YAZARLAR

ESRA EZMECİ / Gerçek aşk zor günde belli olur

Gerçek bağlar, kriz anlarında, acının ve belirsizliğin içinde güçlenir. Hayatın getirdiği hastalık, kayıp ya da ekonomik zorluklar, çiftlerin duygusal dayanıklılığını sınarken; ‘aşk’ın süsünü değil, özünü ortaya çıkarır. Çünkü bazı ilişkiler fırtınada da el ele kalabilir, bazılarıysa o fırtınada birbirine yabancılaşır

Hayat hiçbirimiz için düz bir çizgi değil. Bazen bir sabah kalkıyorsun, dün sahip oldukların bugün yerinde yok. Sağlık, iş, para, sevdiklerin… Bazen hepsi birden elinden kayıyor. Ve o an, ilişki dediğin şeyin ne kadar ‘gerçek’ olduğunu anlıyorsun. Çünkü aşk, güzel günlerde değil; fırtınalarda belli olur.
Birçok çiftin en çok zorlandığı yer de burası işte: Hayatın darbeleri başladığında, duygusal dayanıklılığın, bağlılığın ve gerçek sevgiyi taşıyabilme kapasitenin sınırları test edilir. Kimisi bu sınavlardan el ele çıkar, kimisi o fırtınada birbirine yabancılaşır. İlişkilerde ‘gerçek’ sınavlar ne zaman başlar? İlişkinin ilk dönemlerinde her şey kolaydır. Aşk hormonları, heyecan, hayal gücü… Birlikte yapılan planlar, gülüşmeler, “birlikte her şeye göğüs gereriz” cümleleri… Ama sonra bir gün biri hastalanır, iş batar, anne ya da baba kaybedilir, bir kaza olur, hayaller dağılır. O an anlarsın: ilişki artık duygulardan değil, karakterlerden beslenecek. Çünkü zorluklar, ilişkideki süsleri soyup gerçeği bırakır. O “birlikte mutlu olalım” halinin altındaki “birlikte dayanabilir miyiz?” sorusunu açığa çıkarır. Birçok çift, bu dönemde şu farkındalığa varır: “Biz aslında farklı dayanıklılık seviyelerindeymişiz. Zorluklar kişiliği değil, karakteri açığa çıkarır.

İLETİŞİM DİLİNİ DEĞİŞTİR

Zor zamanlarda iletişimin dili değişmeli. Kriz anlarında “çözüm” değil “şefkat” dili gerekir. İnsan acı içindeyken mantık duyamaz, analiz edemez, sadece görülmek ister. Bu yüzden “Sen güçlüsün, halledersin.” yerine “Çok zor olmalı, ben buradayım.” demek, çok daha derin bir etki yaratır. İlişkiyi kurtaran şey büyük laflar değil, küçük temaslardır. Bir bakış, bir çay, bir mesaj…İnsanı yeniden hayata bağlayan şey, bu küçük insani jestlerdir. “Sen değiştin” değil, “biz değiştik” diyebilmek… Zor zamanlardan geçen birçok çiftin en çok söylediği cümle: “O artık eskisi gibi değil.”
Evet, değildir. Çünkü yaşanan her kriz insanı değiştirir. Ama önemli olan şu: değişim sizi ayırıyor mu, dönüştürüyor mu? Birbirinin değişimini gözlemleyen çiftler, “sen değiştin” yerine “biz başka bir evreye geçtik” diyebilmeyi öğrenir. Bu, ilişkinin büyüme evresidir. Psikolojik olarak bu, ilişkisel adaptasyon sürecidir. Bir taraf depresyona girdiğinde, diğeri daha kontrollü olabilir. Ama sonra roller değişir. Yani ilişki, esneklik gerektirir.

ACIYI DOĞRU YÖNETMEK GEREK

İnsanın karakteri kriz anlarında belli olur. Bazı insanlar zorlukta daha da kenetlenir. Bazısı tam tersi, uzaklaşır. Kimisi kontrolü kaybetmemek için daha çok sahiplenir; kimisi hiçbir şey yapamamanın acısıyla kabuğuna çekilir. Psikolojide buna stres yanıtı farkı deriz. Kimi “savaş” moduna girer, kimi “kaçış” moduna. Fakat çoğu ilişkide bu fark anlaşılmadığı için büyük yanlış anlaşılmalar olur. Örneğin biri kazadan sonra sürekli çalışmaya, üretmeye yönelir çünkü zihnini dağıtmak ister. Diğeri “beni artık önemsemiyor” sanır. Ya da biri hastalıkta duygusal olarak çöker, öteki onun güçlü kalması gerektiğini düşünür ama o an aslında sadece “yanımda ol” demek ister. Yani, aynı olay iki farklı insanda iki farklı anlam yaratır. İlişki, işte bu farkları görebilenlerin ellerinde büyür. Birlikte acı çekebilmek, bir bağ türüdürİlişkideki en güçlü bağlardan biri, ortak acıdır. Ama bu acının doğru yönetilmesi gerekir. Ortak acı, iki insanın aynı şeye üzülüp, birbirini suçlamadan yas tutabilmesidir. Yanlış yönetilirse, “sen bana destek olmadın”, “ben bu kadar acı çekerken sen nasıldın?” gibi suçlamalara döner. Oysa kriz anlarında birbirinin yasını tutabilmek, “ben de korktum, ama buradayım” diyebilmek… İlişkinin yeniden doğduğu andır. Aşk, bazen sadece sarılmak değildir. Bazen sessizce çorba yapmak, bazen hastane koridorunda beklemek, bazen de susarak elini tutmaktır.

ZORLUK ANLARINDA İLİŞKİDE GÖRÜLEN BEŞ EVRE

ŞOK VE İNKAR “Bu bizim başımıza nasıl geldi?” İlk tepki çoğu zaman donmadır. Bu dönemde duygular bastırılır, ilişki otomatik pilottadır.
ÖFKE “Ben bu kadar emek verdim, neden böyle oldu?” Taraflar birbirine öfkelenebilir, çünkü acı kontrol edilemeyen bir histir.
SUÇLAMA VE GERİ ÇEKİLME “Sen olmasaydın böyle olmazdı.” İletişim azalır. Biri duygusal olarak kapanır, diğeri daha çok temas ister.
KABULLENME “Artık bu bizim hayatımızın bir parçası.” Bu evre, yeniden yapılanma dönemidir. Partnerler gerçeklerle yüzleşir.
YENİDEN BAĞ KURMA “Biz değiştik ama hala birlikteyiz.” İlişki artık eski hâline dönmez ama daha olgun bir hal alır.

PSİKOLOJİK OLARAK NE YAPILABİLİR?

1 KRİZ ANINDA “BİZ”İ KORU
“Ben ne hissediyorum?” kadar, “Biz ne yaşıyoruz?” sorusunu da sormak gerekir.
2 SUÇLAMADAN PAYLAŞ
“Sen niye böylesin?” yerine “Ben şu an kendimi yalnız hissediyorum.” de…
3 PROFESYONEL DESTEK AL
Travma sonrası ilişkilerde çift terapisi, yeniden güven ve temas kurmak için çok etkilidir.
4 ÜÇÜK RİTÜELLER OLUŞTUR
Her gün birlikte kahve içmek, yürümek, günün bir anında sarılmak. Beyin, bu küçük tekrarlarla yeniden güven duygusunu inşa eder.
5 KAYIP DUYGUSUNA İZİN VER
Çünkü kayıplar sadece fiziksel değil, duygusaldır da. “Eski halimizin yasını tutmak”, yeni halimizi kabullenmenin kapısını açar.

ÇİFTLER BU SINAVLARI NEDEN ATLATAMAZ?
Her ilişki kurtulmak zorunda değildir. Bazı çiftler, zorlukla birlikte birbirinin gerçek doğasını görür.İdealize ettikleri kişiyle değil, karşısındaki çıplak insanla tanışırlar. Kimi zaman sevgi yeterli olmaz. Çünkü sevgi kadar önemli bir şey vardır: Duygusal dayanıklılık uyumu. Birinin travma eşiği düşükse, diğeri duygusal olarak çok güçlü olabilir. Bu fark, başta dengeyi sağlarken uzun vadede tükenme yaratabilir. Bu noktada yapılabilecek en doğru şey, “bu hikayede birbirimize iyi gelen hallimiz bitti mi?” sorusunu dürüstçe sormaktır.Eğer biri sürekli kurtarıcı, diğeri sürekli kurtarılan oluyorsa ilişki eşitlik dengesini kaybeder. Ve bir süre sonra sevgi değil, yorgunluk kalır.

UNUTMAYIN
Gerçek hayat, gerçek ilişki ister. Hiçbir ilişki film gibi mükemmel değildir. İlişkiler, yaralarla, izlerle, bazen sessizlikle, bazen de yeniden doğuşlarla doludur. Ama en gerçek aşk, o yaraların içinden çıkabilen aşktır. Çünkü aşk sadece “iyi gün dostu” değildir. Aşk, zor günde de elini tutabilmektir. Aşk, “seninle kalıyorum çünkü kolay değil, ama değer” diyebilmektir. İlişki bir dayanıklılık ortaklığıdırBir ilişkiyi sürdürmek, sürekli mutluluk aramak değildir. Bazen sadece dayanışmadır. Bazen birlikte susmaktır. Bazen her şey dağıldığında “ben buradayım” diyebilmektir. Unutmayın; hiçbir fırtına sonsuza dek sürmez. Ama fırtına bittiğinde hala el eleyseniz, o ilişki artık bir masal değil, bir gerçekliktir. Ve gerçek hayat, ancak gerçek sevgilerle taşınabilir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu