadelesidir.
Agâh olalım: Sahada güçlü olamazsak, masalar barış platformu değil, giyotinimiz olur.



