Sektörün karanlık yüzü ortaya çıktı! Bu bir vicdan meselesi


BU BİR VİCDAN MESELESİ
Sabırlar taştı. Yıllardır kulislerde fısıltıyla konuşulan, sosyal medyada bir bir ifşa edilen ve çoğu zaman ‘Kanıt yok’ denilerek üstü kapatılan taciz vakaları artık kimsenin görmezden gelemeyeceği kadar büyüdü.
Bu dosyaların her satırında, her ekran görüntüsünde, her tanıklıkta tek bir ortak nokta var: Mağduriyet çığlığı.
Buna rağmen hâlâ “Suçu ispatlanana kadar herkes masumdur” diyerek suya sabuna dokunmayan açıklamalar yapmak, bırakın şarkıcılığı, bırakın popülerliği, insanlık adına büyük bir utançtır. Sevgili Gülşen, mesele hukuki ispat konusu değil.
Mesele, dayanışma. Mesele, yıllarca aynı sahneyi paylaştığınız, aynı kuliste oturduğunuz, aynı ışık altında çalıştığınız kadınların çığlığını duymak.
Siz “Karar çıkana kadar bekleyelim” diyorsunuz. Ancak birçok farklı nedenden mağdurlar çoğu zaman yalnız bırakılıyor.
İşte bu yüzden mağdurun yanında durmak bir ‘hukuk’ meselesi değil, bir ‘vicdan’ meselesidir. Sosyal medyada paylaşım yapan kadınlar, elinde yazışmaları, kayıtları, delilleriyle ortaya çıkıyor.
Onların cesaretine karşı siz hâlâ “Bekleyelim” diyorsanız, aslında onların yalnızlığını katmerliyorsunuz. Kusura bakmayın, ama bu açıklamanız ne kadar naif görünse de bir o kadar yıkıcı. Çünkü bu cümleler, tacize uğrayan kadınların yüzüne söylenmiş “Sus. Daha konuyla ilgili yeterli kanıt getirmedin'” cümlesinden farksız.
Artık yeter! Birilerinin hâlâ haklılık payı araması rezalet! Eğer bir kadın “Ben mağdur oldum” diyorsa, biz onun yanındayız. Konuyu bu açıdan görmek yerine önce “Bekle sonucu” demek, hem zalimlerin işine geliyor hem de kadınların sesini bastırıyor.
Sevgili Gülşen, biz omuz omuza mücadeleden, kız kardeşlerimize destek olmaktan söz ederken sizin sözünüz çok ama çok eksik kalıyor!