
(FOTO: ahaber.com.tr ekran görüntüsü)
SURİYE’NİN GELECEĞİ NASIL ŞEKİLLENECEK?
Tabii Suriye’de Türkiye’nin emeği, ortaya koyduğu çaba, gerek istikrar, gerek mültecilerin geri dönüşü için, bu yeni yönetimin uluslararası meşruiyet sağlaması için ortaya koyduğu çaba, yani tarihte örneğine az rastlanır çabalardan biri. Açıkçası, burada tabii olayı yakından takip eden ülkeler, Türkiye’nin burada aslında ne kadar ahlaki ve onurlu bir dış politika izlediğini görüyorlar. Bir taraftan Suriye’nin menfaatini, toprak bütünlüğünü, halkının refahını, barışı düşünürken, diğer taraftan kendisiyle ilgili konuları da olabildiğince geri planda tutup bunu bölge ülkeleriyle beraber götürme meselesi, ancak Türkiye gibi uzun stratejik kültür tarihi olan, bunu yapacak derinliği olan ülkelerin izleyebileceği dış politika hamleleri.
Bunu da bilenler biliyor. Dolayısıyla Türkiye’nin orada olmasından daha normal bir şey yok. Yani bu sorunların tespiti, teşhisi, üstlenilmesi, yüklenilmesi, ileri taşınması sadece Türkiye’nin lehine değil. Türkiye’nin dış politikadaki en büyük farkı, bir konuya yaklaştığı zaman sadece kendi lehi için yaklaşmıyor. Diğer, kendisi için ne istiyorsa, bu bizim inancımızdan gelen bir şey. Bölgedeki diğer ülkeler için de aynı şeyi isteyip, beraber menfaatimizi ilerletelim konusu var.
Suriye’de de çok fazla meydan okuma var. Gerçekten zaman zaman da tartışıyoruz, görüyoruz. Devam eden çok fazla sorun alanları var. O sorun alanlarının belli bir sistematik içerisinde, teker teker üstesinden gelinmesi büyük bir bölgesel ve uluslararası çaba istiyor. Bazı aktörlerin bırakın destek vermesini, yani köstek olmasınlar yeter dediğiniz bir noktadasınız. Yani ülke kendi kendine gelişebilecek. Dolayısıyla temel aktörlerle bir fikir birliği, bir anlayış birliği olması fevkalade önemli. Dediğim gibi, yani Türkiye’nin orada olmasından daha normal bir şey yok.
“SURİYE TOPRAKLARININ BİR KISMI İŞGAL ALTINDA BU İŞGALİN SON BULMASI GEREKİYOR”
Belli bir anlayış birliği içerisinde bunun ilerletilmesi gerekiyor. Biliyorsunuz, Amerikan sistemi içerisinde bölgeye angaje olurken, özellikle DEAŞ’la mücadele manası üzerinden, burada oluşturulmuş belli mekanizmalar, belli siyasi yatırımlar ve belli bir perspektif var. Önceki iktidarlar döneminden bugüne kadar taşınmış. Şimdi bunu geriye doğru sardırmak, belli bir noktada bütün aktörlerin menfaatine olacak şekilde nihayetlendirmek bir dikkat, intizam ve sabır istiyor. Yani onu ince ince örerek diplomatik olarak götürmemiz gerekiyor. Hep ben söylüyorum, yani diplomatlar meseleye çözüm getirmezlerse, sorun askerlerin ve istihbaratçıların omuzuna düşüyor. Biz güvenlik ve ekonomik olarak daha fazla maliyet ödemek zorunda kalıyoruz. Onun için sözle yapabileceğimiz, hikmetle yapabileceğimiz şeyleri yapıp, diğer kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın omuzuna daha az yük düşmesini sağlamamız gerekiyor. Şimdi burada, Şam’la YPG arasındaki görüşmelerin gidişatı önemli. Bu görüşmeler bir ara inkıtaya uğradı malumunuz, özellikle İsrail’in güneye müdahalesinden sonra, bölgede olan birtakım gelişmelerden dolayı inkıtaya uğradı. Şimdi Amerikalıların ve bizlerin de en büyük şu anda birincil meselesi, İsrail’in Suriye için bir tehdit olmaktan çıkmasını sağlamak ve Suriye’nin de İsrail için bir tehdit olmaması ve herkesin birbirinin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine dikkat ettiği bir yer. Şu anda Suriye topraklarının bir kısmı işgal altında. Bu işgalin son bulması gerekiyor ve Suriye’nin geri kalanı tehdit eden bir yaklaşım içerisinde de olunmaması lazım. Bu noktada Amerika’nın Suriye’deki düzeni, refahı ve istikrarı destekliyor olması fevkalade önemli.
(FOTO: ahaber.com.tr ekran görüntüsü)
“TÜRKİYE SÜRECİ YAKINDAN İZLİYOR”
Bildiğiniz gibi Suriye’nin güneyinde, özellikle Dürzi kardeşlerimize yönelik bir İsrail provokasyonu söz konusu. Yani orada kendi doğal koşulları içerisinde, yakın tarihinden gelen birtakım problem alanları var. Bu problem alanlarının yeni hükümetle beraber nasıl giderileceği meselesi tam tartışılırken, bunun bir iç kargaşalık aracına dönüştürülmesi şu anda bir sıkıntı oldu. İşte onun YPG’yi tetiklemesi, YPG’nin Alevi kardeşlerimizin, Nusayri kardeşlerimizin yaşadığı başka yeri tetiklemesi gibi bir şey olabilir, sıkıntı alanı olabilir. Bunların hepsini yakından takip etmek gerekiyor. Şimdi problem şu: Bu türden ihtilaflar, görüş ayrılıkları, zaman zaman da protestolar her ülkede olabilir ama tam böyle bir geçiş sürecinde, kurumsal kapasitenin daha geliştirilmediği, silahlı unsurların yeni birleştirildiği, efendime söyleyeyim, ekonomik yapının daha yeni yeni ayağa kaldırılmaya başlandığı bir dönemde, bunu desteklemek yerine, bu durumdan fırsat çıkararak birtakım şeyler yapmaya çalışmak, tabii ki belli risk alanlarını ortaya çıkartıyor. Bu risk alanı kendi iç aktörler tarafından ortaya çıkartıldığı gibi, ülkedeki karışıklıktan menfaati olan birtakım dış aktörler tarafından da desteklenmesi mümkün oluyor, muhtemel hale geliyor. Bunları da yakından takip ediyoruz. Şu anda çok şükür, konuların hani kontrol altında oluyor olması ve dediğim gibi, hem bölgesel hem küresel aktörlerle belli bir noktada ilerletilmesi önemli. Ahmed Şara ve arkadaşlarının Birleşmiş Milletler Terör Örgütü listesinden çıkartılması çok önemli bir diplomatik hamleydi. Buradan gerçekten Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerine teşekkürlerimi bu konuda ilerletiyorum. Bu Suriye’nin istikrarı açısından, ekonomik refahı açısından, bölgesel istikrar açısından fevkalade önemliydi. Yani gerçekten uluslararası toplumun bir soruna bu kadar hızlı bir şekilde destek vermesi çok nadir rastlanır konulardan biri. İnşallah bu trendi bu şekilde devam ettiririz, bir başarı hikayesi olarak uluslararası topluma da bunu sunarız.



