
İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Cemil Birsel Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen oturuma Aktivist Chandra Muzaffar (solda), YDr. Ghada Karmi (sol 2), Akademisyen Biljana Vankovska (sol 3), Prof. Christine Chinkin (sağ 3), Yazar Kenize Mourad (sağ 2) ve Aktivist Sami Al Arian (sağda) katıldı. (AA)
“Ancak her şeyden önce bu bildirge, her insan hayatının eşit değerde olduğuna ve hiçbir devletin veya ideolojinin bir halkı tümüyle yok etme hakkına sahip olmadığına dair sarsılmaz inanca dayanmaktadır.”
Bildirgenin, son aylarda birçok kişinin sözlü ve yazılı ifadelerine, uzman görüşlerine, araştırma ve analiz raporlarına dayandığına işaret edilen açıklamada, mayısta kabul edilen Saraybosna Deklarasyonu’nun yinelendiği ve desteklendiği kaydedildi.
İSRAİL’İN SAVAŞ SUÇLARI SIRASIYLA KINANDI
Soykırımın bütünsel doğasını, insanları insanlıktan çıkarışını ve sadist karakterini anlamak için bu suçların ve Filistin halkı üzerindeki etkilerinin ayrı ayrı ele alınması gerektiğine değinilen açıklamada, bu suçların Ekim 2023’te başlamadığı ve ateşkesle de sona ermeyeceği, ölümler ve ağır fiziksel hasarların devam edeceğine işaret edildi.
Açıklamada, hayatta kalan nüfusun fiziksel ve psikolojik travmasının nesiller boyunca aktarılacağına dikkati çekildi.
Jürinin, devam eden soykırımı ve suçları kınadığı vurgulanan açıklamada, kınanan suçlar şu şekilde sıralandı:
“‘Yiyecek ve suyun kasıtlı olarak reddedilmesi’ ve tüm gıda sisteminin sistematik olarak yok edilmesi yoluyla açlık ve kıtlık.
‘Ev katliamı’, konutların ve altyapılarının (elektrik, su ve sanitasyon) kasıtlı olarak toplu olarak yok edilmesinden çok daha fazlasıdır. Bir ev, sevgi, yaşam, anıların, umutların ve özlemlerin deposudur. Yıkımı yerinden edilmeye, travmaya, toplulukların parçalanmasına ve derin kültürel kayıplara neden olur.
‘Çevre katliamı’, toprak verimliliğinin, hava kalitesinin, gıda ve su kaynaklarının tahribatına dayalı, bombardıman sona erdikten sonra hayatta kalma kapasitesini yok eden, yıkıcı çevresel hasara yol açan özel bir savaş türünü tanımlar.
‘Sağlık altyapısının, ekipmanlarının ve personelinin kasıtlı olarak yok edilmesi ve hedef alınması’ onlarca yıldır sistematik bir şekilde devam ediyor. Fiziksel ve ruhsal sağlık açısından en önemli sorun, İsrail işgali ve halkın insanlıktan çıkarılmasıdır.
‘Üreme katliamı’, doğumların engellenmesi, gelecekteki yaşamların ve güvenli bir şekilde üreme yeteneğinin ortadan kaldırılması yoluyla Filistinli üreme sağlığı hizmetlerinin kasıtlı ve sistematik bir şekilde hedef alınmasıdır.
‘Akademi katliamı’, bilginin soykırımıdır. Bir nesil öğrenci ve öğretmenin öldürülmesi, susturulması ve yerinden edilmesi, okulların ve üniversitelerin yerle bir edilmesi, hayallerin ve özlemlerin yok edilmesi yoluyla Filistin’in entelektüel geleceğinin yok edilmesidir.



