Ankara’da 26 katlı binada çıkan yangın davasında 4 tutuklu sanık hakkında tahliye kararı

Ankara’nın Çankaya ilçesinde 26 katlı bir binada çıkan yangında biri bebek 3 kişinin hayatını kaybettiği davaya ilişkin 4’ü tutuklu 13 sanığın ‘taksirle ölüme ve yaralanmaya sebep olma’ suçundan yargılanmasına başlandı. Ankara 37. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı. Mahkeme başkanı savunma yapmak için sanıklara söz verdi.
“BİZİM İNŞAAT SAHASINDA HİÇBİR ELEMANIMIZ YOKTU. SADECE MADDİ DESTEK SAĞLIYORDUK.”
27. Dönem milletvekili ve inşaat mühendisi olan tutuklu sanık Bedri Yaşar, projeye ilişkin sözleşmenin 2015’de imzalandığını, bina projesinin yaklaşık altı ay içinde onaylandığını ve sonrasında tutuklu sanık Kadir Dursun’un şantiye yöneticiliğini devraldığını ifade etti. Sanık Yaşar, hem yurtiçinde hem de yurtdışında yoğun şekilde yürüttükleri projeler nedeniyle 2017’de bina projesinden ayrılmak istediklerini, buna rağmen %10 payla projede kalmaya devam ettiklerini belirtti. Yaşar savunmasına, projeyi diğer iki ortak tarafından devam edildiğine, o dönem henüz binanın temel aşamasına yeni geçildiğine, ortada tamamlanmış bir yapı olmadığına ve elektrik tesisatı gibi ince işlerin ise sonradan yapıldığını söyleyerek devam etti. Sanık Yaşar, “Biz projeden çıktıktan sonra ben fiili olarak projede hiç bulunmadım, Ankara’da bile değildim. Yapılanlarla alakalı bilgim ve talimatım yok. İşleri Kadir Dursun ve şantiye şefi İbrahim Konca devam ettiriyordu. Ben parlamentoya girdikten sonra etik olmayacağını düşündüğümden şirketimi devrettim. 2020’nin sonlarında da tüm hisselerimi devrederek projeden tamamen ayrıldım. Bizim inşaat sahasında hiçbir elemanımız yoktu. Sadece maddi destek sağlıyorduk. Binlerce konut yaptım. İlk defa hakim karşısındayım. Bende inşaat sürecinin ayrıntılı olarak incelenmesini ve gerçeğin ortaya çıkmasını istiyorum. Tahliyemi talep ediyorum.” dedi.

2019’A KADAR İNŞAAT MEVZUATA UYGUN ŞEKİLDE SÜRDÜRÜLMÜŞ
Tutuklu sanık ve şantiye şefi İbrahim Konca, acil çıkış kapıları gibi detayların işin son aşamalarında eklendiğini, bu dönemde inşaatta görevli olmadığını belirterek söz konusu işlemlerin projeyi devralan kooperatif tarafından yapıldığını ayrıca yangına neden olduğu belirtilen tesisatın kurulumu sırasında da görev almadığını söyledi. Konca, görev yaptığı dönemde muhatabının Dursun ve Yaşar olduğunu ancak her ikisinin de sahaya çok sık gelmediğini belirtti. Yapı denetim firmasının bu işi bu hale getirdiğini ve asıl sorumluların onlar olduğu öne süren Koca, kontrollerinde onlar tarafından yapılması gerektiğini iddia etti. Tutuklu sanık müteahhit Kadir Dursun, 2019’a kadar inşaatın mevzuata uygun şekilde sürdüğünü, taşeronlardan yapı denetimine kadar alanında yetkin kişilerle çalıştıklarını ve kullanılan malzemelerin kaliteli olduğunu savundu. Sanık dursun savunmasında, “2019’da mali kriz yaşadım ve bunun sonucunda kooperatifle bir araya geldim. Yönetimi devralan kişiler bana herhangi bir soru sormadan birtakım işlemleri yapmaya devam etti. Parayı elinde tutan bu işi yönetiyor malum. Elektrik tesisatı da bunlardan sonraydı diye tahmin ediyorum. Kullanılan ürünleri yapı denetim kontrol etmeliydi, sonrasında yapılan işlemler de kooperatife ait. Elektrik tesisatının son hali verildiğinde inşaatın mal sahibi kooperatifti.” ifadelerine yer verdi.
“KAÇAK BİR YAPININ DENETLENMESİ BEKLENEMEZ”
Tutuklu sanık Yavuz Selim Karaman ise, binanın yapı denetim sorumlusu ve inşaat mühendisi olarak görev yaptığı ve yapı denetim firmasının 2020’de kapandığını belirtti. Şirket kapandıktan sonra binanın denetimini kimin üstlendiğini ve inşaat sürecinin nasıl ilerlediğini bilmediğini söyledi. Karaman, denetim faaliyetleri yapılmadığı için asli kusurlu sayıldığını belirterek “2018’de mevzubahis inşaat mühürlendi. Kaçak bir yapı haline geldi yani. Kaçak bir yapının tarafımca denetlenmesi beklenemez. Ayrıca benim 2020’den sonraki süreçte şirketim kapandığı için ilişiğim kalmamıştı. Elektrik tesisatı yapılırken benim şirketim kapanalı 2 yıl olmuştu. Benim bir suçum yok, tahliyemi talep ediyorum.” dedi. Tutuksuz sanık, asansör kontrol mühendisi Ali Can Öztürk, sisteme asansörün kullanılamaz durumda olduğunu, yangın ve acil kurtarma sistemlerinin çalışmadığını bildirdiğini ifade etti. Öztürk, Mustafa Akkaşoğlu’nun kendisine, bina sakinlerinin tedirgin olmaması için kırmızı etiket yapıştırmamasını, yönetimin durumdan haberdar olduğunu söylediğini aktardı. Ayrıca Öztürk, “Asansörü mühürleme yetkim zaten yok. Yalnızca kırmızı etiket bırakıp durumu ilgili birimlere bildiriyorum.” ifadelerini kullandı. Diğer tutuksuz sanıklar da suçlamaları kabul etmediklerini, inşaat süreciyle herhangi bir bağlantılarının bulunmadığını belirterek beraat talebinde bulundu.

KORİDORLARDA KAT NUMARASI VE IŞIK YOKMUŞ
Sanıkların ifadelerinin ardından söz alan müşteki Mustafa Şahin, yangında eşini ve 3,5 aylık bebeğini kaybettiğini belirterek tüm sorumlulardan şikayetçi olduğunu ifade etti. Ailesiyle birlikte binadan çıkmaya çalıştıklarını aktaran Şahin, yoğun duman nedeniyle ilerleyemediklerini anlattı. Şahin “Koridorlarda ne kat numarası ne de ışık vardı; hangi kattayım bilmiyordum. Bizi 22. katta bulmuşlar. Bulunduğum katı bilseydim belki çatıya kadar çıkabilir, ailemi kurtarabilirdim.” diye konuştu. Diğer apartman sakinleri ve yangından etkilenen müştekiler de sanıklardan şikayetçi olduklarını dile getirdi.
Cumhuriyet savcısı, görüşünde bilirkişi raporunun yenilenmesini ve mevcut aşamada tutuklu sanıkların tahliyesini talep etti. Müşteki avukatları ise sanıkların bu aşamada tahliye edilmemesi gerektiğini, iddianamede çeşitli eksiklikler bulunduğunu ve bilirkişi raporlarının yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirterek sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi. Sanık avukatları ise müvekkilleri aleyhe olan hususları kabul etmediklerini, asıl sorumluluğun kooperatife ait olduğunu savunarak tahliye talebinde bulundu.
TUTUKLU SANIK KALMADI
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıkların ev hapsi adli kontrol şartıyla tahliyelerine kara vererek duruşmayı 13 Şubat 2026’ya erteledi.


