Büyük savaşın öncesinde…


Dünya ısındıkça ısınıyor…
Kuzey, güney, doğu, batı, her yer…
Ve bizim etrafımızdaki hava da öyle…
Rastlantı gibi görünen nice şey “kasıt” düşündürüyor…
Sık sık altını çiziyorum, biliyorsunuz…
Yaşadığımız dönem…
Büyük savaş(lar)ın öncesini andırıyor…
***
Sizi yine geçen yüzyıla götürmeyi istiyorum…
İkinci büyük savaşın öncesine…
Ve Hollywood klişelerini, okul ezberlerini bir yana bırakıp bakmayı planlıyorum…
Defalarca yazdım…
Her seferinde şaşırdınız…
ABD, Hitler’le savaşmaya hiç hevesli olmadı…
Hatta başta Birleşik Krallık, bütün müttefiklerini düşmana dövdürdü…
***
Şu hiç bilinmez…
ABD sermayesi savaşın ikinci yılına kadar Nazilerle can ciğer kuzu sarmasıydı…
ABD’nin Avrupa’da savaşa girişi de SSCB’nin Berlin‘e yaklaşmasını görüp telaşa kapılmasındandır.
***
Savaştan sonra Nazilerin yargılandığı Nürnberg duruşmalarına film endüstrisi ayrı bir ağırlık verdi, malum.
Fakat Üçüncü Reich Bankası’nın Başkanı ve Ekonomi Bakanı Hjalmar Schacht’ın şu sözlerinin üzeri hep kapatılmıştır: “Almanya’yı silahlandıranları yargılamak istiyorsanız, önce kendiniz hakkında suç duyurusunda bulunmalısınız.”
***
Şunu not edin…
Kendini hegemonik ve coğrafi olarak korunaklı bulan ABD, düşmanlarından para kazanmayı hep sevmiştir.
1929 Büyük Buhran’ı yaşamış Washington için en iyi çözüm buydu…
İçine kapanmak ve dışarıda kalan herkesi savaş ekonomisinin çarklarında kendine mecbur bırakmak… Nazi Almanya‘sı da bu çerçevenin dışında değildi.
1930’ların ortasına gelindiğinde Almanya’da 60’tan fazla büyük Amerikan şirketinin yatırımı vardı…
Almanya’nın savaş makinesinin merkezi olan meşhur Çelik Vakfı, aslında Wall Street şirketlerinin mali ve yönetimsel desteğiyle kurulmuştu.
Nazilerin önem verdiği birçok şirket Ford iştirakiydi…
***
Dünya bugün de farklı kamplaşmalar içinde savaşa veya savaşlara doğru ilerliyor…
Bu durumda…
Sadece siyasi vitrine ve çatışma alanlarına bakmak yanıltır.
Yukarıda söylediklerim aklınızın bir kenarında bulunsun ve sizleri düşündürsün isterim…
***
NOT DEFTERİ
Başka bir ülkeye gitmen zerre kadar fark etmez. Ben kendimde denedim bunu. Bir yerden bir yere gitmekle kendinden, içindeki o meretten kurtulamazsın. (E. HEMINGWAY / Güneş de Doğar)



