Cevdet Yılmaz en fazla azalan 5. ülkeyiz diyerek açıkladı: ‘Türkiye’nin doğurganlık hızı düşüyor’

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ‘Aile ve Nüfus On Yılına Doğru Uluslararası Sempozyumu’nun kapanışında konuştu.

‘AB ORTALAMASININ ALTINA DÜŞECEĞİZ’
Son yıllarda nüfus artış hızında yavaşlama olduğunu belirten Cevdet Yılmaz, “2017 yılında toplam doğurganlık hızımız 2,08 iken, 2024’te 1,48’e kadar gerilemiştir. Toplam doğurganlık hızı dünya ortalaması, 2024 yılında 2,25 çocuktur. Ülkelerin son 7 yıldaki doğurganlık hızı değişimleri incelendiğinde; Çin, Güney Kore, Arjantin ve Kuveyt’ten sonra ülkemiz doğurganlık hızı en fazla azalan 5’inci ülke konumundadır. Doğurganlıktaki bu eğiliminin devam etmesi durumunda, ülkemiz AB ortalamasının da altına düşecektir. Neslin devam edebilmesi için doğurganlık hızının 2,1 çocuğun altına düşmemesi gerekmektedir. TÜİK tarafından yapılan hesaplamalarda önümüzdeki 10 yıl içinde ortanca yaşın 40’a yaklaşacağı tahmin edilmektedir. Kadınlarda ilk evlenme yaşının 26’nın, erkeklerde 28’in üzerine çıkması, evliliklerin ve doğurganlığın giderek daha ileri yaşlara kayması, aileye dair kararların bugün farklı bir sosyolojik çerçevede alındığını ortaya koyuyor” dedi.

GEREKLİ ADIMLARI KARARLILIKLA ATACAĞIZ
Yılmaz, “Aile 10 yılı çerçevesinde, mevcut menfi eğilimleri tersine çevirme irademizle, nüfus ve aile politikalarıyla ilgili tüm bu öncelikli alanlarda gerekli adımları kararlılıkla atmaya devam edeceğiz. TÜİK’in nüfus projeksiyonlarına göre, bugün içinde bulunduğumuz doğurganlık eğilimi devam ederse, nüfusumuzun 2050’li yılların ilk yarısında en yüksek büyüklüğe ulaşarak yaklaşık 94 milyona çıkacağı; 2100 yılında ise yeniden azalarak 77 milyon civarlarına düşeceği tahmin edilmektedir. Tüm kurumlarımız bu konuda azami dikkat, özen ve sorumluluk içerisinde hareket etmeli, aile kurumunu zayıflatacak, doğurganlığın doğrudan veya dolaylı olarak azalmasına neden olacak girişimlere fırsat verilmemelidir” şeklinde konuştu.

DESTEKLERİMİZ SÜRECEK
Türkiye gibi kalkınmakta olan bir ülke için yaşlanmadan zenginleşmenin bir zorunluluk olduğunu dile getiren Yılmaz, “Aksi halde demografik fırsat penceresinin kapanmasıyla mevcut avantajlarımızı yitirme noktasına gelebiliriz. Bu kapsamda geçtiğimiz yıl aralık ayında tesis edilen Nüfus Politikaları Kurulumuz, bu alanda çalışmalarına yoğun biçimde devam etmektedir. Mevzuattan çalışma hayatına, ekonomik teşviklerden sağlık, eğitim ve iletişim başlıklarına kadar geniş bir yelpazede ilgili tüm kurum ve kuruluşları kapsayan çalışma grupları oluşturduk. Bu 5 ana başlıkta Eylem Planı çalışmalarımızı 2026 yılı başı itibariyle tamamlamayı ve kapsamlı reformları hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Kalkınma Planımızda, doğurganlığın nüfusun kendini yenileme seviyesinin üzerine çıkarılmasını temel amaç olarak belirlememiz, yaklaşımımızın stratejik boyutunu açıkça ortaya koyuyor. Bugüne kadar Kurul çalışmalarımız ekseninde çeşitli reformları hızla hayata geçirdik. Doğum sonrası sağlanan tek seferlik destek tutarını 5 bin liraya yükselttik. Bunun yanında, 2’nci çocuk için beş yaşına kadar aylık 1 bin 500 lira, 3’üncü ve sonraki çocuklar için yine 5 yaşına kadar aylık 5 bin lira düzenli doğum yardımı desteğini uygulamaya aldık. 2025 yılı itibarıyla ülke genelinde yaygınlaştırdığımız Aile ve Gençlik Fonu ile gençlere faizsiz kredi ve esnek geri ödeme modeliyle güvenli bir başlangıç imkanı sunuyoruz. Fon kapsamında 2025 Eylül sonu itibarıyla 42 binden fazla yeni evlenecek çifte 150 bin lira faizsiz kredi sağladık ve evlilik öncesi ve sonrası danışmanlık hizmetleri verildi. Destek tutarı Ocak 2026’dan itibaren, eşlerin her ikisinin 18-25 yaş arasında olması durumunda 250 bin liraya, en az birinin 26-29 yaş aralığında olması durumunda ise 200 bin liraya yükseltilecektir” diye konuştu.
UZUN VADELİ YAKLAŞIM HEDEFİ
Doğurganlık hızındaki azalışın sebeplerinden birinin sezaryen doğumların yüksekliği olduğunu vurgulayan Yılmaz, “2024 yılı Sağlık İstatistikleri Yıllığına göre, ülkemizde sezaryen oranları yüzde 61,2 seviyesine ulaşmıştır. Bu oran, Türkiye’yi dünya sıralamasında en üst noktaya taşımaktadır. OECD ve Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama oran yüzde 28 düzeyindedir. Özel hastanelerde sezaryen oranının yüzde 80’in, kamu hastanelerinde ise yüzde 50’nin üzerinde olması hem anne-bebek sağlığı hem de doğurganlık eğilimlerinin uzun vadeli seyri açısından dikkatle ele alınmalıdır. Normal doğumun teşvik edilmesi, tıbbi gereklilik dışındaki sezeryan uygulamaların azaltılması öncelikli çalışma alanlarımız arasında yer almaktadır. Cumhurbaşkanlığı tarafından tüm kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilen resmi yazıyla; kamu kurumlarında kreş ve gündüz bakımevlerinin yaygınlaştırılması ve kapasitelerinin artırılması hususu talimatlandırılmıştır. Gençlerin konut edinme süreçlerini kolaylaştıran sosyal konut projelerinde çok çocuklu ailelere öncelik verilmesi sağlandı; hanelerin ihtiyaç duyduğu sosyal destek modelleri daha kapsayıcı bir yapıya kavuşturuldu. ‘Yüzyılın Konut Projesi’ kapsamında da gençlerimize yüzde 20; 3 çocuk ve üzeri ailelere yüzde 10 düzeyinde özel kota ihdas edilmiştir. Aile içi danışmanlık, ebeveyn eğitimleri, çocukların dijital ortamlardaki güvenliği ve aile odaklı sosyal hizmet modelleri genişletilirken, dezavantajlı hanelere dönük destek programları da yenilerek daha etkin bir çerçeveye taşındı. 2025 yılının Sayın Cumhurbaşkanımızın takdirleriyle ‘Aile Yılı’ ilan edilmesi, toplumun tüm kesimlerini aynı başlık altında buluşturan güçlü bir irade beyanı olmuştur. Cumhurbaşkanımızın uluslararası Aile Forumunda açıkladığı üzere 2026-2035 döneminin ‘Aile ve Nüfus On Yılı’ olarak belirlenmesi, bu alanda uzun vadeli, bütüncül ve kararlı bir yaklaşımın ifadesidir. Bu vizyon doğrultusunda; cinsiyetsizleştirme akımı başta olmak üzere genç nesilleri ve aile yapımızı tehdit eden tüm akımlara karşı güçlü bir duruş sergilemeye devam edeceğiz” dedi.



