

“GÜVENLİĞİNİ PEKİŞTİRMİŞ BİR TÜRKİYE OLARAK YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ”
“Terörsüz Türkiye” sürecine ilişkin konuşan Yılmaz, şunları kaydetti:
“Bu süreçte Meclisimiz bir komisyon oluşturdu. Bir grup hariç, diğer bütün grupların içinde olduğu bir komisyon, çalışmaları başlatmış oldu. Yakında herhalde komisyonun raporunu hep birlikte görmüş olacağız. Partiler raporlarını verdiler. Şimdi komisyon başkanlığı bu raporların ortak noktalarını kamuoyuyla bir şekilde paylaşacaktır diye düşünüyorum.
Buradaki amaç çok açık ve net. Terörün olmadığı bir Türkiye. Nedir terörün olmadığı bir Türkiye? Birliğini ve beraberliğini daha fazla pekiştirmiş bir Türkiye, güvenliğini kalıcı bir şekilde pekiştirmiş bir Türkiye demektir. Bugün çok şükür Türkiye güvenli bir ülke ama uzun vadeli bir perspektifle baktığınızda, geleceğe dönük riskleri de dikkate alarak bu konularda adım atmak zorundasınız. Dolayısıyla uzun vadeli güvenliğini pekiştirmiş bir Türkiye olarak yolumuza devam edeceğiz inşallah. Güvenliğin oluşması hem kalkınmaya güç verecek hem de terör örgütlerinin ve terör tehdidinin gölgesinde olmayan yeni bir siyasi alan oluşturacak. Bu da demokratikleşmemize ve demokratik standartlarımızın yükselmesine güç vermiş olacak. Türkiye böyle bir ortama doğru gidecek inşallah. Burada her zaman söylüyoruz, bir al-ver süreci kesinlikle söz konusu değil ama elbette atılan her adım karşılığını görmek durumunda. Dolayısıyla Türkiye’yi bu terör belasından kurtarıp çok daha güçlü bir şekilde yoluna devam eder hale getirme gayretindeyiz.”
“SON 2 AYDIR ENFLASYON GAYET İYİ GİDİYOR”
Cevdet Yılmaz, dezenformasyon meselesinin bugün ekonomide de çok önemli bir unsur olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Geçen bir Merkez Bankası Başkanımız söyledi. G-20 toplantılarında merkez bankaları toplandığında onlar da şikayet etmişler. Tüm dünyada böyle bir şikayet var. Merkez bankaları kendi aralarında konuşmuşlar. Bütün dünyada bu sosyal medyanın bir etkisi herhalde. Algılar artık olgulardan kopmuş vaziyette. Sosyal medyada bir hava oluşuyor ve bu da ekonomik politikalar üzerinde, özellikle beklentiler kanalıyla ciddi etkiler oluşturabiliyor.
Sosyal bilimlerde ‘kendini gerçekleştiren kehanet’ dediğimiz bir kavram var. Herkes bir şeye inanırsa, o şey olmayacaksa bile olur. Dünyanın en sağlam bankacılık sistemine sahip olun, herkes yarın bankalar batacak diye inansın, herkes bankalara koşup parasını çekmeye çalışsın, gerçekten o bankacılık sistemi batar. Çünkü sonuçta belli bir para topluyor, kredi dağıtıyor, bir likidite düzeyi var. Bir örnek olarak söylüyorum. Dolayısıyla bu beklentiler önemli. Enflasyonda da önemli.”
Ekonomik hedeflere ulaşabilmek için para, maliye, gelirler politikası ve yapısal dönüşümlerle ama bir yandan da bu beklentileri iyileştirici bir yaklaşımla hareket edilmesi gerektiğini dile getiren Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:
“Son 2 aydır enflasyon gayet iyi gidiyor. Eylülde bizi şaşırttı doğrusu, beklentilerimizin oldukça üzerinde geldi. Eylül ayı enflasyonu, tarım sektörünün etkisi ve biraz da özel eğitimden kaynaklanan bir etkiyle yükseldi. Ama daha sonra tekrar normal patikasına döndü enflasyon. Son 2 aydır düşüş trendine tekrar geri dönmüş durumda. En son 31,1 oldu. Aralık ayında da öncü göstergelerden, aralık ayının da iyi gittiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Dolayısıyla bu ay sonu itibarıyla, yıl sonu itibarıyla 30’un biraz üzerinde bir enflasyonla bu yılı kapatmış olacağız diye tahmin ediyoruz. Hemen gelecek yılın ilk ayında, ocak ayında, ocak enflasyonu açıklandığında, o da 3 Şubat’ta açıklanıyor sonrasında geldiği için. 3 Şubat’ta açıklanacak olan ocak ayı enflasyonunda 30’un altını göreceğimizi, artık 20’li bir rakamı göreceğimizi tahmin ediyoruz. Gelecek yılın sonlarında, 2026’nın sonunda yüzde 20’nin altında bir enflasyon hedefliyoruz. 2027 yılında ise enflasyonu tekrar tek haneli rakamlara indirme yönünde kararlı bir politika çerçevesi içinde hareket ediyoruz.”



