BERCAN TUTAR / İşlemsel hatadan ontolojik yıkıma


Küresel siyasette emperyal merkezdeki güç odaklarının en korktuğu şey gerçekleşiyor. Uluslararası kamuoyu artık algoritmalara ve manipülasyonlara aldanmıyor. Çünkü küresel siyasetin mahiyeti ve bu mahiyete yönelik tepkiler değişiyor. Bu köklü dönüşümü ‘işlemsel olandan ontolojik olana doğru artan itiraz’ şeklinde formüle etmek mümkün.
Daha anlaşılır bir dille söylersek sömürgeci ve ırkçı devletlerin kirli eylemlerini ve bu eylemleri uygulayan hükümet veya siyasetçilerini hedef almak yerine dünya kamuoyu artık bu devletlerin dayandığı düşünce, inanç ve ideolojiyi mahkûm ediyor.
Bunun en somut kanıtı ise İsrail devleti ile onun siyonist ideolojisidir. Gazze’de 7 Ekim 2023’ten bu yana insanlık tarihinin görüp görebileceği en barbar katliamları gerçekleştiren ve bebekleri sistematik şekilde hunharca öldüren İsrail devletinin eylemlerinin tek sorumlusu sadece sadist Binyamin Netanyahu ve diğer yöneticiler değil.
Siyasetçilerin fiilleri kadar bu mezalimi besleyen ve bu soykırımcı cürmü meşrulaştıran sapkın ideoloji ya da teoloji de mahkûm ediliyor. O sapkın ve sadist düşünce de siyonizmdir.
Küresel vicdanın gösterdiği bu kolektif reaksiyon siyonistlere hafakanlar yaşatıyor. Aynı hafakanı 10 Kasım 1975’te de yaşamışlardı.
50 yıl önce, SSCB ve Arap devletlerinin girişimiyle BM Genel Kurulu 3379 sayılı ‘siyonizm ırkçılıktır’ kararını kabul etmişti.
***
Çılgına dönen ABD ve İsrail’in BM elçileri bu karara ‘Büyük kızıl yalan’ diye tepki gösterdi. BM’nin 10 Kasım 1975’te kabul ettiği bu karar, ABD ve siyonist lobi tarafından ancak SSCB yıkıldıktan sonra 1991’de yürürlükten kaldırılabildi.
Yahudi ırkçılar, Gazze‘deki soykırım ve insanlığın en yüce kutsalı sayılan bebekleri katlederek siyonizmi daha da güçlendireceklerini sandı. Fakat planları ters tepti. Siyonizmin en büyük amacı olan Yahudi devletini güçlendirme stratejisi çöktü. Yahudi devleti dünyadan dışlanarak bir paryaya dönüştü. Siyonizm deşifre oldu.
Siyonist sömürgecilere ve soykırımcılara yönelik küresel öfke Yahudilere de yansımaya başladı.
Avrupa ve ABD başta olmak üzere dünyada sadece anti-siyonizm değil antisemitizm de yeniden yükselişte.
Yoksa, soykırımcıları açıkça eleştiren Zohran Mamdani ‘Jew York/Yahudi Kenti’ olarak bilinen New York’ta siyonist lobinin bütün çabalarına rağmen belediye başkanlığını kazanabilir miydi?
Bu örnek, küresel vicdanın yapılan yanlışlara yönelik tepkisinin işlemsel olandan ontolojik olana doğru evrildiğinin en somut kanıtıdır.
***
Batı’da Ortaçağ Avrupası’nın Yahudiler hakkındaki “Mesih’in katilleri” anlayışı bu kez ‘bebek katilleri’ versiyonuyla yeniden tedavüle giriyor. Siyonizm artık çağımızın ideolojik vebası olarak damgalanıyor. Ve haliyle her Yahudi siyonizmle özdeşleştiriliyor.
Hitlerleştirme paravanıyla toplumsal ve kolektif kültürel cürümlerini kişiselleştirip paçayı kurtaramayacaklar. Netanyahu’yu günah keçisi seçme senaryosu ise artık tutmuyor.
Dünya kamuoyu sadece bir keçinin değil sürüdeki hastalıklı her hayvanın telef edilmesi düşüncesinde.
Hastalıklı olmayan hayvanlar ise ‘denetimli serbestlik’ şartları çerçevesinde muamele görüyor.
Haliyle siyonizme tepki çığ gibi büyüyor. Filistinlilere destek ise antisömürgeci bir mahiyete bürünerek evrenselleşiyor. Batı’da ve ABD’de siyonistleri en çok korkutan da bu küreselleşme.
Niştekim ‘Denizden nehire özgür Filistin’ sloganı ABD kentlerinde “Filistin’den Meksika’ya kadar bütün duvarlar yıkılmalı” haykırışına dönüşerek küreselleşiyor.
Hâsılı kelam, tıpkı ‘kelebek etkisi’ndeki gibi. Basit bir işlemsel hata devasa ontolojik yıkımlara yol açabiliyor.



