BERCAN TUTAR / Yeni dünya düzeninde siyonistlere yer yok!


Küresel güç haritalarındaki tektonik kaymalar giderek somutlaşıyor. İlginçtir, küresel değişimleri en iyi yorumlayan ülke liderleri ise genellikle Almanlar oluyor. Jeopolitik açıdan şu an pek etkili görünemeseler de tarihi ‘weltpolitik/ dünya politikası’ refleksleriyle hareket eden Alman liderler yaptıkları dobra açıklamalarla dikkat çekiyor. Nitekim 24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi başladığında dünyanın dönüm noktasında bulunduğunun altını çizen dönemin Almanya Başbakanı Olaf Scholz haklı çıktı. Geldiğimiz aşamada ABD, Avrupa’yı ‘by-pass’ ederek Rusya ile 28 maddelik bir Ukrayna barışına vardığını açıkladı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna barış planı medyaya sızmadan önce selefi Scholz’u aratmayan bir çıkışta bulunan Almanya Başbakanı Friedrich Merz de, “Batı’da 80 yıldır, Doğu’da 35 yıldır var olan dünya düzeni sona erdi. Yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Küresel güç merkezleri köklü bir değişim içinde. Avrupalılar, gelecekteki siyasi düzenin nesnesi mi yoksa öznesi mi olmak istediği sorusuna cevap vermeliler” serzenişinde bulundu.
***
Almanya’nın liderliğini yaptığı Avrupalı ülkeler yanında yeni dönemin kaybeden ve gözden düşen aktörlerinden biri de siyonist İsrail. Ortadoğu ve İsrail’in bir numaralı hamisi ABD’deki bir haftalık gelişmeler bile bunu net şekilde ortaya koyuyor.
Gazze barış planının BMGK’da onaylanması, Ukrayna barış planının medyaya sızdırılması, önceki dönemin dışladığı Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Beyaz Saray’da adeta ‘kutsanarak’ karşılanması, New York Belediye Başkanı Zohran Mamdani’nin Oval Ofis’te Trump’ın yüzüne karşı ABD’nin Gazze’deki soykırımı finanse ettiğini söylemesi…
Medyanın canlı verdiği görüşmede bir soru üzerine Mamdani, “ABD’yi Gazze’de soykırımla suçlamadığını, ABD’yi Gazze’de soykırım yapan İsrail’i finanse etmekle suçladığını” belirtti.
Trump’ın bu açıklamayı itiraz etmeden sessizce dinlemesi dikkat çekiciydi. Son olarak Amerikan sağ kanadında İsrail ve Epstein tartışmalarının yol açtığı siyasi çatlağın daha da derinleşmesi. Bundan cesaret alan siyonist kanada yakın bazı vekillerin darbe çağrısını aratmayacak şekilde orduyu Trump’a karşı harekete geçmeye davet etmeleri…
***
Bir haftalık bu kritik gelişmeler ve açıklamalar bize İsrail ve Avrupa‘nın artık Ortadoğu ile Atlantik‘in jeopolitik dengelerinde eski ağırlıklarını kaybettiğini ve bu nedenle de her tür sabotaja başvurmaya başladıklarını gösteriyor.
Gözden düşmeye başlayan Avrupa ve İsrail’de panik had safhada. Kendileri de bu gerçeği itiraf ediyor zaten. Çünkü Gazze barış planının BMGK’da onaylanması, büyük güçlerin Gazze’nin geleceği konusunda görüş birliğine vararak İsrail’in keyfi politikalarına artık ‘dur’ demeleri anlamına geliyor.
Ukrayna barış planı da ABD ve Rusya’nın Avrupa’yı II. Yalta’yı aratmayacak şekilde yeniden nüfuz alanlarına göre böleceğine işaret ediyor.
Suriye lideri Ahmed Şara’nınki ile birlikte düşünüldüğünde Prens Selman’ın ziyareti, ABD’nin Ortadoğu’da İsrail’e dayalı stratejik dengeyi Riyad ve Ankara üzerinden yeniden kurması şeklinde yorumlanıyor.
Nitekim İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu İngilizce açıklamalarında Gazze planını ve ABD’nin yeni Ortadoğu stratejisini överken İbranice açıklamalarında ise daha radikal bir ton benimseyerek kuyruğu dik tutmaya çalışıyor. Bu da siyonistlerin ve destekçilerinin sıkışmışlığının en somut kanıtı.
Mamdani’nin Oval Ofis’teki çıkışı kadar siyonistleri çıldırtan bir gelişme de Amerikalı ünlü gazeteci Tucker Carlson’ın Holokost’u inkâr eden, Hitler’e hayran, beyaz milliyetçi ve liberal karşıtı MAGA ‘influencer’ı Nick Fuentes ile konuşması oldu.
Amerikan ana akım medyasında büyük ses getiren röportaj, siyonist lobilerin artık ABD’de istediği gibi at koşturamadığını ve medyayı kontrol edemediğini kanıtlıyor. Hâsılı kelam, küresel ve bölgesel gidişat Atlantik sonrası post-siyonist bir yeni dünyaya ve yeni bir Ortadoğu’ya doğru ilerlediğimizi gösteriyor.

