BÜLENT TİMURLENK / 30 yıllık yürüyüş!


EURO 1984’te genç bir futbolcu (Hagi) yenilginin üzüntüsüyle soyunma odasına başı önde giderken, 16 yıl sonra Kopenhag’da ne kazanacağından habersizdi. O gün kazanan teknik adam ise kazandığı iki büyük kupanın ardından son dakikada İspanya’ya mağlup olup Federal Almanya’nın başından ayrılacağından habersizdi.
O turnuvanın iki kaybedeni, G.Saray tarihine temel atan ve kat çıkan adamlar oldu. Avrupa’da yarı final oynadığında F.Bahçe’nin 4 şampiyonluk gerisindeydi Galatasaray. 92-93 sezonunu zirvede bitirdiğinde 9 şampiyonlukla 3. sıradaydı. Fenerbahçe‘nin 12, Beşiktaş‘ın 10 şampiyonluğu vardı. UEFA Kupası’nı aldığı sezon 14-13 ile F.Bahçe’yi sollamış, iki sezon sonra da ezeli rakibinden daha zayıf bir kadroya sahip olmasına rağmen 3. yıldızı göğsüne takmıştı. Yine F.Bahçe kadrosu ağır basarken 2006’yı ve ardından 2008’i kazandıklarında şampiyonluk sayıları 17-17 eşitlenmişti.
Temelleri atan Jupp Derwall’di. O yıllarda Cruyff da Barcelona ile Real Madrid hükümdarlığını yıkacak kadroyu kuruyordu. Futbol sadece sezonluk emeklerin değil geleneklerin ve üstüne koyanların oyunudur.
Derwall-Cruyff bayrağı bu kulüplerde Fatih Terim-Guardiola’ya, aralarda Rijkaard ve Hamza Hamzaoğlu’na geçti. Bakın mesela Xavi, bir Okan Buruk olamadı.
Sezon başlarken G.Saray 24-19 öndeydi. 4 şampiyonluk gerideki takım, Fenerbahçe’nin bugün 6 şampiyonluk nasıl önüne geçti derseniz, bu başarıları yok sayanların zırvaları –yapı var yapı- çok ama gerçek şu; doğru teknik adamlar, vizyon sahibi yöneticiler, armaya aidiyet duygusunu geliştirmiş yabancı futbolcular ve Florya’nın havasını koklayıp takım olmayı başarmış kadrolar. 30 yıllık bir yürüyüştü bu. Bu 30 yılda Galatasaray hep kazanmadı ama ne zaman kaybettiyse faturayı başkanlarına, teknik adamlarına -bazen acımasızca olsa da- kesmeyi bildi. F.Bahçe ise rakibin stadını, kendi kulübünün derneğini basan başkanının geleceğini tartışıyor. Farkı metreyle değil takvimle ölçün… Kaç ay, kaç yıl?