MURAT ÖZBOSTAN / Barış Alper meselesi ve cevap bekleyen sorular
Barış Alper Yılmaz’ın Suudi Arabistan‘dan gelen yüksek maaş teklifini değerlendirmek istemesi, kişisel ve profesyonel kariyer planlaması açısından anlaşılabilir bir durum. Futbolcular için kariyer süresi kısa olduğu için maddi güvence arayışı doğal karşılanabilir. Özellikle NEOM SC’nin sunduğu yıllık 10-15 milyon Euro’luk maaş teklifleri, Türk futbolcular için cazip bir fırsat.. Ayrıca Suudi ligi son yıllarda elit oyuncuları transfer ederek prestij kazanıyor. Barış Alper‘in bu teklifi değerlendirmesi, ekonomik açıdan mantıklı bir hamle olarak görülebilir. Ancak bu durumun tartışmalı yönleri de var. Yanlış olarak değerlendirilebilecek noktalar: Galatasaray, NEOM SC’nin Barış Alper ile izinsiz görüşmeler yaptığını iddia ederek FIFA kurallarının ihlal edildiğini öne sürdü ve resmi ihtarname gönderdi. Bu, transfer sürecinin etik dışı yönetildiğini düşündürüyor. Ayrıca, Barış Alper’in idmanlara katılmaması ve sosyal medyada ‘siyah ekran’ paylaşımı yapması, kulüp ile arasında gerginlik yarattı, bu da profesyonel duruş açısından eleştiriliyor. Bir oyuncunun idmana çıkmak istememesi kabul edilemez. Oyuncu ve yanındakilerin, süreci yanlış analiz ettikleri görünüyor. Barış cephesinden bakarsak cevap bulması gereken SORULAR var..
1-Barış’a kim söz verdi? “Teklif gelirse sana kolaylık sağlayacağız ve gitmen için kapıyı açacağız” diyen yönetici kim? Bundan Başkan’ın haberi var mı?
2-Devre arasında West Ham, Barış Alper’e teklifte bulunmuş, Galatasaray gitmesini istememişti. Bu söz o zaman mı verildi?
3-Barış Alper, “Madem gitmemi istemiyorsunuz, o zaman maaşımı 6 milyon Euro’ya çıkarın” dedi mi?
İcardi, Sane ve Osimhen’in maaşlarından rahatsız mı?
4-Galatasaray yönetimi 50 milyon Euro’luk bir teklif gelirse oyuncuyu satacak mı yoksa bundan sonra kırılan vazo eskisi gibi olur mu?
Sonuç olarak, Barış Alper’in para kazanmak için Suudi Arabistan’ı değerlendirmesi kişisel tercih olarak normal kabul edilebilir, ancak yanlış olan, etik ihlaller, kulüp ile oyuncu arasındaki iletişim kopukluğu ve taraftarların tepkilerini etkileyen sadakat algısıdır.
Her iki tarafın da hedefleri çatışıyor, bu da durumu karmaşık hale getiriyor.
YABANCI KURALI BU SEZON DEĞİŞMEYECEK!
Türkiye, yabancı futbolcu meselesini bu sayfalardan öğrendi. Kulüpler Birliği, 14 olan yabancı sayısının 16’ya çıkartılması için TFF’ye görüş belirtti. TFF ise oybirliği ile reddetti. Yine bu haberi de SABAH Spor sayfalarında okudunuz. Daha sonra da internet sitelerinin manşetlerini süsledi. Şimdi kulüpler hâlâ rakamın değişmesini istiyorlar. Kulüpler Birliği’nin yeni başkanı Ertuğrul Doğan’ın açıklamaları bu yöndeydi. Fakat TFF, ligin başlaması nedeniyle aldığı prensip kararından geri adım atmayacak. İddialara göre kulüpler, “Bize söz verildi” diyor. Ama bu sözü kim verdi, bunu bilmiyoruz. Sonuç itibarıyla yabancı futbolcu tartışması belli ki devam edecek. Ama ben TFF’nin kuralı değiştirmemesini alkışlıyorum. Sürekli değişim yapmak, bir yapıyı bozmak faydadan çok zarar getiriyor.
KİMYASINI BOZDULAR!
Beşiktaş’ta teknik direktörlerin sürekli tartışılması, hem kulüp hem de taraftar kültürü açısından sıkça görülen bir durum. Futbol, sonuç odaklı bir oyun ve Beşiktaş gibi büyük bir camiada başarı beklentisi yüksek.. Eğer sonuçlar tatmin edici değilse hocanın performansı sorgulanır. Fakat sürekli hoca tartışılması, uzun vadeli planlamayı baltalar. Beşiktaş’ta son yıllarda sık hoca değişiklikleri (Şenol Güneş, Abdullah Avcı, Sergen Yalçın, Valerien Ismael, Giovanni van Bronckhorst gibi) istikrarsızlığa yol açtı. Her yeni hoca, kendi sistemini kurmaya çalışırken zaman kaybediyor ve bu, takım kimyasını bozdu.. Bugün gelinen noktada bu yaşananların Beşiktaş’a ne kadar zarar verdiği ortada.. Sonuç olarak futbolda dün yok, sabır yok, destek bazen var, bazen yok. Dolayısıyla Beşiktaş’ın, maçlarını kazanmaktan başka şansı bulunmuyor. Solskjaer dönüşü olmayan bir yolda. Üç maçlık opsiyonu bile yok.