YAZARLAR

ESRA EZMECİ / Evliliği ayakta tutmak küçük anlarda gizli

Evlilik, sadece özel günlerden değil, günlük yaşamın sıradan anlarından güç alır. Küçük sürprizler, karşılıklı dinlemek, birlikte vakit geçirmek ve krizleri birlikte aşmak, çiftler arasındaki bağı her gün yeniden kurar

Evlilik dediğimiz koskoca bir hayatı paylaşmaktır. Ama hayat dediğimiz şey de sanıldığı gibi büyük günlerden, kutlamalardan, düğünlerden, tatillerden ibaret değildir. Hayat, çoğunlukla sıradan günlerin toplamıdır. İşe gidiş geliş, akşam yemeği, market alışverişi, bulaşık, çamaşır… Kısacası ‘günlük’ dediğimiz şeyler. Ama işin güzel tarafı şu: Asıl bağı da işte bu sıradan anlar kurar. Çünkü büyük günler yılda birkaç kez yaşanır; ama günlük küçük davranışlar her gün yeniden birbirine dokunur. Çiftleri birbirine daha çok bağlayan önemli unsurlar:

1 KÜÇÜK SÜRPRİZLER: Bir evliliği ayakta tutan şey, her gün çiçek alınması değildir. Ama arada sırada, hiç beklenmedik bir anda eve gelen bir çiçek, bir not, bir çikolata… İşte bu küçük sürprizler kalpte iz bırakır. Çünkü karşınızdaki insan, sizin aklınıza geldiğini, değer gördüğünü hisseder. Sürprizin pahalı olması gerekmez. Mesela evden çıkarken eşinin cebine “Günün güzel geçsin” yazılı küçük bir kağıt sıkıştırmak. Ya da işten dönünce mutfakta sevdiği bir tatlıyı hazırlamış olmak. Bunlar pahalı değil ama bağın kıymetini artıran şeylerdir.

2 BİRBİRİNİ DİNLEMEK: Bugün birçok çiftin yaşadığı en büyük problem, dinlenmemek hissidir. İnsan anlaşıldığını hissettiği yerde kalmak ister. Evliliği güçlendiren şeylerden biri de budur: Karşındaki insanın seni gerçekten dinlemesi. Düşünün, işten geldiniz, yorgunsunuz. Ama eşiniz size dönüp “Bugün nasıldı?” diye soruyor ve telefonu eline almadan, gözünüzün içine bakarak gerçekten sizi dinliyor. İşte bu bağın harcını koyar. Çünkü her insanın en temel ihtiyacı görülmek ve duyulmaktır.

3 BİRLİKTE YEMEK YEMEK: Kimi çiftler gün boyu çok yoğun olur ama akşam oturup aynı sofraya oturmayı ihmal etmez. Bu, evlilikte bağı artıran en basit ama en etkili ritüellerden biridir. Çünkü yemek yemek sadece karın doyurmak değildir; sohbet etmektir, paylaşmaktır, günün özetini çıkarmaktır. Psikolojik araştırmalar da gösteriyor ki, ailece yenen yemekler ilişkileri güçlendiriyor. Çünkü aynı masa etrafında oturmak, insan beynine “biz bir bütünüz” mesajını veriyor.

4 ORTAK RUTİNLER: Birlikte kahve içmek, akşam yürüyüşüne çıkmak, aynı diziyi izlemek… Bunlar küçük gibi görünen ama aslında çok güçlü bağ kuran şeylerdir. Çünkü bu rutinler, çiftin sadece sevgili ya da eş değil, aynı zamanda yol arkadaşı olduğunu hatırlatır. Mesela bazı çiftler haftada bir gün “film gecesi” yapar. Bazıları pazar sabahları mutlaka dışarıda kahvaltıya gider. Bazıları da sadece birlikte bulaşık yıkamaktan keyif alır. Önemli olan büyük şeyler değil, “bizim rutinimiz” dediğiniz küçük alışkanlıkların olmasıdır.

5 ŞAKALAŞMAK VE KAHKAHA: Bir evde kahkaha varsa, orada bağ vardır. Çünkü kahkaha, beynin mutluluk hormonlarını tetikler ve beraber gülen çiftler birbirini daha çok sever. Kimi zaman ufak bir şakalaşma, kimi zaman çocukça bir oyun… Bunlar ilişkinin ciddiyetini bozmaz, aksine samimiyetini artırır. Çünkü hayat zaten yeterince ciddi; ilişkilerde bu hafiflik nefes aldırır.

KRİZ ANLARINDA BAĞI GÜÇLENDİREN UNSURLAR

Hayat dediğimiz şey, sadece kahkahalardan ve güzel günlerden ibaret değil. Bazen işten atılma, hastalık, maddi sıkıntılar, ailevi problemler, çocukların zorlukları, hatta kayıplar gibi ağır süreçlerden geçiyoruz. İşte böyle dönemler, çiftlerin bağı için büyük bir sınav oluyor. Ama şunu unutmayalım: Zor zamanlar, doğru şekilde yaşanırsa bağı koparmak yerine güçlendirebilir. Çünkü insanlar, en çok zor anlarda yanında duran kişiye bağlanır.

OMUZ OLABİLMEK: Bazen çözüm bulmak gerekmez. Sadece yanında durmak, sessizce sarılmak bile yeterlidir. Mesela eşiniz zor bir dönemden geçiyor, sürekli “şunu yapmalısın” diye tavsiye vermek yerine, “Ben buradayım” demek. İşte bu, bağları sağlamlaştırır. Çünkü insanın ihtiyacı çoğu zaman çözüm değil, anlaşılmaktır. O an gözyaşını silen el, krizi bir sınav değil, birlikte atlatılan bir yolculuğa dönüştürür.

KRİZLERİ BİRLİKTE SAHİPLENMEK: “Senin sorunun” değil, “bizim sorunumuz” diyebilen çiftler kolay kolay yıkılmaz. Mesela borç içine girildiğinde, biri diğerini suçlamak yerine “Bunu beraber aşarız” diyorsa, işte o evlilik güçlenir. Aynı şekilde çocukla ilgili bir problem çıktığında “Senin çocuğun” değil, “bizim çocuğumuz” deniyorsa, o çocuk da kendini daha güvende hisseder. Birlik olma duygusu, krizin etkisini yarı yarıya azaltır.

KAVGALARDA YAPICI OLMAK: Hiçbir evlilik kavgasız olmaz. Ama önemli olan kavganın varlığı değil, şeklidir. Yıkıcı kavgalar bağları koparır; yapıcı kavgalar ise bağı güçlendirir. Mesela yıkıcı bir kavga: “Sen zaten böylesin, senin yüzünden her şey kötü oldu.” Yapıcı bir kavga: “Ben böyle olunca kendimi yalnız hissediyorum, bunu beraber çözebilir miyiz?” Aradaki fark, suçlamadan çok paylaşımda yatıyor. İlişkilerde yapıcı kavga eden çiftler, kavga sonrası birbirini daha iyi tanır ve bağları kuvvetlenir.

KRİZ SONRASI BİRLİKTE KUTLAMAK: Zor günlerin ardından gelen küçük kutlamalar da çok önemlidir. Bir hastalık atlatıldığında, bir borç ödendiğinde, bir sorun çözüldüğünde birlikte “Başardık” demek bağı daha da sağlamlaştırır. Çünkü insan sadece mutluluğu değil, mücadelesini de paylaştığı kişiye daha çok bağlanır. -Güven duygusu: Kriz anlarında en çok ihtiyaç duyulan şey güvendir. Eşinin arkasını kollayacağını bilmek, sırtını yaslayabileceğini hissetmek, “Ne olursa olsun yanındayım” sözünü görmek… Bu güven, ilişkide en sağlam çimentodur.

BASİT SÜRPRİZLER DAHA KIYMETLİDİR

İlişkilerde büyük sürprizler, pahalı hediyeler, ihtişamlı tatiller tabii ki güzeldir. Ama işin sırrı aslında çok daha basittir: Küçük ama düzenli ritüeller. Bunlar, aşkı taze tutar, bağı her gün yeniden örer.

GÜNAYDIN VE İYİ GECELER: Sabah uyanınca bir ‘günaydın’, gece yatarken bir ‘iyi geceler’… Basit gibi görünür ama bu kelimeler “sen aklımdasın” mesajını verir. Bu küçük ritüeller, çiftin günün başında ve sonunda birbirine bağlanmasını sağlar. Hatta bazı çiftler telefonla ayrı kalsalar bile mutlaka mesajlaşır. Çünkü o iki kelime, kalbi güvenle doldurur.

SARILMAK: Sarılmanın gücünü küçümsemeyin. İnsan vücudu sarıldığında ‘oksitosin’ denen mutluluk hormonu salgılar. Bu da güven duygusunu artırır. Günde bir kez bile olsa sıkı sıkıya sarılan çiftlerin ilişkisi daha uzun ömürlü olur. Çünkü bedenin hafızası vardır; sarıldığınızda “Ben buradayım, güvendesin” mesajı verilmiş olur.

ORTAK ŞARKILAR VE ANILAR: Her çiftin bir şarkısı, bir filmi, bir mekanı vardır. Bunlar küçük hatıraları canlı tutar. Mesela birlikte dinlenen bir şarkı, her duyulduğunda aynı duyguyu geri getirir. Birlikte yaratılan bu özel semboller, ilişkinin sıradan değil, kendine özgü olduğunu hissettirir.

UFAK DOKUNUŞLAR: Eldivenini giymesine yardım etmek, saçını okşamak, omzuna küçük bir dokunuş… Bunlar büyük sözlerden daha çok bağ kurar. Çünkü sevgi, söylenmek kadar hissettirilmek ister. Kimi zaman bir “Seni seviyorum”dan bile daha güçlü olan şey, o sessiz dokunuştur.

ORTAK DİL GELİŞTİRMEK: Bazı çiftler kendi aralarında şifreli kelimeler üretir, bazıları özel takma adlar kullanır. Bu özel dil, çiftin dünyasını dışarıya kapatır ve ‘biz’ duygusunu artırır. Böylece dışarıda kalabalık olsa bile, çift kendi arasında ayrı bir evren yaratır. İşte bu da bağı çok derinleştirir.

KÜÇÜK İYİLİKLER: Bazen eşinizin işten geldiğinde ayakkabısını önüne koymak, çayını hazırlamak, ütüsünü yapmak… Bunlar zorunluluktan değil, sevgiyle yapılan küçük iyiliklerdir. Sevgi gösterisinin en doğal yolu da budur: Karşılıksız küçük yardımlar. Çünkü aşk, “Sana değer veriyorum” demektir, bunu göstermek de çoğu zaman basit bir jesttir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu