Dünyanın gözü İstanbul’da başlayan Gazze Mahkemesi’nde: Nihai karar İstanbul’da açıklanacak

İşgalci ve soykırımcı İsrail’in Gazze’deki savaş suçlarını araştırmak üzere bağımsız bir girişim olarak kurulan Gazze Mahkemesi’nin ilk başlangıç toplantısı Londra’da düzenlendi. İlk genel oturumu Saraybosna’da gerçekleştirilen Gazze Mahkemesi’nin nihai oturumu 23-26 Ekim 2025 tarihleri arasında “Gazze Mahkemesi: Nihari Oturum” başlığı ile İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Cemil Birsel Konferans Salonu’nda düzenleniyor. Bugün başlayan ilk oturumla birlikte mahkeme, İsrail’in Gazze soykırımını ve Filistin halkına yönelik işlediği hak ihlallerini çok boyutlu inceleyerek uluslararası toplumun dikkatini çekmeyi hedefliyor. Eski BM Filistin Raportörü Prof. Dr. Richard Falk açılış oturumunda ilk konuşmayı yapan isim oldu.
FALK: “TETİKTE OLMAMIZ GEREKİYOR”
Mahkemenin açılış oturumunu yapan Prof. Dr. Richard Falk yaptı. Falk ilk olarak şunları söyledi: “Burada bulunmaktan onur duyuyorum. Hepinizi karşılamaktan mutluluk duyuyorum; özellikle değerli jüri üyelerimize teşekkür etmek istiyorum. Bu nihai oturumda bizimle beraberler ve ayrıca çok uzak mesafelerden katılanlara da teşekkür ediyoruz. İslam İşbirliği Gençlik Forumu Başkanı Taha Ayhan’ın önemli katkısı olmadan bu mahkemeyi gerçeği dönüştüremezdik. Kendisine de çok teşekkür ediyoruz. Şu an kritik bir andayız. Soykırım saldırısı altındayız. Gazze ve Batı Şeria’da büyük sorunlar yaşanıyor. İnsanlar füzeler ve bombalar altında. İnsani yardım tedariki şu anda yeterli gelmiyor. Soykırımın bittiğini düşünmemeliyiz; barışın yolda olduğunu biliyoruz, ancak şu anda tetikte olmamız gerekiyor. Gazze’de nüfus her gün zorlanmaya devam ediyor. Evsizlik, açlık, hastalıklar, yaralanmalar ve ölümlerle mücadele ediyorlar; Bu kaos içinde İsrail propagandasıyla da karşılaşılıyor. Gazze’deki dengesizlik bölgedeki korkunun yönetildiğini gösteriyor.”
“GERÇEKLERİ ANLATAN BİR VİCDAN MAHKEMESİ”
Prof. Dr. Falk, sözlerini şöyle etti: “Trump teşvikiyle bir ateşkes verildi ve dünyanın çoğu bunu destekledi; özellikle Gazze’de hayatta kalanlara bakarsanız, bu insanların buna ihtiyacı vardı. Trump burada altta yatan çatışmaya çözüm getirmeye çalıştı. Bu süreçte İsrail devletinin uygulamaları ise sömürü zamanlarından kalma planları andırıyor. Bu durumun yönetim yönü ve hedefleri açıkça ortada. Bizim sorumluluk almamız; orada yaşanan soykırımda dünyanın gözleri ve kulakları olmamız gerekiyor. İsrail’in soykırım hedeflerine ulaşmasını istemiyoruz ve Filistin topraklarında bulunmalarını istemiyoruz. Gazze Mahkemesi’nde önümüzdeki günlerde jüri, hayatta kalanların tanıklıklarını dinleyecek. Gazze’de 7 Ekim’deki Hamas saldırısından sonra başlayan süreci burada konuşacaklar. Mahkemede şahitler, soykırıma ilişkin temel delilleri ve Gazze’de evlerin, su ve elektrik hatlarının, binaların, altyapıların yok edilmesini; hastanelerin, okulların ve üniversitelerin hedef alınmasını anlatacaklar. Ayrıca suikast girişimleri, doktorlara ve yardım ulaştıran personele yönelik saldırılar, gerçekleri söyleyen insanlara yönelik suikastlar ve yardım ekiplerindeki kişilere yönelik suikastlar da mahkemede belirtilmiş olacak. Uluslararası mahkemeler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’de yaşananların altyapısına dair incelemeler sağlıyor. Gazze Mahkemesi, burada aktif bir vicdan olarak karşımıza çıkıyor. Üç gün boyunca sağlam bir katılımla devam edecek olan bu mahkemeye, sivil toplumun da dahil olması gerekiyor. Gazze Mahkemesi, gerçekleri anlatan ve Gazze’deki korkunç durumları açıklığa çıkaracak enstrümanlardan biri olarak öne çıkıyor. Önümüzdeki iki yıl içinde buradan bir aksiyon alınması ve adalet merkezi ile sürdürülebilir, sağlam bir barışa ulaşılması için Filistinli katılımının sağlanması gerekiyor.”
“BİRLEŞMİŞ MİLLETLER POLİTİK OLARAK FELÇ BIRAKILDI”
Sözlerine devam eden Prof. Dr. Falk, “Bu tür bir girişim daha önce bu noktaya kadar dâhil edilmemişti. Buradaki taahhütler, girişimler ve motivasyonlar, korkusuz habercileri, yorum yapanları, gazetecileri ve günlük yaşanan vahşeti sürekli aktaranları kapsıyor. Bu aynı zamanda sosyal bir direnişin kanıtıdır; propagandaya ve medyaya dayalı sahte anlatılara karşı çıkmaktır. Önemli haberler seçilerek filtrelenmeye çalışılıyor; bazı medya kanalları ise İsrail yanlısı bir öne çıkarım yapmaya çalışıyor. Bu girişim, 20 İsrailli rehin alınmasının dikkati çektiği dönemde farkındalık yarattı; buna karşın benzer şekilde rehin alınmalar, hapisler ve şiddet olayları yeterince gündeme gelmedi. Burada çifte standartlar görüyoruz. Raporda mahkumların ve esirlerin bırakılması için 200 rakamı zikrediliyor; İsrail’in bunu propaganda amacıyla kullandığı, kendilerini kurban ve mağdur olarak sunduğu iddia ediliyor. Ancak gerçek farklı olabilir. Jeopolitik duruma baktığımızda burada bir sorun var; Birleşmiş Milletler politik olarak felç bırakıldı. Batı ve Liberal Demokratlar ile askeri kampanyalar sonucu Birleşmiş Milletler’in adımları sembolik kalıyor; bu durum legal bir söylemin oluşmasına izin verdi. İnsan Hakları Konseyi, Gazze’deki durumları uluslararası insan hakları tecrübeleri ışığında inceledi ve 89 sayfalık bir raporla detaylı dokümantasyon yaptı. Gazze’de soykırım iddiaları ve kanıtların hepsi bu raporda yer aldı ve Birleşmiş Milletlere bu konuda kredi verilebilir.”
Açıklamalarını sürdüren Falk, “Bununla birlikte, bu araştırma raporlarını hazırlayanlar, örneğin BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese gibi isimler çeşitli tacizlere, sözlü saldırılara, iftiralara ve tehditlere maruz kaldılar. Bu kişiler büyük baskılara rağmen gerçeği geniş toplumlara yaymak için çaba gösterdiler. Ancak Amerika Birleşik Devleti hükümeti tarafından bazı yaptırımlarla karşılaştılar; raporun genel kurula sunulması engellendi, bazı varlıklar donduruldu; ABD bazı anlaşmalardan çekildi ve vizeler reddedildi. Bu süreçte İsrail Başbakanı ABD tarafından ağırlanıyordu. Kolombiya Cumhurbaşkanı bu konuda Birleşmiş Milletler’in ABD’den bağımsızlaşması gerektiğini ifade etti. Kolombiya’ya yönelik ekonomik desteklerin yanı sıra, Gazze’de uygulanan soykırım sonrası çeşitli güç kullanımları ve manipülasyonlar görüldü. İnsanların yalanlara inanması beklendi. Gazze Mahkemesi, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası aktörler; genel tanıklar ve gerçeklerin ortaya çıkabilmesi için mücadele ediyor. Filistinlilerin meşru hakları olduğu ve 1945’ten bu yana süregelen süreçlerde insanların acı çektiği açık. Amerika Birleşik Devletleri’nin Vietnam’dan ders alması gerektiği; askeri süreçlerin sonuçlarına göre değerlendirme yapması gerektiği söylenebilir.” dedi.
Prof. Dr. Richard Falk
“SİYONİST POLİTİKALARIN FİLİSTİNLİLERİ TAMAMEN SİLME YÖNÜNDE OLDUĞU İDDİA EDİLİYOR”
Prof. Dr. Falk, Gazze Mahkemesi hakkında şunları açıkladı: “Önümüzdeki günlerde tanıklar ve uzmanlar soykırıma ilişkin iddiaları ve ellerindeki tüm kanıtları sunacaklar. Mahkeme tarafından sorular yöneltilecek; duyulan tanıklıklar ışığında süreç ilerleyecek ve sonrasında bir uzlaşı metni ve dokümantasyon oy birliğiyle hazırlanacak. Bu raporun ve mahkeme çalışmalarının özetleneceği ve Gazze Mahkemesi’nin yaptığı işlerin özetlendiği bir kitabın yayınlanması bekleniyor. En kısa süre içinde bu kitabın yayımlanması ve mahkemenin çalışmalarını yansıtacak bir bölüm içermesi planlanıyor. Hayatta kalanlar kişisel deneyimlerini paylaşacak; soykırımla yüzleşme ve bunu açıklama fırsatı bulacaklar. Gazze Mahkemesi’nin hedefi sadece soykırımın tespit edilmesi değil; aynı zamanda buradaki savaşın “meşru” olmadığını ortaya koymak ve sembolik politikanın ötesinde bir hareket ve bağlılık oluşturmak. Arka planda yanıltıcı diplomasi ve sözde barış uygulamaları takip ediliyor; siyonist politikaların Filistinlileri tamamen silme yönünde olduğu iddia ediliyor ve “Büyük İsrail” hedefleri buna bağlanıyor. Bu tür tasarıların devlete sızdırılması ve bu eylemlere zemin hazırlanması kabul edilemez. Tekrarlanan ateşkes ihlalleri bize barış yolunun tercih edilmediğini gösterdi. Bunun yerine Hamas’ı provoke ederek karşılık alınması ve bunun bahane edilerek soykırım saldırılarına devam edilmesi tercih ediliyor gibi görünüyor. Bu durumda vicdan jürisinin bizimle beraber bu aciliyeti paylaşmasını ve gerçeği ortaya koymasını umuyoruz.”
Son olarak Falk, “Burada sadece olanları değil, yapılmış olanları da konuşuyoruz. Şimdi birlik olma ve dayanışma zamanıdır. Filistinlilerin temel haklar için verdikleri mücadelenin tanınması, onlara haklarının sağlanması, İsrail’in yaptığı hareketlerin hesabının sorulması ve sorumluların yargılanması gereken bir dönemdeyiz. Çifte standartları ifşa etmemiz gerekiyor. Uzun vadede açık, şeffaf bir biçimde bu soykırımın varlığını belgeleyip masum insanların üzerindeki etkisini kanıtlıyoruz. Bu mahkemenin görevlerini sürdürmesi ve adaleti sağlama çabaları devam edecektir. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Bu süreci buraya kadar taşıdığınız için minnettarım. Mücadele devam ettiği sürece adaleti sağlayabileceğimize inanıyorum. Teşekkür ederim.” açıklamasında bulundu.
VİCDAN JÜRİSİ TANITILDI
İşgalci ve soykırımcı İsrail’in Gazze soykırımını ve Filistin halkına yönelik işlediği hak ihlallerini çok boyutlu inceleyerek uluslararası toplumun dikkatini çekmeyi hedefleyen mahkemenin “Vicdan Jürisi”nin tanıtımıyla devam eden açılışta jüride yer alan isimler arasında yazar Kenize Mourad, akademisyen ve aktivist Chandra Muzaffar, Londra Ekonomi ve Siyasal Bilimler Okulundan (LSE) Profesör Christine Chinkin, Dr. Ghada Karmi, aktivist Sami Al Arian ve akademisyen Biljana Vankovska vardı. Yazar Michelle Burgis Kasthala ve Dr. Wesam Ahmed ise raportör olarak görev aldı.
AKRAM: “İSRAİL’İN SUÇLARINA DAİR KANITLARI SUNULACAK”
Vicdan Jürisi’nde yer alan uluslararası avukat Susan Akram da bir konuşma yaparak genel hatları ile şunları belirtti: “İsrail’in Gazze soykırımında uluslararası toplumun ne kadar başarısız olduğunu gördük. Gazze Mahkemesi’nin hukuk odasının görevi İsrail’in insan hakları suçları işlediğini ve soykırım suçu işlediğini söylüyoruz. Kendi uzmanlık alanlarında odalarımız bu suçları analiz ediyor. Hedefimiz olanı tekrar etmek değil, uluslararası mahkeme ya da adalet divanında olanı göstermek istiyoruz. Yasalardaki zayıflıklardan dolayı yasaları öldürmek için kullanıyorlar. Gazze’deki insanların yaşadıklarını görmemiz gerekiyor. Buna tanıklık etmek lazım. İsrail’in suçlarına dair kanıtları sunulacak. Tanıklıklar yapılırken uzmanlar da olacak. Soykırımı ve sömürge projesini görecekler. İsrailliler, Filistinlilerin kendi bağımsızlıklarını inkâr ediyorlar, Filistinliler herhangi bir neden olmadan esir alındılar. Medyada bu esirlerin akıbetini göremiyoruz. İnsanların kıtlık yaşaması ve kadınların öldürülmesi, insani yardımlara ve suya ulaşamaması gibi birçok insani durum mevcut. İsrail’in suçlarının yoğunlukları değişiyor; bilerek sağlık sistemlerini vuruyorlar, okulları vuruyorlar bilerek sivilleri hedef alıyorlar.”
PAZAR GÜNÜ NİHAİ KARAR AÇIKLANACAK
Mahkeme, İsrail’in Gazze’deki katliamını kayıt altına almayı, uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeyi ve sorumluları teşhir etmeyi amaçlıyor. 26 Ekim’de nihai karar Gazze ve Filistin konusunda çeşitli yan etkinliklerin de düzenleneceği program, 26 Ekim’de yapılacak genel değerlendirmelerin ardından “Gazze Mahkemesi’nin” nihai kararının duyurulmasıyla son bulacak.
GAZZE MAHKEMESİ’NİN SUÇ BAŞLIKLARI
Tanık ifadeleri ve incelenecek suç başlıkları Mahkeme, dört gün boyunca Gazze’deişlenen en ağır suçları çok boyutlu olarak inceleyecek. İncelenecek suç başlıkları ve uzmanları şunlar:
* Açlık, Ekolojik ve Yaşam Katliamı:Eski BM Gıda Hakkı Özel Raportörü Hilal Elver’in “Kıtlık İlanı ve İnsani Yardımın Silah Haline Getirilmesi”başlıklı konuşması yer alacak. Ayrıca “Ekositin Boyutları” ve “Ev Yıkımı”başlıkları altında Gazze’nin yıkımı ele alınacak.
* Sivil Altyapının Hedef Alınması:Sağlık sisteminin yıkılması, savaşsilahı olarak gıda kullanımı ve Gazze’deki Ruh Sağlığı Krizi incelenecek. Dr. Ghassan Abu Sittahve Dr. Mads Gilbert gibi Gazze’degörev yapmış doktorlar kanıt sunacak.
* Gazetecilere ve Eğitim Sistemine Karşı Suçlar: Kudüs Üniversitesi İnsan Hakları Kliniği Direktörü Dr. Munir Nusseibeh “Gazetecileri Ortadan Kaldırmak: Bir Soykırım Stratejisi” başlığıyla sunum yapacak. “Scholasticide (Okul Katliamı)”başlığı altında ise eğitimin sistematik yıkımı ele alınacak.