GÜNDEMMANŞETLER

A Haber’de uzman isimlerden çarpıcı yorum: Türkiye’nin toprakları İsrail’in hedefinde!

İran-İsrail savaşı sonrasında bölgedeki gerilim hızla artarken, Türkiye’nin güvenlik politikaları ve olası tehdit senaryoları da yeniden gündeme taşındı. A Haber canlı yayınına katılan uzman isimler, İsrail’in uzun vadeli planları ve Türkiye’nin hazırlıkları hakkında dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.

“TÜRKİYE İSRAİL’İN HEDEF LİSTESİNDE”

Güvenlik ve strateji uzmanı Kemal Olçar, İsrail’in Türkiye’ye yönelik tehditlerini net bir şekilde ortaya koydu. Olçar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin topraklarının İsrail’in hedefinde olduğunu belirterek, bunun yalnızca teorik bir ihtimal değil, fiilen planlanan bir durum olduğunun altını çizdi.

“Daha doğrusu hedef listesinde. O plan, o ülkeyi kapsıyor ve nihayetinde Türkiye’den de toprak talep ediyorlar.” Diyen Olçar, İsrail yalnızca toprak elde etmeyi değil, aynı zamanda Türkiye’nin yönetim şeklini ve rejim yapısını da dönüştürmeyi hedeflediğini belirtti. Olçar, bu amaçla ülkeyi içten kırılgan hale getirerek yumuşak güç unsurlarıyla toplumsal gerilimi artırmayı ve hatta iç savaşa kadar varacak süreçleri tetiklemeyi planladıklarını ifade etti.

Olçar, “Bu o kadar basit değil. Cephenin kırılması, dışarıdan saldırı, işgal, ilhak ve bazı toprak parçalarını elde etmeye çalışacaklardır. Bu bir tehdittir” ifadelerini kullandı.

EN KÖTÜ SENARYO: DOĞRUDAN İŞGAL GİRİŞİMİ

Kemal Olçar, olası bir savaş durumunda en kötü senaryonun nasıl şekilleneceğini şöyle açıkladı:

İsrail’in ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği’ne üye bazı ülkelerle ortaklaşa kurduğu bir karargâh ve oluşturduğu birleşik kuvvet aracılığıyla Türkiye’nin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yönelik kapsamlı bir askeri harekât başlatması.

Bununla Olçar, Türkiye için en kötü senaryonun, “Havadan, karadan ve denizden bir takım hareketlerle işgal edip Türkiye ile doğrudan savaşa girmesi” olduğunu söyledi.

Bu ihtimal karşısında Türkiye’nin güvenlik mimarisini sadece sınır hatlarıyla sınırlı tutmadığını belirten Olçar, ülkenin savunma stratejisinin çok daha geniş bir coğrafyayı kapsayacak şekilde kurgulandığını vurgulayarak, “Bizim güvenliğimiz artık sınırlarımızdan geçmez, daha öteden çizilen sınırlardır.” Diye konuştu.

TÜRKİYE’NİN GÜVENLİK ÇEMBERİ: GAZZE’DEN SOMALİ’YE

Olçar, Türkiye’nin güvenlik perspektifinin nereden başladığını ve hangi bölgeleri kapsadığını şöyle sıraladı:

Gazze’den başlayarak Somali’ye kadar uzanan hat

Arap Yarımadası’nın güneyi

İran’ın iç hatları

Kafkaslar

Balkanlar

Ege ve Akdeniz havzası

Bu geniş coğrafyanın Türkiye’nin milli güvenlik önceliklerinde kritik öneme sahip olduğunu belirten Olçar, özellikle Karadeniz, Ege ve Akdeniz havzalarının savunma planlamasında öne çıktığını ifade etti.

“Tehlikenin güneyden geleceğini düşünüyorum, Suriye tarafından. Yani bizim topraklarımıza yapılacak bir saldırı için Suriye topraklarını geçmeniz lazım, Lübnan’ı geçmek zorundasınız.”

“İSRAİL TEK BAŞINA TÜRKİYE’YE SALDIRAMAZ”

TESAM Başkanı Dr. İlyas Bozkurt ise farklı bir perspektif sunarak, İsrail’in tek başına Türkiye’ye yönelik bir savaş başlatmasının mümkün olmadığını söyledi. Bu değerlendirmesini Türk Silahlı Kuvvetleri’nin büyüklüğüne ve kapasitesine dayandıran Bozkurt, mevcut rakamları şu şekilde paylaştı:

TSK’nın aktif asker sayısı: 600.000

Türkiye’de toplam 4 ordu: Birinci Ordu, İkinci Ordu, Üçüncü Ordu, Ege Ordusu

TSK’nın 2.200 yıllık kurumsal geçmişi

İsrail’in nüfusu ise 10 milyon olarak belirtilirken, bunun 1 milyon 200 bininin çifte vatandaş olduğu, gerçek nüfusun yaklaşık 8 milyon civarında kaldığı vurgulandı. Bozkurt, İsrail ordusunun mevcudunun 120.000 civarında olduğunun altını çizdi.

İSRAİL-İRAN SAVAŞI VE ASKERİ KAPASİTE KARŞILAŞTIRMASI

Bozkurt, İsrail-İran gerilimine dair önemli bir ayrıntıya da dikkat çekerek, İsrail’in İran ile fiilen kara savaşı yapmadığını belirterek şöyle konuştu:

“İsrail’in yaptığı şey bir hava harekâtıdır. İsrail karaya inse ve İran’la savaşmaya kalksa İran onu parçalar.”

İran kara ordusunun İsrail’in kara kuvvetleriyle kıyaslanamayacak ölçüde büyük olduğunu vurgulayan Bozkurt, İsrail’in asıl avantajının hava kuvvetleri olduğunu ifade ederek şunları söyledi:

“Hava Kuvvetleri ile Gazze’yi bombalıyor, Hava Kuvvetleri ile Suriye’yi bombalıyor, Hava Kuvvetleri ile İran’ı bombalıyor.”

Türkiye’nin askeri kapasitesi açısından seferberlik durumuna da değinen Bozkurt, seferberlik ilan edilmeden dahi asker sayısının 1,5 milyona çıkarılabileceğini söyledi. Seferberlik kabiliyetinin ise 20 milyon kişilik insan gücüne erişebilecek kapasitede olduğunu hatırlattı.

ASIL TEHDİT: ABD FAKTÖRÜ

Bozkurt’a göre İsrail’in tek başına Türkiye’ye savaş açması gerçekçi bir senaryo değil. Ancak konunun yalnızca İsrail ile sınırlı kalmadığını, esas problemin arkasındaki Amerika Birleşik Devletleri olduğunu ifade etti.

Bozkurt, “Konu İsrail’in arkasında bir Amerika var. Dünyanın çok büyük bir gücü. Problemin esas meselesi ABD meselesidir” dedi.

ABD’nin Ortadoğu’daki askeri varlığına dikkat çeken Bozkurt, bölgedeki kritik unsurları şöyle sıraladı:

44.000 aktif ABD askeri

Akdeniz’de 2 uçak gemisi

Basra Körfezi’nde konuşlu 1 uçak gemisi

Bozkurt, ABD’nin desteği olmaksızın İsrail’in Türkiye için stratejik bir tehdit oluşturamayacağını belirterek, “Burada en kötü senaryo dediğimizde aslında İsrail’i değil, ABD’yi anlıyoruz. Bence Hakan Fidan’ın bahsettiği en kötü senaryo budur” ifadelerini kullandı.

ORTADOĞU’DA GÜÇ DENGESİ VE TÜRKİYE’NİN KONUMU

Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Eyyüp Kandemir, Ortadoğu’daki dengelerin hızla değiştiğine ve Türkiye’nin bu tabloda kritik bir rol üstlendiğine dikkat çekti. Kandemir’e göre bölgede Türkiye gibi büyük ve güçlü devletlerin sayısı giderek azalıyor.

STRATEJİK DERİNLİĞİ OLMAYAN İSRAİL’İN PSİKOLOJİK ALGI SİYASETİ

Kandemir, Türkiye’nin İsrail ile karşı karşıya gelmesini sağlayan temel etkenin doğrudan askeri bir tehditten ziyade, psikolojik algı yönetimi olduğunu belirtti. İsrail’in stratejik derinliği olmayan, küçük bir ülke olduğuna vurgu yapan Kandemir, buna rağmen bölgede büyük ülkelerin sistematik olarak baskı altına alındığına dikkat çekti.

“Önce Irak, sonra Suriye zaten devre dışı bırakıldı. Mısır ise sürekli baskı altında tutuluyor. Böylece bölgede Türkiye’den başka güçlü bir ülke kalmıyor” diyen Kandemir, Suudi Arabistan’ın da etkili bir güç olarak öne çıkamadığını belirtti. Kandemir, İran’ın uzun süredir çeşitli baskılarla sınırlandırıldığını da hatırlattı.

TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK TEHLİKE “YALNIZLIK”

İran’ın en büyük hatalarından birinin, bölgede kendini yalnız bırakması olduğunu belirten Kandemir, bu durumun, hem İran’ın hem de tüm bölgenin kırılganlaşmasına yol açtığını dile getirerek, “Şimdiki süreçte Türkiye’nin önündeki en büyük tehlike de aynı şekilde yalnız kalmasıdır” diye konuştu.

Bu nedenle Türkiye’nin müttefiklik ilişkilerini mümkün olduğunca güçlendirmesi gerektiğini vurgulayan Kandemir, bölgedeki krizlerin ortak çabalarla yönetilmesi gerektiğini ifade etti.

ATEŞ ÇEMBERİNDE ORTAK ÇÖZÜM ARAYIŞI

Kandemir, Ortadoğu’daki mevcut gerilimin Türkiye açısından doğrudan bir çıkar sağlamayacağını söyledi. Aksine, bölgedeki istikrarsızlığın daha da büyümesinin Türkiye’nin güvenliğini ve bölgesel nüfuzunu olumsuz etkileyeceğine dikkat çekti.

“Bu ateşin büyümesinden bizim çıkarımız yok. Bu ateşi ancak biz güçlenerek ve etkili bir aktör olarak müdahil olursak kontrol altına alabiliriz” diyen Kandemir, Türkiye’nin hem kendi güvenliğini hem de bölgenin istikrarını korumak adına diplomatik iş birliklerini artırmasının ve yalnızlaşmaktan kaçınmasının hayati önemde olduğunu belirtti.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu