DÜNYA

Batı medyasının kirli yüzü: İsrail yanlısı habercilikleri belgelendi!

Batı medyasının kirli yüzü: İsrail yanlısı habercilikleri belgelendi!

İSRAİLLİLER VE FİLİSTİNLİLER İFADELERİNİN KULLANILMASI

Raporda, yalnızca “İsrailli/İsrailliler” ile “Filistinli/Fililistinliler” kelimelerinin sayılarına bakıldığında, metinlerde ilk bakışta kısmen dengeli bir dağılım görülebileceğine ancak bu durumun yanıltıcı olduğuna dikkat çekildi. Tüm yayınlarda “İsrailli/İsrailliler” ifadesinin “Filistinli/Filistinliler” ifadesine göre 1,33 kat daha fazla geçtiği belirtilen raporda, önemli olanın nicel denklik değil bağlam olduğu kaydedildi. Raporda, Filistinlilerin ezici bir çoğunlukla yerinden edilme, kuşatma ve kitlesel sivil kayıplarıyla karşı karşıya kaldığı bir savaşta, kelime sayısındaki görece denklikten anlatısal denklik sonucu çıkarılamayacağı vurgulandı. İsrailli aktörlerin haberlerde daha sık doğrudan alıntılanan, özne konumuna yerleştirilen ve “yetkili” olarak sunulan taraf olduğu ifade edilen raporda, Filistinlilerin ise çoğu zaman dolaylı biçimde, “haklarında konuşulan” taraf olduğu kaydedildi.

BATI MEDYASININ HABERLERİNDEKİ BİLGİ VE TERİM EKSİKLİĞİ

Yasa dışı İsrailli yerleşimciler veya yasa dışı yerleşim yerleri hakkında yapılan haberlerde, çoğu Batılı medya kuruluşunun “yasa dışı” veya “uluslararası hukuku ihlal eden” gibi hukuki nitelemeler kullanmaktan sürekli kaçındığı saptandı. NYT’nin yerleşimciler terimini kullandığı içeriklerinde “yasa dışı” terimi kullanma oranının 58’e 1 olduğu saptanırken, bu durumun Corriere della Sera 53’e 1 olduğu gözlemlendi. Analiz edilen 54 bin 449 makalede, ikisi The Globe and Mail’de, biri Le Monde‘da olmak üzere sadece üç başlıkta “yasa dışı yerleşim yerleri” ifadesi kullanıldığı ortaya çıkarken, Der Spiegel‘ın yasa dışı yerleşimcilerin şiddetini haber yaparken genellikle “radikal yerleşimciler” gibi daha yumuşak bir dil kullanmayı tercih ettiği görüldü. Bu durumun tesadüfi bir nüans değil, uluslararası hukuka aykırı ihlallerin sistematik bir şekilde örtbas edilmesi olduğu belirtilen raporda, bu kelime seçiminin yerleşimlerin yasa dışılığını ve Filistinliler için maddi sonuçlarını gizlediği kaydedildi. BBC, “işgal altındaki Doğu Kudüs” ifadesini, işgal altındaki statüsüne atıfta bulunmadan 168 haberlerinde kullanırken, “işgal altındaki” ifadesine yalnızca 35 haberde yer verdi. Corriere della Sera, İsrail’in 2007 yılındaki abluka ile ilgili her bir habere karşılık 215 kez “7 Ekim”e atıfta bulunurken, bu oran BBC’de 104’e 1, The Globe and Mail ise 45’e 1, Le Monde’de ise 4’e 1 şeklinde gözlemlendi. Raporda, atıflarda gözlemlenen bu dengesizliğin, 7 Ekim’in İsrail’in eylemlerini meşrulaştırmak için kullanıldığını ve ablukanın yanı sıra bunun Filistinlilerin günlük yaşamı üzerindeki etkilerinin göz ardı edildiğini ortaya koyduğu belirtildi.

KITLIK YERİNE TERÖRİZM ÖN PLANA ÇIKARILDI

Raporda, incelenen haber kuruluşlarının, Birleşmiş Milletler’in (BM) Gazze’de yaklaşan kitlesel açlık riskine ilişkin art arda uyarılar yaptığı dönemde dahi “terörizm” ifadesini, “kıtlık” ve “açlıktan ölme” gibi kelimelerden daha sık kullandığı kaydedildi. Le Monde, Der Spiegel ve De Telegraaf‘ta terörle ilgili ifadelerin kıtlıkla ilgili ifadelere göre üç kat daha fazla olduğu vurgulanan raporda, The New York Times ve BBC’de ise bu oranın iki kat daha fazla olduğu belirtildi. Raporda, “İnsan eliyle yaratılmış bir kıtlık gerçek zamanlı olarak yaşanırken, medyanın büyük bir kısmı insani konular yerine güvenlik konularına öncelik vermeye devam etti. İsrail’in askeri harekatını haklı ve kaçınılmaz olarak sundu ve böylece kıtlığın derinleşmesine neden olan koşulların normalleşmesine katkıda bulundu.” denildi.

BATILI MEDYA KURULUŞLARI GAZZE HABERLERİNİ NE SIKLIKLA “TERÖRİZM” İLE İLİŞKİLENDİRİYOR?

Terörizm çerçevesinin haber anlatısının merkezinde yer aldığı belirtilen raporda, Filistinlilerin sistematik biçimde “tehdit” olarak sunulduğu ortaya kondu. Raporda, BBC’de Gazze’ye ilişkin tüm haberlerin yüzde 66’sında, Le Monde’da ise yüzde 69’unda terörle bağlantılı ifadelerin yer aldığı aktarıldı. Terörizm çerçevesine odaklı haberlerin sadece bu iki kuruluşla sınırlı olmadığına işaret edilen raporda, The New York Times, Der Spiegel ve The Globe and Mail’in de haberlerinin yaklaşık yüzde 40 ila 45’inde benzer bir dil kullandığı vurgulandı.

KURUMLAR “HASSAS VURUŞLAR” TERİMİNİ NE SIKLIKLA KULLANIYOR?

Raporda, sekiz büyük medya kuruluşu arasında “hassas vuruş” terimini en sık kullanan medya kuruluşunun The New York Times olduğu ve bu ifadeye 68 haberinde yer verdiği belirtildi. Hassas vuruş ve nokta atışı gibi ifadelere De Telegraaf’ın 38, BBC’nin 34, The Globe and Mail’in 28, Le Monde’nin 28, Der Spiegel’in 26, La Libre Belgique’in 23 ve Corriere della Sera’nın ise 21 kez haberlerinde yer verdiği bildirildi. Raporda, bu ifadelerin “yüksek hassasiyet” ve “asgari sivil zararı” ima ederek sivil kayıplara rağmen bombardımanın gerçek etkilerini perdeleyen bir nitelik taşıdığı vurgulandı.

“İNSAN KALKANI” TERİMİ NE KADAR KULLANILDI?

“İnsan kalkanı” söyleminin tüm medya kuruluşlarında tekrar edildiği belirtilen raporda, İsrailli yetkililerin uzun süredir dile getirdiği “Hamas sivilleri kalkan olarak kullanıyor” söyleminin haber diline neredeyse otomatik olarak yerleştiği kaydedildi. Raporda, “insan kalkanı” teriminin The New York Times tarafından 176 haberde, The Globe and Mail tarafından 98 haberde, BBC tarafından 81 haberde, Der Spiegel tarafından 75 haberde, Corriere della Sera tarafından 59 haberde, De Telegraaf tarafından 57 haberde, La Libre Belgique tarafından 53 haberde ve Le Monde tarafından 54 haberde kullanıldığına yer verildi.

BATI MEDYASININ İSRAİL’İN FİLİSTİN’E SALDIRILARINI NİTELENDİRİRKEN “MEŞRU MÜDAFAA” TERİMİ KULLANIMI

Raporda, meşru müdafaa ifadesini Der Spiegel’in 292 kez, The New York Times’ın 243 kez, The Globe and Mail’in 173 kez, BBC’nin 129 kez, Le Monde’nin 95 kez, De Telegraaf’ın 93 kez, Corriere della Sera’nın 57 kez ve La Libre Belgique’in ise 55 kez kullandığı aktarıldı. Söz konusu söylemin, özellikle İsrail’in askeri operasyonlarına atıf yaparken yoğun şekilde kullanıldığına işaret edilen raporda, bunun ahlaki ve hukuki açıdan İsrail’in eylemlerini meşrulaştırmaya yönelik olduğu vurgulandı.

KANITSIZ SANSASYONEL HABERCİLİK

Çalışmada, araştırma yapılmadan, kanıt verilmeden tüm dünyada kamuoyuna sunulan “kafası kesilmiş bebekler” hikayesi gibi duygusal açıdan çarpıcı ancak kanıtsız anlatıların gazetecilik standartlarını düşürdüğü aktarılırken, bu iddianın İsrail ve Batılı politikacılar tarafından halkın öfkesini körüklemek ve misillemeyi meşrulaştırmak için kullanıldığı bildirildi. Medya kuruluşlarının bu haberi bağımsız olarak araştırıp doğrulamadığı, daha sonra düzeltmediği veya yeniden ele almadığına dikkat çekilen çalışmada, sansasyonel editoryal seçimlerin durumun bir tarafına yönelik oryantalist ve insanlık dışı temsilleri nasıl pekiştirebileceğini gösterdiği aktarıldı. Çalışmada, haber dilindeki bu seçimler ve kararların Batı medyasının Gazze haberlerinde yapısal bir önyargı olduğunu ortaya koyduğu, bu taraflılığın Filistin bağlamını silmek ve basmakalıp anlayışları güçlendirmek suretiyle kamuoyunun algısını çarpıttığı kaydedildi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu