Diplomasinin nabzı Antalya’da atıyor! Türkiye-ABD ve Suriye’de üçlü zirve: Ana gündem terörle mücadele


Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, NATO ittifakının en büyük ikinci ordusuna sahip Türkiye’nin, askeri yetenekleri ve savunma sanayi altyapısıyla Avrupa güvenlik mimarisinde son derece önemli rol oynamaya devam edeceğini bildirdi.
Fidan, Antalya’daki NEST Kongre Merkezi’nde düzenlenen NATO Gayriresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın ardından basın toplantısı düzenledi.
Antalya’daki görüşmelerin NATO’nun Avrupa-Atlantik güvenlik mimarisindeki başat rolünü de teyit ettiğini dile getiren Fidan, Avrupa’nın güvenliğinin NATO’dan ayrı düşünülemeyeceğini belirtti.
Bakan Fidan, “NATO ittifakının en büyük ikinci ordusuna sahip olan Türkiye, askeri yetenekleri ve savunma sanayi altyapısıyla Avrupa güvenlik mimarisinde son derece önemli bir rol oynamaya devam edecektir” ifadesini kullanarak, bu mimarinin mevcut şartlar ışığında yeniden şekillendiğini söyledi.
“Böylesi bir dönemde beklentimiz, güvenlik alanındaki tüm adımların gereksiz tekrara, ayrışmaya ve NATO’dan kopuşa izin verilmeden atılmasıdır” diyen Fidan, bu hususları toplantılar ve ikili görüşmelerde gündeme getirdiklerini kaydetti.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Ukrayna tarafı, şartsız koşulsuz bir ateşkesin hemen başlamasına tarafken, Rusya tarafının anladığımız kadarıyla öncelikle bazı modalitelerin anlaşılması ve mutabık kalınması yönünde bir tutumu var.” dedi.
Fidan, Antalya’daki NEST Kongre Merkezi’nde düzenlenen NATO Gayriresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın ardından basın toplantısı düzenledi.
Görüşmelerde karşı karşıya olunan tehdit ve fırsatları etraflıca ele alma imkanları olduğunu belirten Fidan, çağın gerçeklerine ve ittifakın geleceğine dair görüşleri samimi bir ortamda dostlarla paylaştıklarını ifade etti.
Fidan, ihtiyaç duydukları savunma yeteneklerini temin etme hususunda güçlü bir irade ortaya koyulduğunu aktararak, özellikle Avrupalı müttefiklerin bu yönde ilave sorumluluk üstlenmesi ve Transatlantik külfet paylaşımının daha adil hale getirilmesi konusunda tam bir mutabakat oluştuğunu söyledi.
Daha önemlisi, NATO’nun bugüne kadarki en güçlü yeteneği olan birlik ve dayanışma ruhunun sürdürülmesi hususunda kuvvetli bir kararlılık gösterildiğini vurgulayan Fidan, bu kararlılığın somut adımlara dönüşmesi için çabaların sürdürülmesi gerektiğini dile getirdi.
Fidan, Avrupa Birliği’nin (AB) de son dönemde savunma sanayi alanında birtakım girişimleri duyurduğunu kaydederek, bu girişimlerin ancak NATO’nun tüm üyelerine açık olduğu takdirde amacına hizmet edeceğine işaret etti.
“BEKLENTİMİZ SAVUNMA SANAYİ İŞBİRLİĞİNİN KISITLAMA OLMADAN YÜRÜTÜLMESİ”
Türkiye’nin AB’den beklentilerine ilişkin Fidan, “Bu noktada AB üyesi müttefiklerden beklentimiz, savunma sanayi işbirliği planlarının tüm müttefikler arasında kısıtlama olmaksızın yürütülmesi ve yapılan çalışmaların NATO’yu tamamlayıcı bir nitelik taşıması. AB’nin bu gayretleri ancak Türkiye gibi AB üyesi olmayan Avrupalı müttefiklerin süreçlere tam katılımıyla arzu edilen başarıya ulaşabilir.” diye konuştu.
Fidan, toplantıda gündemde küresel ve bölgesel meselelerin de olduğuna dikkati çekerek, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı bitirmeye dönük çabaların yoğunlaştığını ve Türkiye’nin her iki ülkeyle de güçlü ikili ilişkileri bulunduğunu belirtti.
Türkiye’nin, Ukrayna’nın bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklediğini vurgulayan Fidan, “Biz savaşın başından bu yana adil ve kalıcı barışa ancak müzakere yoluyla ulaşılabileceğini savunduk. 2022’de olduğu gibi doğrudan müzakerelere ev sahipliği yapmaya hazır olduğumuzu ifade ettik.” ifadelerini kullandı.
Fidan, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüştüğünü ve Rusya’dan teknik bir heyetin de İstanbul’da bulunduğunu, ABD’den bir heyetin de İstanbul’da olduğunu ve Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun da Antalya’daki toplantıya katıldığını anlattı.
“RUSYA VE UKRAYNA’NIN ZİYARETLERİ BARIŞ İÇİN GEREKLİ İRADENİN ORTAYA ÇIKTIĞINI GÖSTERİYOR”
Basın toplantısının ardından Rubio ile görüşeceğini kaydeden Fidan, “Başlı başına bu ziyaretler dahi barış için gerekli iradenin nihayet ortaya çıkmakta olduğunu göstermekte. Tarafların pozisyonları arasında uyum sağlandığı ve güven tesis edildiği takdirde barış yoluna çok önemli bir adım atılmış olacak. Ben umutlu olmamız için yeterince sebebimizin bulunduğuna inanıyorum şahsen. İnşallah, adil ve kalıcı bir barışa ulaşılacaktır.” şeklinde konuştu.
Fidan, bugün mevkidaşlarıyla Suriye’deki yeni döneme ilişkin de görüş alışverişinde bulunduklarını belirterek, Suriye’nin istikrarının ve güvenliğinin sağlanmasının öncelik teşkil ettiği konusunda mutabık olduklarının altını çizdi.
Söz konusu hedefe ulaşılmamasının ortaya küresel düzeyde sorunlar çıkartacağını aktaran Fidan, şöyle devam etti:
“Bu nedenle Suriye’nin karşı karşıya olduğu sorunları aşması ve ülkenin yeniden imarı için ortak bir çaba sergilenmesi gerekmektedir. Biz Türkiye olarak Suriye’nin uluslararası topluma daha fazla entegre olması için çalışmaya devam ediyoruz. Geldiğimiz aşamada bu çalışmaların sonuç vermekte olduğunu görmekten memnuniyet duymaktayız.”
“RİYAD’DAKİ TOPLANTI SURİYE’YE YAPTIRIMLARIN KALDIRILMASI İÇİN ÖNEMLİ BİR ADIM”
Dün Riyad’da ABD Başkanı Donald Trump, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın bir araya geldiğini ve toplantıya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da çevrim içi katıldığını hatırlatan Fidan, “Bu toplantı, Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılması yönünde atılmış önemli bir adımdır.” dedi.
Fidan, bugün, ABD Dışişleri Bakanı Rubio ve Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile üçlü bir toplantı yapacaklarını ve gündemdeki konuları daha detaylı bir biçimde ele alma imkanı bulacakları bilgisini verdi.
İsrail’in hiçbir geçerli mazerete dayanmayan saldırılarının Suriye’nin istikrarına ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurgulayan Fidan, şunları kaydetti:
“Suriye’nin istikrarsızlığa sürüklenmesi kimsenin faydasına değildir. Dürziler dahil Suriye’nin tüm bileşenlerinin esenlik ve güvenliği merkezi hükümetin sorumluluğundadır. Şam yönetimi de görevi üstlendiği ilk günden itibaren kapsayıcılık konusunda titiz davranmaktadır. Aynı şekilde Suriye, DEAŞ dahil tüm terör örgütleriyle mücadele konusunda kararlı bir tutum sergilemektedir. Uluslararası toplum bu yaklaşımı desteklemelidir. Biz bazı bölge ülkeleriyle beraber Suriye’nin DEAŞ’la mücadele kapasitesini güçlendirmek için gerekli adımları atmaya başladık.”
Fidan, Antalya’daki ikili görüşmelerde Gazze’deki durumu da ele aldıklarını aktararak, Gazze’de ateşkesin sağlanmasının ve insani yardımların kesintisiz girişinin her zamankinden daha önemli hale geldiğinin altını çizdi.
Ateşkese bölgedeki gerginliğin azaltılması ve diplomatik girişimlerin önünün açılması için de ihtiyaç duyulduğunu dile getiren Fidan, “Hamas’ın ABD vatandaşı rehine Idan Alexander’ı serbest bırakması önemli bir adımı teşkil etmektedir. Türkiye olarak bölgesel barış ve istikrarın tesisi için ateşkese yönelik tüm çabaları desteklemeye devam edeceğiz. Ateşkesin ardından Gazze’nin yeniden imarı ve iki devletli çözümün tesisi için de üzerimize düşeni yapmaya hazırız.” diye konuştu.
TÜRKİYE, NADİR BİR DİPLOMASİ YOĞUNLUĞUNUN MERKEZİNDE
Fidan, son günlerde Türkiye’nin merkezinde yer aldığı nadir rastlanan bir diplomasi yoğunluğuna tanıklık edildiğine dikkati çekerek, NATO Gayriresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın bu trafiğin en önemli unsurlarından birini oluşturduğunu kaydetti.
Türkiye’nin bu toplantıya ev sahipliği yaparak NATO’ya ve Avrupa Atlantik güvenliğine atfettiği önemi bir kez daha gösterdiğini belirten Fidan, gelecek yıl NATO Liderler Zirvesi’nin de Türkiye’de yapılacağını söyledi.
Fidan, Türkiye’nin NATO’daki sorumluluklarını yerine getirmeye ve ittifakın güçlendirilmesine katkı sağlamaya devam edeceğini vurgulayarak, aynı zamanda hem bölgesel hem de küresel barışın tesisi için çabalarını sürdüreceğini ifade etti.
İSTANBUL BARIŞ MÜZAKERELERİ
Fidan, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Rusya ile Ukrayna arasında İstanbul’da yapılması hedeflenen İstanbul barış müzakerelerine ilişkin soruya Fidan, “Her iki taraf da prensipte ateşkes fikrine razı olduklarını açıklamış durumda. Ama her iki tarafın da ateşkes için bazı farklı düşünceleri var. Ukrayna tarafı, şartsız koşulsuz bir ateşkesin hemen başlamasına tarafken, Rusya tarafının anladığımız kadarıyla öncelikle bazı modalitelerin anlaşılması ve mutabık kalınması yönünde bir tutumu var.” ifadelerini kullandı.
Fidan, tarafların bu tutumları uzaktan ortaya koyduğunu belirterek, tam da bu nedenle tarafların bir araya gelerek müzakere etmesi ve uzlaşması gerektiğini söyledi.
Tarafların, ABD’nin ortaya koyduğu politik tercihle, görüşlerini bir noktaya doğru evirdiğini dile getiren Fidan, “Bence bizim bu sürece devam etmemiz lazım. Amacımız barışa ulaşmak olduğu sürece her iki tarafın da belli tavizler vererek ortak barışı tesis etme yolunda adım atmasını sağlamamız lazım.” şeklinde konuştu.
Fidan, uzlaşma sağlanması için arabuluculara büyük iş düştüğünü, Türkiye’nin her türlü desteği vermeye devam edeceğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, bugün Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i ağırladığını anımsatan Fidan, Rus heyeti ile bir kısım Amerikalı heyetin İstanbul’a geldiğine işaret etti.
Fidan, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun yanı sıra Avrupalı dışişleri bakanlarının toplantı için Antalya’ya geldiğin hatırlatarak, Ukrayna’da ateşkesin sağlanması için Ankara, İstanbul ve Antalya’da çok yoğun bir diplomasi trafiği yaşandığına dikkati çekti.
SURİYE’DEKİ YPG VARLIĞI
Suriye yönetimi ile SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG arasındaki anlaşmaya ilişkin bir soruyu cevaplayan Fidan, “Biz daha önce de YPG ile Şam yönetimi arasında varılan mutabakatın maddelerine baktığımızda, prensipte olumlu karşıladığımızı ifade etmiştik.” dedi.
Fidan, verilen sözlerin yerine getirilmesini beklediklerini dile getirerek, şunları söyledi:
“Anlaşmaya baktığınız zaman, orada birtakım atılması gereken pratik adımlar var. Bu pratik adımların atılması neticesinde şunu görecektik biz hep beraber: YPG’nin askeri yapılanmasının çözülmesi ve Suriye’deki yeni oluşan milli orduya her şeyin entegre edilmesi, sınırların Suriye milli ordusu tarafından korunmaya başlanması ve tabii ki Suriye’de yaşayan Kürt kardeşlerimizin diğer etnik gruplara olduğu gibi – azınlık olsun çoğunluk olsun fark etmiyor – anayasal eşit vatandaşlık prensibinde bütün haklardan yararlanması; kimliklerini, kültürlerini ifade etmede bir sorun olmaması. Bu, yeni Suriye’nin ortaya koyacağı bir vizyon ve açılım olacaktı.”
Fidan, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile bu konuda görüştüklerini belirterek, “Şu ana kadar YPG tarafından atılan bir adım olmadığını görüyoruz. Bu adımların da hayata geçmesini açıkçası bekliyoruz.” diye konuştu.
Suriye’deki istikrarın hayata geçmesi için kuşatıcı bir hükümet modeli ve tek bir silahlı meşru gücün ülkede bulunması gerektiğini vurgulayan Fidan, ülkedeki bütün vatandaşların can, mal ve kimlik güvenliğinin garanti altına alması gerektiğini kaydetti.
ABD’nin Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırma kararının ardından başka adımların atılıp atılmayacağının sorulması üzerine Fidan, Türkiye’nin Suriye konusunda uzun zamandır ortaya koyduğu diplomatik çabaları hatırlattı.
Bakan Fidan, Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve geldiği günden itibaren Suriye’deki normalleşmenin sağlanması için ABD yaptırımlarının kaldırılması konusunu gündeme getirdiğini belirterek, “Bu konuda iki lider arasında var olan güvene dayalı, önceden başlamış olan ilişki etkisini gösterdi.” dedi.
Dün Riyad’da ABD Başkanı Donald Trump, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın bir araya geldiğini hatırlatan Fidan, bunun önemli bir adım olduğunu, ancak bundan sonrasını da getirmek gerektiğini vurguladı.
ABD’NİN SURİYE’DEKİ ASKERİ VARLIĞI
Yaptırımlar dışında da Suriye’de yapılması gereken birçok şey olduğunu kaydeden Fidan, ABD’nin Suriye’deki askeri varlığına ilişkin, “Biz olaya şöyle bakıyoruz. Yani Amerikan askerlerini bölgeye getiren şartlar neyse, o şartların aslında ortadan kaldırılmasıyla Amerika’nın da bölgeden problemsiz bir şekilde ayrılması mümkün olabilir. O şartlar, DAEŞ’le mücadele şartları, istikrarla ilgili konular bence yeterince güvence görüldüğü zaman orada bir problem olacağını düşünmüyorum.” ifadelerini kullandı.
ABD Başkanı Trump ve Pentagon’un yeni yönetiminin bu konudaki niyetlerini beyan ettiklerini kaydeden Fidan, “Burada biz bölgesel sahiplenme prensibiyle hem DEAŞ’la mücadele olsun, hem terörün diğer formlarıyla mücadele, hem sınır güvenliği, hem bölge ülkelerine zarar vermeme prensibini hayata geçirmek, tüm bunları içine alan bir güvenlik anlayışı ve pratiğiyle yolumuza devam ediyoruz. Bunu da yakından takip edeceğiz.” diye konuştu.
Fidan, Estonya ile Rusya arasında Baltık Denizi’nde yaşanan gerilime ilişkin soruya, Estonya hava sahasının ihlali hususunun toplantıda gündeme getirildiğini ve tartışıldığını, bu konuda NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin de basın toplantısında açıklamada bulunduğunu aktardı.
“GAZZE’DE SOYKIRIMIN DURMASI İÇİN TRUMP’IN ADIM ATMASI GEREKİYOR”
Gazze’deki duruma ve ateşkes çabalarına ilişkin Fidan, şu şekilde konuştu:
“Şu andaki devam eden insani dramın, bütün insanlığın gözünün önünde devam eden soykırımın durdurulması konusunda (ABD Başkanı Donald) Trump’ın adım atmasını bekleyen büyük bir uluslararası kamuoyu var. Burada özellikle beklenti, Trump’ın İsrail’e baskı yaparak Gazze’ye yönelik insan yardımların önünün açılması. Savaşın katlettiği hayatlar var, fakat özellikle bu insani yardımlar engellendiği için ortaya çıkan açlıktan, yetersiz beslenmekten, ilaçsızlıktan ve diğer nedenlerden artık ölümlerin giderek arttığını görüyoruz. Tabii, bu insanlık tarihi için kapkara bir leke olarak maalesef kalacak, bu hepimizin vicdanına yapışmış bir leke. Bütün insanlık olarak var gücümüzle bu lekeden kurtulmamız gerekiyor.”
Fidan, Gazze’deki insani durumun çözülmesi için ortaya konan çalışmaların hepsinin çok kıymetli olduğunu, özellikle Gazze’deki insani dramın sona ermesi ve Filistin’de iki devletli çözümün hayata geçmesi için tüm güçleriyle çalışmaları gerektiğini söyledi.
Bunun bölgenin güvenliği için gerekli olduğunu vurgulayan Fidan, “Bu bölgedeki İsrail devleti için de gerekli, Filistin devleti için de gerekli, yaşayan bütün nüfuslar ve küresel güvenlik için gerekli. Bu kadar gerekli olan bir şeyi bütün dünyanın anlayıp ama kimsenin hayata geçiremiyor oluşu da işte her zaman ifade ettiğimiz gibi, uluslararası sistemdeki kriz ve tıkanmayla ilgili bir konu.” ifadelerini kullandı.
AVRUPA GÜVENLİK MİMARİSİNE YÖNELİK TARTIŞMALAR
ABD Başkanı Donald Trump’ın politikaları ve Rusya-Ukrayna savaşının Avrupa güvenlik mimarisine etkisine ilişkin Fidan, bu konuda çok heyecanlı tartışmaların devam ettiğini ve özellikle Atlantik’in iki tarafında çok yoğun tartışmalar olduğunu söyledi.
Fidan, NATO’nun resmi ya da gayriresmi toplantılarının ve ikili görüşmelerinin de önemli bir gündem maddesini de bu konunun oluşturduğunu belirterek, Trump’ın özellikle ABD’nin Avrupa güvenlik mimarisinden belli bir noktada çekileceğini açıklamasının ve Avrupalıların kendi kendine yeterli hale gelmesi gerektiğine ve özellikle savunma yükünün eşit paylaşımı gibi konulara yönelik getirdiği politika önerilerinin belli miktarda kabul gördüğünü dile getirdi.
Avrupa devletlerinin aldıkları kararla artık özellikle savunma sanayinde ABD’ye olan bağımlılığı azaltmak için belli bir program başlattığını kaydeden Fidan, bunun birkaç ayağı bulunduğunu; özellikle finansal ayağının çözümü için Almanya’da anayasal değişiklik dahil, hem Avrupa Birliği kurumları nezdinde yapılan mevzuat ve politika değişiklikleri hem de ilgili ülkelerdeki finansal politikalarda özellikle bütçedeki borçlanma limitlerinin kaldırılması gibi adımlar olduğunu anlattı.
Fidan, savunma sanayinde belli kapasiteleri hemen oluşturmak, inşa etmek ve hayata geçirmenin çok kolay bir husus olmadığına dikkati çekerek, Avrupa güvenliğinde savunma sanayi ve savunma yapısıyla ilgili yapılan tartışmalarda Türkiye’nin durduğu yeri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da defaatle ifade ettiğini hatırlattı.
“TÜRKİYE, İŞBİRLİĞİNE VE KARŞILIKLI ALIŞVERİŞE HAZIR”
Türkiye’nin savunma sanayisinin ilerlemiş durumda olduğunu vurgulayan Fidan, “Tabii ki entegre bir işbirliğine, karşılıklı alışverişe hazır olduğumuzu müteaddit defalar ifade ettik. Bu nedenle Avrupa Birliği, Avrupa Birliği üyesi olmayan Türkiye gibi aday ülkeleri de içine alan, aday olmayan hatta İngiltere ve Norveç gibi adaylık statüsü olmayan ülkeleri de kapsayacak bir işbirliği sistemi geliştirmek durumunda; ki özellikle savunma sanayinde tabanı ne kadar genişletirseniz istifade edeceğiniz alan o kadar artar.” diye konuştu.
Fidan, Türkiye’nin yapacağı katkılar göz önüne alındığında her türlü girişimi yapmaya devam etmeleri gerektiğini kaydederek, “İkincisi de özellikle kuvvet yapılanmalarıyla alakalı şu anda NATO’nun varlığı devam ediyor. Amerika buradan ayrıldığına ve çekildiğine ilişkin bir deklarasyonda bulunmamıştır. Yakın gelecekte de bunu yapacağına ilişkin bir şey söylemiyor. Dolayısıyla şu anda bu tartışma biraz da teorik yürüyen bir tartışma. Savunma sanayi gibi pratik bir konu değil.” ifadelerini kullandı.
Gerek savunma sanayisinde gerek kuvvet yapılanmasında Avrupa güvenliğinin özellikle birbirinin devamı olan bir coğrafya olduğuna işaret eden Fidan, coğrafi olarak Türkiye’nin Avrupa’nın bir parçası olduğunu söyledi.
“AVRUPA’NIN GÜVENLİĞİ İÇİN İŞBİRLİĞİ YAPMASI ZORUNLULUK”
Fidan, İngiltere’nin de Avrupa’nın denizde uzantısı olan bir parçası olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“En batısında İngiltere, en doğusunda Türkiye’nin olduğu bir coğrafyadan bahsediyoruz. İngiltere ve Türkiye, Avrupa Birliği’nin üyesi değil ama Avrupa coğrafyasını birer mensubu. Bu coğrafyanın kendi güvenliğini sağlamak için uygun bir işbirliği modeli geliştirmesi bir tercih değil, bir zorunluluk. Bu iki türden önemli. Güvenlik, işbirliği geliştirdiğiniz zaman, iyi bir sistemi oturttuğunuz zaman sadece birbirinize destek çıkmakla kalmıyorsunuz. Birbiriniz için de tehdit oluşturmadığınızı resmi olarak deklare etmiş buluyorsunuz. Bu karşılıklı dayanışma ve güven ticarette, sosyal etkileşimde, siyasette, sanatta, bilimde, teknolojide her alanda meyvesini verir.”
Türkiye’nin yıllardır hem AB perspektifinin hem de NATO’daki rolünün lehine olacak şekilde neşvünema bulmasının stratejik politik öncelikleri arasında yer aldığının altını çizen Fidan, “Biz eksik gördüğümüz, lehimize olmayan, bizi dezavantajlı duruma düşüren pozisyonları kabul etmiyoruz. Buna yönelik itirazlarımızı dile getiriyoruz. Bunu uygun ortamlarda, uygun yöntemlerle tartışıyoruz. Tartışmaya da devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.