EKONOMİ

Aile kalkınma için de candır

Bundan 20-22 yıl önceydi; Türkiye’deki 2001 krizi ile aynı döneme denk gelen Arjantin ekonomik krizini kıyaslayan bir belgesel film izlemiştim. Londra Üniversitesi‘nde belgesel film yapımcılığı yüksek lisansı yaparken, hemen her gün döneminin ya da alanının en iyi belgesellerini izleme şansı yakalamıştım. O dönemki öğrenci kafasıyla ders niyetine izlediğim için çoğu belgeselin adını hatırlayamıyorum. Sadece filmin BBC imzalı bir belgesel olduğu kalmış aklımda. Bir de konusunu iyi hatırlıyorum çünkü Latin Amerika‘daki ekonomik krizlerin işlendiği bu belgeselin önemli bir bölümü Türkiye’ye ve 2001 krizine ayrılmıştı. Verilen mesajlar da sorulan sorular da son derece önemliydi. Arjantin’den daha şiddetli ve daha geniş kitleleri kapsayan bir ekonomik kriz yaşandığı halde nasıl oluyor da Türkiye’de mağazalar yağmalanmıyor?
Kısaca hatırlatalım, bir tek Arjantin’de değil Latin Amerika’daki ekonomik krizlerin çoğunda ve hatta zaman zaman ABD ya da Avrupa’daki ekonomik sebeplerle ortaya çıkan protestolarda iş yağmaya kadar varıyor. Belgeselin tartıştığı konu işte buydu; Türkiye’de daha büyük zararlar oluştuğu halde, daha fazla işini kaybeden/ iflas eden olduğu halde neden insanlar sokaklara dökülüp, mağazaları talan etmiyor? Bunlara uzun uzun cevap verilen belgeselde Türkiye’de yaşananlar sonunda aileye bağlanıyordu. Evet, verilen mesaj çok netti, Türkiye’deki güçlü aile bağları, dayanışma ruhu kriz süreçlerinde ülkeyi yağmacılıktan koruyor. İşini kaybeden, şirketi iflas eden, evini-arabasını satan insanlar gerektiğinde kendi çekirdek ailelerini de yanlarına alarak aile büyüklerinin, akrabalarının yanına taşındığı günleri hepimiz hatırlıyoruz. Köyden gönderilen bulgurun, tereyağı ya da peynirin bir gün sosyal patlamanın önüne geçeceğini kim bilebilirdi. Ama işte gerçek ortadaydı, dünyanın başka yerlerinde işler zorlaşınca yağmacılık yaşanırken, biz de zor günleri birlikte atlatmak için dayanışma ruhu güçleniyordu. Toplumumuzun genelinde geçerli olan güçlü aile bağının anlamının en somutlaştığı anlardan birini 20 yıl önce bu belgeseli izlerken yaşadım. Türkiye’nin bunu daha güçlendirmesi lazım. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2025’i ‘Aile Yılı’ ilan etmesi boşuna değil. Buna ister dijital çağın bir sonucu deyin, ister globalleşme ister de yozlaşma deyin, aile bağlarını zayıflatmaya yönelik hepimizin maruz kaldığı çok fazla kafa karıştırıcı etki söz konusu. Detaylarına girmeyeceğim, şikayetlerimiz benzer. Kısaca, ‘aile’nin güçlenmesine her zamankinden çok ihtiyaç var. Önceki gün BM’nin 1995’ten bu yana kutladığı Uluslararası Aile Günü’ydü. Bu yıl ki teması neydi biliyor musunuz: Aile odak politikaların ulusal kalkınma gündemlerine entegre edilmesi. Aile odaklı politikalar ve ulusal kalkınma ilişkisine dikkat ediniz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Eşi Emine Erdoğan da BM Uluslararası Aile Günü dolayısıyla yayınladığı mesajda bu ilişkiye vurgu yaptı: “Aile, bir milletin en sağlam kalesi; değerlerimizin kaynağı, karakterimizin aynasıdır. Türkiye’nin gücü, ailelerin birliğinden doğar.”
Gördünüz değil mi, aile kalkınma için de candır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu