BÜŞRA ZEYNEP ÖZDEMİR / İber Yarımadası’ndaki Elektrik Kesintisini Nasıl Okumalı?


Daniel Yergin 2006 yılında ünlü Amerikan dergisi için kaleme aldığı makalesinde enerji güvenliğinin aynı zamanda “elektrik tedarik sistemlerinin” güvenliği olduğuna dikkat çekmişti. O döneme dek enerji güvenliğini son derece dar bir çerçeveden inceleyen yazınların bugün hala çok sayıda örneğini bulmak mümkün. Enerji güvenliği denildiğinde genellikle ilk akla gelen arz güvenliği oluyor. Ancak enerji güvenliği yalnızca enerji arzının güvenli bir şekilde sağlanması anlamına gelmiyor. Hafta başında İber Yarımadası‘nda meydana gelen elektrik kesintisi bu durumu bir kez daha gözler önüne serdi. Kesintiden çıkarılması gereken çok sayıda ders var.
Nedir Bu “Enerji Güvenliği”?
Enerji güvenliği çok boyutlu bir mesele ve günümüzde arz güvenliğinin tüm ülkeler için önemli olduğu tartışmasız bir gerçek. Bu noktada en çok öne çıkan da petrol ve doğal gazın arzının güvenli bir şekilde sağlanması. Ancak enerji güvenliği arz güvenliğinden ibaret değil. Talep güvenliği de en az arz güvenliği kadar önemli. Ukrayna Savaşı sonrasında hidrokarbon üretimini devam ettirmek, enerji gelirlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak için ürettiği petrol ve doğal gazı satacak alternatif pazarlar aramak zorunda kalan Rusya bunun en güncel örneklerinden biri.
Günümüzde, birbirine bağımlı piyasalar ekseninde ticareti yapılan enerji kaynaklarının var olduğu bir dünyada ticaret yollarının güvenliği, üretim tesislerinin güvenliği, iletim hatlarının güvenliği, bilgi güvenliği, finansal güvenlik… her biri enerji güvenliğinin bir parçası. Bu nedenle ülkeler, şirketler ve nihai tüketiciler için atılması gereken adımlar da daha farklı ve çeşitli.
Batı Avrupa’da Elektrik Kesintisi
İber Yarımadası 28 Nisan Pazartesi günü yerel saatle 12:30 sularında İspanya ve Portekiz‘in büyük bir kısmında ve Fransa‘nın bir bölümünde etkili olan elektrik kesintisi ile karşı karşıya kaldı. 5 saniye gibi kısa bir sürede oluşan kesintinin ardından elektrik arzının tüm bölgeler için normale dönmesi 24 saati buldu. Olaydan yaklaşık 60 milyon kişinin etkilendiği ve kesinti kaynaklı ekonomik zararın yalnızca İspanya için 1,6 milyar Euro’dan fazla olabileceği düşünülüyor. Madrid, Lizbon, Barselona, Sevilla ve Valencia gibi her yıl milyonlarca turisti ağırlayan kentlerde havalimanlarının, raylı sistemlerin, kara trafiğinin yanı sıra kafe ve restoranların kapanması hayatı durma noktasına getirdi. Hastaneler dahil çok sayıda kamu kurumunda da jeneratör eksikliği nedeniyle faaliyetlerin durması söz konusu oldu. Kesinti kaynaklı ölümlerin sayısı araştırılıyor. Bu yazının kaleme alındığı 1 Mayıs 2025 Perşembe günü kesintinin nedeninin İspanyol otoritelerce hala net bir şekilde ortaya konmadığını ise ayrıca vurgulamak gerek.
Yaklaşık 10 saat süren tam kesinti halinin siber saldırı kaynaklı olması ihtimalinin düşük olduğu düşünülüyor. Bunun en temel nedeni yayımlanan anlık elektrik üretim grafiklerinde kesintiden birkaç saniye kadar önce güneş başta olmak üzere hidroelektrik ve rüzgar enerjisi santrallerinin sisteme aktardığı güçte azalma kaydedilmesi. Yenilenebilir enerji kaynakları sorgulamaların merkezinde yer alırken İspanya’nın ve genel olarak Avrupa Birliği’nin enerji politikasında değişiklik beklenebilir.
Avrupa Birliği’nin elektrik alt yapısı petrol ve doğal gaz alt yapısının aksine büyük ölçüde entegre durumda; üye ülkeler ve Türkiye’nin de aralarında yer aldığı toplam 40 ülke Avrupa Elektrik İletim Sistemi Operatörleri Ağı, kısaca ENTSO-E adı verilen ağ ile birbirine bağlı. Ağ, dünyanın birbirine bağlı en büyük elektrik şebekesi olan Avrupa’nın elektrik sisteminin güvenli ve koordineli bir şekilde işleyişinden sorumlu. Günümüzde bu güç sisteminin güvenliği aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğin ve gelişmekte olan teknolojilerin entegrasyonunun sağlanmasına da bağlı. Bu entegrasyon AB’nin üye ülkeleri 2025 yılına dek tükettikleri elektriğin yüzde 10, 2030 yılına dek ise yüzde 15’inin iletimini sağlayacak nakil hatlarını tesis etmekle yükümlü kılmasıyla sağlanmış durumda. Dolayısıyla bir ülkedeki düzensiz elektrik tedariği ağdaki en yakın ülke(ler) başta olmak üzere tüm ülkeleri etkileme potansiyeline de sahip. Burada İspanya’nın enerji politikası önem kazanıyor.
İspanya Akdeniz kıyısındaki en büyük yüz ölçümüne sahip Avrupa ülkesi. Yüksek yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeli ile dikkat çeken ülkede 2024 yılsonu verilerine göre elektrik enerjisi kurulu gücünde en fazla paya sahip olan kaynak güneş enerjisi. Yaklaşık 35.550 MW olan kurulu gücü 32.100 MW ile rüzgar, 26.250 MW ile kombine çevrim santralleri, 17.100 MW ile hidroelektrik ve 7.117 MW ile nükleer enerji izliyor. Elektrik üretiminin kaynak bazlı dağılımı incelendiğinde ise rüzgarın yüzde 22 ile ilk sırada yer aldığı, onu yüzde 21 ile güneş, yüzde 20 ile nükleer enerji santrallerinin izlediği görülüyor.
Yalnızca güneş ve rüzgardan toplam üretiminin yüzde 43’ünü karşılayan ülke 2030 yılına dek ürettiği elektriğin yüzde 81’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı planlıyor. Ancak üretimin yüzde 20’sini karşılayan nükleer santrallerinin 2035, doğal gaz yakıtlı kombine çevrim santrallerinin ise kesin olmamakla birlikte 2030 yılına dek kapatılması planlanıyor. Mevcut durumda yenilenebilir santrallerin üretiminin düşük olduğu dönemlerde sistemde baz yük oluşturarak kesintisiz elektrik temini sağlayan santrallerin sistemden çıkması halinde yenilenebilir kaynakların nasıl 7/24 sürekli enerji arzı sağlayacağı soru işareti. Dahası, alt yapının anlık olarak yüksek miktarda üretilen yenilenebilir enerji kaynaklı elektriği taşıma ve iletme konusunda sorun yaşadığı da yine kesintiden yapılan çıkarımlar arasında. Bazı uzmanlara göre kısa sürede yüksek güneş enerjisi kaynaklı üretim sistemde soruna neden olarak bazı santrallerin devreden çıkmasını zorunlu kıldı. Bu durum İspanya ve ona bağlı olan Portekiz’i ve Fransa’nın bir kısmını elektriksiz bıraktı.
Kesintiden Çıkarılabilecek Dersler
Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadele günümüzde sera gazı emisyonlarının en büyük kaynağı olan elektrik enerjisi üretimi sistemlerinde bir değişikliği zorunlu kılıyor. En fazla sera gazına neden olan kaynak olan kömürün öncelikli olarak elektrik üretimindeki payının azaltılması ve hatta sıfırlanması bu nedenle başta Taraflar Konferansları (COP) olmak üzere pek çok mecrada en fazla tartışılan konuların başında geliyor. Henüz doğal gaz kaynaklı üretimin açıkça konuşulmadığı bu tartışmalarda kesintisiz elektrik temini için en fazla öne çıkan kaynak ise nükleer enerji. Nükleer elektrik üretimi esnasında herhangi bir sera gazı salımına neden olmaması dolayısıyla IEA gibi bazı otoritelerce çoktan “temiz enerji” olarak sınıflandırılmış durumda.
Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretiminin artırılması ise yalnızca küresel ısınmanın durdurulması için önemli değil. Ülkeler öz kaynakları olan yenilenebilir kaynakları daha fazla kullanarak dışa bağımlılıklarını azaltma ve enerjide bağımsızlıklarını artırma imkanına da sahipler. Ancak mevcut koşullar alt yapının üretilen yüksek miktardaki elektriğin sistemde sorunsuzca kullanılmasını mümkün kılmamasının yanı sıra üretilen elektriğin depolanarak daha sonra kullanılmasına henüz imkan tanımadığını da hatırlatmak gerek. Batarya ve depolama teknolojileri hala ülkelere kesintisiz elektrik temini sağlayabilecek düzeyde değil. Jeneratör kullanımının dahi oldukça sınırlı olduğu bir ortamda karar alıcıların ilk yapması gereken mümkün olan her yerde jeneratör edinimini ve kullanımını zorunlu kılmak olmalı. Ardından elektrik alt yapısının yalnızca ülkeler ve bölgeler bazında değil tüm AB ve ENTSO-E üyeleri nezdinde mevcut duruma ve planlanan elektrik üretim senaryolarına göre geliştirilmesi ve güncellenmesi gerektiği de bir gerçek.
Dahası, tüm bunların kısa, orta ve uzun vadede gerçekleştirilmesinin ne denli mümkün olduğunun gerçekçi bir öngörü çerçevesinden değerlendirilmesinin bir zaruriyet olduğu ise ortada. Emisyon üretimini kısıtlamak isteyen ülkelerin ve AB’nin nükleer enerji santrallerinin güvenlik önlemlerini artırarak mevcut reaktörlerini korumaya ve dahi gerekli görülmesi halinde yeni reaktörler kurmaya yönelmesi gerekiyor. Aksi durumda mevsimsellikten doğrudan etkilenen güneş, rüzgar ve hidrolik gibi yenilenebilir kaynakların kesintisiz elektrik teminini sağlamada başarısız olması oldukça muhtemel. 2024 yılında mevsim ve hava koşullarının yardımıyla ürettiği elektriğin büyük bir kısmını fosil yakıtları geride bırakarak yenilenebilir kaynaklardan üreten İspanya gibi ülkelerin her yıl bu denli şanslı olmayabileceği ihtimalini mutlaka denkleme katmak gerek.
Karar alıcıların görevleri kesintisiz enerji teminini sağlamak iken enerji üretiminden, dağıtımından ve iletiminden sorumlu şirketlerin de finansal tablolar eşliğinde hükümetlerden gerçekçi planlamalar yapmalarını talep etmeleri gerek. Nihai tüketici olan vatandaşların da karar alıcılardan mevcut yaşam standartlarının korunabilmesi ve ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi için gerekli önemlerin alındığından emin olması gerekli. Seçimler bunun en birincil ve kestirme yolu.