ASAM Başkanı Doç. Dr. Eray Güçlüer, SABAH’a özel açıklamalar: “Tarihte bunun örneği yok. Büyük bir başarı”

Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Başkanı Doç. Dr. Eray Güçlüer, terör örgütü PKK’nın kendini feshetmesi ardından SABAH’a açıklamalarda bulundu. Güçlüer, ilk olarak, “Çok önemli bir adım, çok önemli bir başarı. Bugüne kadar ki verilen mücadelenin sonucunda alan ve insan ve güç kaybına uğrayan PKK, artık Türkiye ile giriştiği silahlı bir mücadeleyi kaybettiğinin ilanıdır aslında bu. Bu noktada silahlı mücadeleye devam ederse akıbetinin ne olacağı belli olduğu için önemli bir tek taraflı deklarasyon yayınlamıştır. Bunun için de sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde oluşan siyasal inisiyatifin açtığı alan PKK’nın böyle bir deklarasyon yayınlamasının da zeminini oluşturmuştur. Böyle bir alan oluştuğu için de PKK da barışçıl bir şekilde sonu yaşamak adına siyasal inisiyatifinin açtığı alanı kullanma kararı almıştır. Bu çok doğru bir yaklaşımdır. Sonuçta bu süreç başka bir noktaya, PKK’nın tasfiyesi noktasında ümit verici bir zemine taşınmıştır. Genel anlamda gördüğüm husus bu. Bir takım riskli hususlar da yok değil, onu da söylemek isterim.” dedi.
“TARİHTE BUNUN ÖRNEĞİ YOK”
Doç. Dr. Eray Güçlüer sözlerini şöyle sürdürdü: “Öncelikle kır gerillası tarzında yıllardır bütün küresel aktörlerin desteklediği dünyanın en büyük terör örgütünü feshettirebilmenin tarihte örneği yok. İRA, ETA filan var ama onlar şehir yapılanmasıdır, kır değil. Cesamet olarak dünyanın en büyük terör örgütü PKK’dır. O yüzden PKK’ya kendini feshettiğini açıklatabilmek gerçekten önemli bir başarıdır. Tabii bundan sonraki riskler nelerdir? Açıklamada ‘Silahlı mücadeleye son verildi ve PKK kendini feshediyor’ diye bir ifade var. ‘Silahı bırakacağız ve teslim olacağız’ demiyor. Ama devlet büyüklerinin yaptığı açıklama PKK’nın silahlarının teslim edileceği ve PKK’lı teröristlerin de belli bürokratik ve hukuki prosedürler çerçevesinde teslim olacakları yönünde saha çalışması ve saha hazırlıkları var. Türkiye, neticede PKK’ya bunu kabul ettirebilmişse pazarlık olmadan PKK’nın tamamen tasfiyesi yeniden yarın bir gün başka bir şekilde eyleme dönmesinin önlenmesi bakımından o irade devam edecek demektir. Çünkü silahları teslim ettiler ama teröristler yine bir arada kendi emir komuta zinciri içerisinde belli bölgelerde bulunuyorsa çok kısa sürede tekrar silahlanıp eyleme girebilirler. O yüzden sayın Dışişleri Bakanımızın da söylediği gibi PKK’nın örgütsel yapısının yok edilmesi, illegal yapısının bütün bileşenleri ile birlikte ortadan kaldırılması süreç isteyecektir. Doğal olarak bunu enfekte edebilecek sağdan soldan bazı söylemler de olacaktır. Ama neticede PKK’yı bu noktaya getiren Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve devletimizin muktedir siyasi iradesi bundan sonraki süreci de kendi başına bırakmayacaktır. Silahlar teslim edilecek ve teröristler teslim alınacaktır. Kabine toplantısı var bugün. Kabine toplantısı sonucunda önemli açıklamaların olacağını bekliyoruz. Ülkemiz için hayırlı olsun. Türkiye tarihte başarılmayan bir hususu başarmış görünüyor. İnşallah bugüne kadar söylemsel düzlemde giden bu süreç Terörsüz Türkiye süreci, başka taraflara çekilmeden, pazarlık aracı olarak görülmeden, samimi bir şekilde PKK’nın da başka bir akıbete uğramadan sonlandırılması noktasında kullandırılırsa sadece Türkiye için değil, bütün Ortadoğu coğrafyası için huzurun olduğu, sükûnun olduğu, düzenin olduğu bir yeni döneme girmiş bulanacağız.”
“YAKİNEN TAKİP EDİLMELİ”
Güçlüer, sözlerine devam ederek “PKK-PYD’nin Suriye PYD’sinin bu işe katılıp katılmayacağı konusu. 3 bin 500 civarında Irak’ta PKK’nın içerisinde eyleme katılmayan PKK’lının olduğu tahmin ediliyor. Mevcudun içinden bu 3 bin 500’ü çektiğinizde bile bu örgütün yapı diye bir şey kalmıyor. Irak merkezi hükümeti güçleri ve Irak sınır muhafızlarının PKK’nın tasfiye olduğu alanlarda egemenliği tesis etmesi söz konusu olacak. Neticede Irak için bir çözülme ve terör sorununun tasfiye ile birlikte çözümlendiği bir noktaya doğru süreç gidiyor. Hal böyle olunca da Irak, Suriye PKK’sı dirense bile ‘Hayır, biz PKK değiliz PYD’yiz’ diyerek manipülatif söylemlerle süreci devam ettirmeye çalışsa bile Irak’ta PKK varlığı ortadan kalkınca PYD’nin de orada yaşama şansı giderek azalır. Ne zaman bunlar başı sıkışsa Suriye’den Irak’a kaçıyorlardı. Ne zaman ihtiyaçları olsa Irak’tan Suriye PYD’sine terörist takviyesi yapılıyordu. Doğal olarak bu geçişler olamayacak tabii ki. Bu terör üzerine büyük bir baskı yaratıyor. Son olarak PKK geçmişte isim değiştirmişti. ‘Biz PKK değiliz’ deyip isim değiştirerek PKK Kongra-gel, KADEK vb. olmuştu. Bu tür şeylere gerek yok. Bu tür şeyler olursa Türkiye mevcut operasyon alanlarını genişletmekten tereddüt etmez. Şu an temkinli de yaklaşıyoruz. Neticede PKK güvenilir bir aktör değil. Bu noktaya getirilmiştir ve bundan sonraki süreçte de yakinen takip edilecektir.” dedi.
“BİR DEVLET ADAMI, BARIŞ SEVER, HÜMANİST BİR İNSAN”
Doç. Dr. Güçlüer, son olarak “Somali, Mogadişu, Rusya-Ukrayna çatışmaları, Hindistan-Pakistan gerilimleri, Balkanlardaki gibi birçok yerdeki tutumu için şu ana kadar Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a barış ödülü verilmeliydi, geç bile kaldılar. Bir tek bundan dolayı değil, bundaki çalışması ve almış olduğu siyasi inisiyatif çok kıymetli ama bununla birlikte zaten şu ana kadar birden fazla Nobel Barış Ödülü verilmeliydi. Hiç hak etmeyen insanlara bu ödül verilirken, Cumhurbaşkanımıza vermiyorlar. Cumhurbaşkanımıza verilsin ya da verilmesin, dünyada daha üst seviyedeki Barış Ödülü’nü fazlasıyla almayı hak etmiş bir insandır Cumhurbaşkanı. Bir devlet adamı ve barış sever, hümanist bir insandır. Dolayısı ile bence geç bile kaldılar. Sadece Nobel Barış Ödülü değil, bu tarz ödülleri öncelikle Cumhurbaşkanımızın hak ettiğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu.