YAZARLAR

ESRA EZMECİ / Sustuğumuz her şey kavgaya dönüşüyor

Birbirini çok seven çiftler sık sık kavga eder… Bu cümleyi siz de duymuşsunuzdur. Elbette gerçeklik payı var. İnsanı en çok sevdiği yaralamaz mı? En hassas olduğumuz yerden yaralanmaz mıyız? O zaman kavga ederken neyi, nasıl ve ne zaman söylediğimize dikkat edelim. İncir çekirdiğini doldurmayacak sebeplerle hayatımızın aşkını kaybetmeyelim

Sevgiyi bazen içimizdeki öfke kırıntılarıyla beraber yaşarız. Birini sevebilmek kolay değil hele ki sevdiğiniz insanla aynı dili konuşmak, aynı yöne bakmak, kırmadan, kırılmadan sürekli aynı çizgide ilerleyebilmek hiç kolay değil. Çünkü aşk getirdiği güzel duyguların yanı sıra geçmişin yükü, kişisel yaralar, beklentileri de beraberinde getiriyor.
Bu, bir ilişkiyi hem çok güçlü hem de çok kırılgan hale getirebilir. En çok da en değer verdiğimiz kişilerle tartışmalar yaşarız. Çünkü onlar tarafından anlaşılmak isteriz. En kırılgan noktalarımızı o kişiye açmışızdır. Dışarıdan herhangi birinin kurduğu cümleler canımızı o kadar da acıtmaz ama sevdiğimiz, değer verdiğimiz birinin ufacık bir göz devirmesi, küçümsemesi canımızı çok yakar.

ÖNCELİĞİN BEN DEĞİLİM!
O yüzden de çiftlerin bazen kurmuş olduğu ufak cümleler büyük bir soruna dönüşebilir. Sen hep böylesin diye başlatılan bir kavga cümlesi alt metninde aslında, “Önceliğin ben değilim” gibi derin hisleri taşır. Ve bu alt metinler ifade edilmedikçe de küçük cümlelerle başlayan kavgalar büyük tartışmalara dönüşür. Ve kimse kimseyi bir türlü olduğu gibi anlayamaz. Halk arasında hep şöyle bir inanç var:
“İyi çift kavga etmez” düşüncesi aslında gerçeği ifade emez. Doğrusu şu ki kavga etmek bazen ilişkiyi canlı tutar, bazen de ilişkiyi bir sınava sokar. Burada mesele, kavganın varlığı değil, nasıl kavga ettiğiniz. Yani kavgalarınız çözüm için mi yapılıyor, yoksa birbirinizi yaralamak için mi?

ESKİ DEFTERLERİ HİÇ AÇMAMALI
Birbirinizi suçlamak, hakaret etmek, eski defterleri açıp dökmek bir çözüm yöntemi değil. Ama duygularınızı sakin bir dille anlatmak, “Ben böyle hissediyorum” diyebilmek ilişkiye derinlik katar. O yüzden her tartışma bir ayrılık provası değildir. Bazen de bir yakınlaşma fırsatıdır.

KAVGA SONRASI NASILSINIZ?
Bir tartışmadan sonra küsmek, sessiz kalmak, surat asmak çoğu zaman daha büyük duvarlar örer. Oysa kavga sonrasında yapılan telafi çok kıymetlidir. “Bak, sana bağırdım, üzgünüm. Aslında korktum, yanlış anlaşılmak istemedim” diyebilmek ilişkileri iyileştirir. Bir kavgadan sonra uzun uzun savunmaya geçmeden, özür dilemek, birbirinizin kalbini onarmak en önemli adımdır. Bazı çiftler kavga sonrası daha çok uzaklaşır. Çünkü gurur devreye girer. Halbuki kavga biter ama ilişki devam eder. İlişkinin sağlığı için gururu biraz esnetmek gerekir.

ÇOK SEVGİ ÇOK SÜRTÜŞME DEMEK Mİ?
Birçok insan şunu sorar: “Çok kavga ediyorsak bu ilişki yürümeyecek demek mi?” Hayır, her kavga bitiş anlamına gelmez. Ama kavgalarınız saygısızlığa, küfre, fiziksel şiddete dönüyorsa, bu sağlıklı bir ilişki değildir. Çok sevmek her şeyi haklı çıkarmaz. Sevgi, saygıyı içermiyorsa, zehirli bir bağımlılığa dönüşür.
Özetle, aşk bir denge oyunudur. Çok sevmek güzeldir ama çok sevmek adına sürekli birbirinizi kırmak yıpratıcıdır. Sizi güçlendiren, birbirinize destek olmanızı sağlayan, güven veren bir ilişki emek ister. O emeği göstermeye gönüllüyseniz, kavga etmek bile bir öğrenme aracına dönüşür
Sevdiğiniz insanla kavga ediyorsanız, önce kalbinize bakın. Gerçekten ne hissediyorsunuz? Neyden korkuyorsunuz? Ne bekliyorsunuz? O soruları dürüstçe cevaplayın. Sonra karşınızdaki insana dönün ve kalbinizi anlatın. Unutmayın, kavga etmek doğaldır. Ama nasıl kavga ettiğiniz, nasıl barıştığınız, birbirinize nasıl yaklaştığınız ilişkinizin kaderini belirler. Bazen bir kavganın sonunda, karşınızdaki insanın gözündeki kırgınlığı fark etmek, birlikte büyümenin ilk adımı olur.
Ve en önemlisi: Sevgi tek başına yetmez. Saygı, emek ve iyi niyet olmadan aşk da bir gün yorulur. Çok seviyorsanız, çok kavga ediyorsanız, bir nefes alın. Birbirinizi yeniden tanıyın. Çünkü en büyük yakınlık, kalbinizi dürüstçe açtığınızda başlar.

BEKLENTİLERİMİZİ AÇIKÇA KONUŞUYOR MUYUZ?
Çok sık gördüğüm bir şey var: Çiftler birbirinden beklentilerini konuşmuyor. Herkes karşısındakinin aklını okuyacağını sanıyor. Oysa kimse kahin değil. Siz bir şeye kırılıyorsanız bunu ifade etmeden karşınızdakinin anlamasını bekleyemezsiniz. Aynı şekilde partneriniz de size duygularını açmadan, sizden empati bekleyemez.
Sevgi dili diye bir şey var. Kimimiz sevgiyi dokunarak gösteririz, kimimiz kelimelerle, kimimiz emekle, kimimiz de zaman ayırarak. Eğer karşınızdaki insanın sevgi dilini bilmiyorsanız, bir süre sonra “Beni sevmiyorsun” diye suçlamaya başlarsınız. Belki de sizi seviyor ama sizin anladığınız şekilde göstermiyordur.
“Onu çok seviyorum ama biraz daha şöyle olsa…” cümlesi çoğu ilişkinin temel çatışmasıdır. Karşımızdakini, kendi idealimizdeki insana dönüştürmeye çalışırız. Oysa kimse kimsenin projesi değildir. Sevdiğimiz insanın bazı yönleri hep canımızı sıkacak. Bazı huylarını kabul etmeyi, bazılarını da kabullenemiyorsak iletişimle törpülemeyi öğrenmeliyiz. Birini değiştirmek için didindiğinizde hem yorulursunuz hem de aranızda derin bir hınç oluşur. Çünkü kimse zorla değişmez. İnsanı en çok değiştiren şey, gönüllü bir farkındalık ve sevgiyle yapılan işbirliğidir.
Birçok kavgada, aslında bugünün öfkesini değil geçmişin yükünü taşırız. Çocukken duyduğumuz değersizlik hissi, reddedilme korkusu, terk edilme kaygısı yetişkin ilişkilerimize gölge gibi sızar. Partnerimizin söylediği bir söz, çocukluk yaralarımızı tetikler. O yüzden bazı kavgalarda verdiğimiz tepki büyür de büyür.
Örneğin, “Ben sana güvenemiyorum” dediğinizde belki de partnerinizin bir hatasından değil, geçmişte güveninizi kıran başka insanlardan kaynaklanan korkunuzdan söz ediyorsunuzdur. Bunu fark etmek bile kavganın dozunu azaltır.

SIK TARTIŞAN ÇİFTLERE KÜÇÜK ÖNERİLER
Kavga anında sesinizi yükseltmek yerine derin nefes alıp birkaç saniye susun.
Cümlenize “Sen hep…” diye başlamayın, “Ben…” diye başlayın. Mesela “Sen hep umursamazsın!” yerine “Ben kendimi yalnız hissediyorum.”
Bir tartışmayı sabaha bırakmayın. En azından “Tamam, ikimiz de yorgunuz, yarın konuşalım” diyerek ara verin.
Aynı konu etrafında sürekli kavga ediyorsanız, bir uzmana başvurmayı düşünün.
Kavganın ortasında eski defterleri karıştırmayın. Konuyu dağıtmak çözüm getirmez.
Kavga bittikten sonra ufak bir dokunuşla barışın. Bir el tutmak, bir omuz dokunuşu bazen saatlerce konuşmaktan daha etkilidir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu