BERCAN TUTAR / Beyaz Saray’daki ‘çift başlı Selçuklu kartalı’


Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesi her açıdan bir milat. Beyaz Saray’daki görkemli zirve, teknik sorunları önemsizleştiren bir zihniyet devrimine işaret ediyor. New York‘ta Erdoğan ile Trump’ın aynı masada ve yan yana İslam dünyasının belli başlı ülkeleriyle yaptıkları toplantıyı da katarsak tablo daha da netleşiyor. Bu kareler ve görüşmelerdeki ifadeler bize ABD ile her yönden yeni bir sayfa açıldığını gösteriyor. Amerikan müesses nizamı, Trump eliyle artık Yeni Türkiye gerçeğini kabul ettiğini dünyaya ilan etti.
Unutmayalım ki ABD liderliğindeki Batı dünyası ve bölgemizdeki İsrail başta olmak üzere diğer müttefikleri 2009 yılından bu yana Türkiye’ye yönelik amansız bir siyasi, askeri, ekonomik ve psikolojik harp yürüttü. Ancak geldiğimiz aşamada Türkiye, tıpkı atası Selçuklular gibi bu Haçlı saldırılarından zaferle çıktı.
Sayın Erdoğan’ın ABD’deki ağırlanışı bunun en somut itirafıdır. Atlantik’in her iki yakası da bileğini bükemediği Erdoğan ile şimdi el sıkışmak için yarışıyor. Bundan sonra Türkiye Yüzyılı rüzgârı Atlantik’in her iki yakasında da esmeye başlayacak. Hatta daha da şiddetlenecek.
***
Zira Batı’nın güdümündeki eski Türkiye artık yok. Ekseninde kendisi bulunan bir aktör olarak Türkiye’nin ulaştığı yeni konumu ABD’ye de Avrupa‘ya da kabul ettirdiğini görüyoruz. Artık eşitler arası bir ilişki dönemine giriyoruz. Ve bu dönemde sahip olduğu mukayeseli üstünlüklerle Türkiye’nin eli Atlantik’e karşı çok daha güçlü.
Sayın Erdoğan BM 80. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin çok yönlü dış politikasını anlatırken boşuna “çift başlı Selçuklu kartalı”na atıfta bulunmadı. Bu tanımlama, Türkiye’nin Doğu ve Batı ile aynı anda bağımsız stratejik ilişkiler geliştirme aşamasına girdiğinin manifestosudur.
Zaten Sayın Erdoğan’ın hem Beyaz Saray’da hem Kremlin’de hem Pekin’de hem BM’de hem Şanghay İşbirliği Örgütü‘nde hem BRICS‘te hem de NATO ve AB zirvelerinde büyük bir itibarla karşılanması, ülkemizin ulaştığı yeni aşamanın, özgüven ve reelpolitik gerçekliğin en somut ifadesidir.
***
Bu özgüvenden dolayıdır ki Sayın Devlet Bahçeli tam da Sayın Erdoğan’ın ABD ziyareti öncesi, “Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek ‘TRÇ’ ittifakının inşa ve ihya edilmesidir. TRÇ ittifakının da Türkiye, Rusya ve Çin’den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir” çıkışında bulundu.
Eskiden olsa bu sözler Batı kentlerinde tektonik sarsıntılara yol açardı. Fakat şimdi artık çok kutuplu bir dünyaya geçiyoruz. ABD ve Avrupa da artık bu yeni küresel gerçekliği kabul ediyor. Çünkü bu kutuplardan biri de bizzat Türkiye’nin kendisi.
Bu nedenle Türkiye’yi ve Türk dış politikasını artık emperyal merkezler değil “çift başlı kartallar” tanımlıyor. Artık Batı’nın Türkiye’yi ta(h)rif etme dönemi kapandı. Burada önemli olan şey, bizzat ABD’nin de Türkiye’ye dair tanımını değiştirmesidir. Kendini yeniden tarif eden Türkiye’yi, Türkiye’nin cümleleriyle tanımlamasıdır. Yani Amerikan yönetimi, 25 Eylül 2025’teki zirveyle Türkiye’yi en kilit küresel kutuplardan biri olarak gördüğünü resmen dünyaya duyurdu.
Erdoğan-Trump görüşmesi bu bağlamda güç, hegemonya ve çok yönlü otoriteyi temsil eden “çift başlı Selçuklu kartalı”nın gövde gösterisine dönüştü. Beyaz Saray’daki zirve işte bu açıdan jeopolitik paradigmaları sarsmasının yanında jeo-kültürel yönden ise epistemik bir dönüşümün miladını sembolize ediyor.